Bu Blogda Ara

13 Aralık 2011 Salı

KİMSEYİ BEKLEMEZ ZAMAN



''ZAMAN değişti” derdi babam…

Oysa ağarmış saçlarına, eğilmiş omuzlarına, derinleşmiş gözlerine bakardım da, babam daha çok değişmişti zamandan…


Zaman yelkovanla-akrep arasında ya da takvim yapraklarında değildir…


Zaman iki nefes arasında, iki lokma arasında, iki uyanış arasında, iki gece, iki sabah arasında, iki mevsim arasındadır…


Biri doğarken biri ölürken, iki ağlayış arasındadır zaman…


“Zaman ne kadar çabuk geçiyor” derdi babam…


Oysa geçen babamdı.


Günleri boş geçmişti, haftalar, aylar, mevsimleri boş…


Bağlarındaki üzümden şarap basıp tadına bakmadan…


Aşkları doyasıya yaşamadan…


İçinden geldiği gibi kahkahalar atmadan…


En sevdiği şeydi; taşlarla küçük küçük havuzlar yapıp, çamurdan kanallarla su getirmek havuzlara, çocuklar gibi…

Kısacası…

Birçok şeyi yaşamadığını anlardım babamın; eski şarkılar çalınca ağlamasından…


Ve ne babam zamanı doldurdu, ne de babamı bekledi zaman...

 
“Zamanı gelir” derdi babam…

Kimi zaman ben de boynumu büker “Zamanı gelir” derim…


Bu iki kelimelik sabır ve avunma sözcüğü demek ki miras kaldı bana babamdan…


Doğrusunu isterseniz çok şey de istemez bizim gibi insanlar; hani sadece bomboş geçen bir yaşama yanmadan…


Karanlıklarda gizli gizli ağlamadan…


Diyelim ki dizlerimize vurmadan…


Ne yapacaksınız…


Keşke o en son gün söylediğini en başta söyleseydi babam:


“O kötü bir yol arkadaşıdır…


Durup da kimseyi beklemez zaman…''