Bu Blogda Ara

2 Ocak 2018 Salı

ŞİKAYET ETMEDEN DURABİLİR MİSİNİZ


Boğucu iş temposu, bitmeyen trafik ve sorumlulukların yarattığı baskı... Bunların her biri birer sızlanma nedeni olabilir. Arzuladığımız gibi gitmeyen her durumda şikayet edebiliriz. Sahi siz ne kadar şikayet ediyorsunuz? Şikayet etmenin stres hormonu salgılanmasına neden olduğunu biliyor muydunuz?  Peki daha az şikayet etmenin püf noktalarını bilmek ister misiniz?
Bir ay boyunca şikayet etmeden durabilir misiniz?
Dırdır, homurdanma, sızlanma… Adını ne koyarsak koyalım, yaptığımız şey aynı: Şikayet etmek. Üstelik, bize zaman zaman boğucu gelen hayatlarımızda şikayet edecek çok fazla şey var. İnsanların kabalığı, yorucu iş temposu, sorumlulukların yarattığı baskı, arkadaşlar, aileler, hayal kırıklıkları… Gün içinde pek çok olumsuz duyguyu dışa vurmaktan kendimizi alıkoyamıyoruz. Bu şekilde rahatladığımızı sanıyoruz. Öyle ki, sıradan bir diyalog içinde her dakika bir şikayet cümlesi çıkıveriyor ağzımızdan.
Pieter Pelgrims and Thierry Blancpain adlı iki girişimcinin fikri olan “Şikayet / Dizginleme” adlı projeye katılan yüzlerce kişi en azından 1 ay boyunca şikayet içeren cümleler kurmamayı denediler. Pelgrims ve Blancpain’in bu projedeki amaçları, “olumsuz ifadeleri ortadan kaldırarak daha olumlu bir hayat elde etmek”. Oldukça seri şikayet edebilen biri olarak ilgimi çeken bu projeyi paylaşmak istedim; belki beraber deneriz?
Yakınmanın beyindeki yansıması
Öncelikle konunun bilimsel tarafı ilgi çekici. Her ne kadar “kötüye hazırlanmayı” bir savunma mekanizması olarak görsek de, tüm bunlar vücudumuzda hoş olmayan değişimlere neden oluyor. Bir konunun olumsuz yönünü düşünmek, beynin stres hormonları salgılamasına neden oluyor; bu da çözüme yönelik bilişsel aktiviteyi kısıtlıyor.
Daha az şikayet etmek için birkaç püf noktası
Alışkanlıklardan bir anda kurtulmak zordur; özellikle de onların farkında değilsek. Bu yüzden, iç huzuruna giden yolda bize yardımcı olacak birkaç püf noktasından bahsetmekte yarar var:
           Şikayetin tanımını yapabilmek
Şikayetin tanımını yapmak; neyden, ne kadar uzak duracağımız konusunda fikir vermesi açısından önemli. Örneğin “dışarısı çok soğuk” bir şikayet değil bir gözlemken “dışarısı çok soğuk ve bu şehirde yaşamaktan nefret ediyorum” kusursuz bir şikayet cümlesidir.
•           “Sık Şikayet Edilenler” listesi oluşturmak
Proje kapsamında söylediklerine dikkat edenlerin vardığı ortak sonuç, düşündüğümüzden çok daha fazla şikayet ettiğimiz. Sorunları saptamak ve homurdanmaların kaynağına inmek, nelerden rahatsız olduğumuzu daha net fark etmemizi sağlıyor.
•           Sürekli şikayet eden insanlara karşı mesafeli olmak
Başkasının şikayetlerini dinlemek de beyinde aynı tepkiye ve aynı hormon aktivitesinin oluşmasına neden oluyor. Bir diğer deyişle, aynı pasif içicilik gibi hem kendimizi hem karşımızdakini olumsuz düşüncelerle zehirliyoruz. Araya biraz mesafe koymakta ya da bize anlatmamalarını sağlamaya çalışmakta fayda var.
           Şikayeti çözüme dönüştürmek
“Verimli dırdır” ya da yıkıcı değil yapıcı şikayetlerde bulunmak diyebileceğimiz bir çözüm yolu var. Hayran hayran sorunun etrafında dolaşmak yerine çözmek için çaba harcamak, olumsuzluğu hafifletir.
•           “Ama” ile başlayan olumlu cümleler kurmak
Bir ay boyunca hiç şikayet etmemek çok zor; bir isyan cümlesi mutlaka ağzımızdan kaçıverecektir. Böyle durumlarda “ama + olumlu ifade” birlikteliği ile durumu lehimize çevirmek mümkün. “Çocuğu okuldan yine ben alacağım; ama en azından eve yürürken beraber zaman geçirmiş oluyoruz” gibi.
•           “Zorunda mıyım?” yerine “Çıkarım ne?” ye odaklanmak
“Sabah erken kalkmak zorundayım” yerine “Sabah erken kalkmam gerekiyor” demek, konuyu şikayetten gözleme indirger. Bir de sabah erken kalkmanın iyi yanını düşünebilirsek ne mutlu bize! Örneğin erken kalkıp işe gittiğimiz için trafiğe takılmayabilir, o günkü mesaiyi erken bitirebilir ya da yarım bir hafta sonuna uyanmayarak hafta sonunu daha verimli geçirebiliriz.