Bu Blogda Ara

5 Ocak 2017 Perşembe

ZAMAN YÖNETİMİ


ÇOK ÇALIŞMADIĞINIZDA DA İŞLER BİTER
Yazı içeriğin daha az çalışmaya teşvik etmekle bir ilgisi yoktur! Baştan söyleyelim, tembelliğe övgü de değildir! Çok çalışmaktan ve çok çalışmaktan şikayet etmekten bunaldıysanız yapmanız gereken etkili zaman yönetimi uygulamaktır. İşte bu konuda uzman tavsiyeleri…
Çok çalışmaktan bunalmayanımız var mı?
Çalışan insanlardan en sık duyulan şikayet: Uzun saatler bitmek bilmeyen işler ile mücadele için fazla çalışmak ve ayların yılların birikimiyle bunalmak… Ne yapmalı? Kabul mü etmeli, mücadele mi?
Konuşmacı olarak katıldığı bir konferansta, Inc yazarı Jeff Haden kısa bir anket yapmaya karar vermiş ve dinleyicilere “Kaçınız kendinizi çok çalışıyor ve üstünüzdeki ağır iş yükünden dolayı bunalmış hissediyorsunuz?” sorusunu sormuş. Kendisini can kulağıyla dinleyen toplulukta kalkmayan el kalmamış. Günümüzün çılgın hızda akan çalışma hayatında hepimizin kendini fazla çalışıyor hissetmesi çok doğal. Çalışma saatleri, bitmek bilmeyen projeler, kendini sürekli zamana karşı yarışıyor hissi bir araya gelince de baskın bir bunalma hissi içinde olmamız da kaçınılmaz. Etkili bir şekilde profesyonel ve kişisel yaşamlarımızı dengelememiz için her gün mücadele veriyoruz. Çoğu zaman terazide iş yaşamı ağır çeken taraf oluyor. İş yaşamımızı etkili hale getirmek için yazılımlara, uygulamalara, zaman yönetimi sistemlerine umut bağlıyor, bu çözümleri etüt edip kendimize en uygun olanı seçme yoluna gidiyoruz. Çözümü hep dışarıda teknoloji dahilinde arıyoruz. Aslında çözüm dışarıda değil, içeride: KENDİMİZDE.
Fazla çalışmanın çözümü etkili zaman yönetimi
Overworked and Overwhelmed: The Mindfulness Alternative adlı kitabın yazarı Scott Eblin, kendinizi fazla çalışıyor ve iş yükünden bunalmış hissetmemenin tek yolu kendi kendinizi bu konuda eğitmenizle mümkün diye yazıyor. Eblin’e göre, her şey tek bir disiplin çevresinde yapılmalı. Bilinçli bir şekilde zamanınızı yönetmeye odaklanmalısınız bu sayede her işi en etkili şekilde tamamlamaya gayret edersiniz. İlham almış, olayların/durumların içinde ve etkin bir biçimde çalışan ve özel yaşamının keyfini çıkaran biri haline gelirsiniz. Eblin’in zaman yönetimi ve kendini fazla çalışıyor hissinin üzerinden gelme konusunda önerileri şöyle:
1. ŞİMDİ’NİN FARKINDA OLUN, ANCAK SİZİ YÖNETMESİN
Her zaman anı yaşayan insanlar, genellikle geleceğe yönelik plan yapmaz, hedeflerini ve hayallerini nasıl adım adım gerçekleştireceklerini planlamazlar. Bugünü yaşamanın, gündelik işlere konsantre olmanın yararları olmakla beraber, bazı gündelik işlerin birçoğu çok da önemli değildir, özellikle de uzun dönemdeki planlarınızı düşünecek olursanız, günü döndüren işlerin çoğunun sizi hedeflerinize götürmeyeceğini görürsünüz. Bu nedenle öncelikle kendinize şu soruyu sorun:
2. “BU GERÇEKTEN GEREKLİ Mİ?”
Her zamanki alışkanlıklarınızı gözden geçirin. Haftalık toplantılarınız gerçekten gerekli mi? Başka işleri yaparak geçireceğiniz zamanı toplantıya ayırmanın getirileri ve götürüleri neler? O raporu her gün yapmanız ne kadar gerekli? Bu e-maile hemen cevap vermeniz şart mı? Birçok günlük aktivitenin aslında işinizi kolaylaştıran araçlar olmaktan çıkıp işin yoğunluğuna katkıda bulunacağını göreceksiniz. Birçok iş sorgusuz-sualsiz alışılageldiğinden yaptığınız oysa işinize yardımcı olmaktan uzaklaşmış ve gereksiz işler.
İşinizi kolaylaştırmayan bilakis zaman kaybına yol açan işlerin listesini yapın. Bu işlerin artı ve eksilerini gözden geçirip eksileri ağır basanları eleyin. Bu tür zaman alan ancak işlevini yitirmiş işleri elemenin, size önemli avantajlar sağladığını göreceksiniz. Öncelikle gün içerisinde daha çok zamanınız olacak ve bu zamanı daha stratejik işler için kullanabileceksiniz.
3. TAKVİMİNİZİ YENİDEN DÜZENLEYİN
Bazı işleri analiz ettiğinizde gerçekten gerekli olduklarını ancak öncelikli olmadıklarını göreceksiniz. Kendinize bir soru daha sorun: “Evet bu iş yapılması gerekli ancak bugün yapmam gerekli mi?” Bu işi yaparak hangi işleri ötelemem gerekli, hangi iş daha öncelikli.
Aynı bakış açısı aniden önemli bir durumun veya işin gündeme gelmesiyle de ortaya çıkar. Acilen takviminizi düzenlemeniz ve önceliklerinizi yeniden belirlemeniz gerekecektir. İşleri tamamlamak ve sonuçlandırmak iyi bir şeydir ancak günün sonunda asıl önemli olan doğru işleri bitirmektir.
4. KENDİNİZE ÖZGÜ İŞ YAPMA RİTMİNİZİ BELİRLEYİN VE BU RİTMİ KORUMAYA ÇALIŞIN
Herkesin çalışma biçimi, rutini ve ritmi birbirinden farklıdır. Bazıları sabaha hızlı başlamak, hızla işlerini
toparlamak isterler, diğerleri güne sakin, huzurlu, düşünerek ve sonuçlar çıkararak daha yavaş bir tempoda başlamayı tercih ederler. Bazıları sabah çok verimli çalışırken, diğerleri gece geç saatlerde konsantre olabilirler. Kilit nokta en verimli olduğunuz zamanı saptamak ve ona göre çalışma stratejileri geliştirmektir. Örneğin, en iyi çalıştığınız zaman gece ise, ancak tüm günü yoğun bir şekilde geçirdiyseniz, geç saatlere enerjiniz kalmayacaktır. Bu da beyninizin en iyi çalıştığı saati iyi değerlendirmemenize sebep olacaktır. En verimli çalıştığınız saatleri bulun ve gün içindeki programınızı ona göre yapın.
5. EN ÖNEMLİ İŞLERİ BAŞA ALIN
Bu ayın en önemli ve öncelikli işleri neler? Bu haftanın? Peki ya bugünün? İşleri belirleyin ve hızla bu işleri tamamlamaya başlayın. Neden önemli işleri tamamlayarak değer katacağınız yerde, ufak tefek işlerle zaman kaybedeceksiniz ki… Amacınız, işte ve özel yaşamınızda önemli işler başarmak ve değer yaratmak olmalı. Yaptığınız her işte aklınızda bu olsun.
6. AKILLI KARAR VERMEK İÇİN DÜŞÜNCENİZİ SERBEST BIRAKIN
Özellikle karmaşık problemleri çözmeye çalışırken, akıllı çözümler getirmek için düşüncelerinizi serbest bırakmayı denemelisiniz. Verileri inceleyin, üzerine düşünün sonra konuyu kapayın ve ara verin. Sevdiğiniz bir işle meşgul olun. Yürüyüşe çıkın, bir müzik aleti çalın, arkadaşlarınızla yemeğe çıkın. Bırakın bilinçaltınız sizin için problemi çözsün. Üzerine uyumak deyimini hatırlayın ve bilinçli bir şekilde değerlendirdiğiniz verileri bilinçaltınızın gözden geçirmesine izin verin. Ani kararlar vermek yerine bambaşka işlerle uğraşarak ara vermeye ve aniden beyninizin sizi şaşırtacak şekilde dahiyane fikirler üretmesine tanık olun.
7. SINIRLARINIZI NET BİR ŞEKİLDE KOYUN
Hiç kimse 7 gün 24 saat çalışamaz, çalışmamalıdır. Buna karşın günümüzde birçoğumuz 7/24 çalıştığımızı hissediyoruz. Bunun en önemli sebebi kendi kendimizi bu duruma sokmamız. Bazı zamanlarda işe hayır demeniz ve sevdiklerinizle zaman geçirmeniz, e-mailinize bakmaya ara vermeniz, önemli olmadığını bildiğiniz telefonları açmamanız en doğru yaklaşım olacaktır. Bu sayede hem özel hayatınıza dolu dolu zaman ayırmış, hem de iş çevresinde belli sınırlarınız olduğunu herkese hissettirmiş olacaktır. Siz zamanınızın kıymetini bilmezseniz, çevrenizdeki kimse sizin zamanınıza değer vermez.
8. EVET VE HAYIR DERKEN STRATEJİK OLUN
Her şeye evet diyemezsiniz. Evet deseniz de her şeye yetişmenize imkan yoktur. Dolayısıyla, evet dediğiniz şeylerin birçoğunu yapamaz olursunuz. Sonuç itibarıyla, hayır demiş olursunuz. Aslında, evet deyip yapamamak, başında hayır demekten daha da kötüdür çünkü karşınızdakinin beklentisini karşılamamış olursunuz, onu yarı yolda bırakırsınız. Bazen başından “hayır” deme gerekliliğinin farkında olun. Bazı zamanlarda şartlı bir hayır veya evet yerinde olacaktır. “Hayır bugünkü ilerleme seyriyle bu projenin yaz başında tamamlanmasına imkan yok. Eğer bu projenin yazdan önce tamamlanmasını istiyorsanız, tüm ön çalışmaların Mayıs’tan önce tamamlanmasını sağlayın”… ya da “Evet, ancak sizden şu tarih itibarıyla şu koşulların yerine getirilmesini istiyorum”… Şartlarınız karşınızdakini işlerin tamamlanmasında aktif bir konuma getirecek ve iki taraf için de beklentilerin gerçekçi olmasını sağlayacaktır.
Bir soruya veya teslimat tarihine otomatik bir şekilde evet demeden önce düşünün. Yapılabilirliğine, sizin hedeflerinizle örtüşmesine dikkat edin. Hiç düşünmeden kabul edilen bir teslimat tarihi sizin önceliklerinizde önemli bir kaymaya sebep olabilir. Gerçekçi olun ve sadece yapabilirlikleriniz içinde söz verin.
9. KAFANIZI DAĞITAN ŞEYLERİ KAPATIN
Birçok insan işyerinde geçirdiği bir saat içinde en az 30 kez bölünür: telefon, e-mail, SMS, ofise uğrayan davetsiz misafirler vs.. liste böyle devam eder. Eğer siz bu mecburi aralara dur demezseniz, işinizi işte yapmanız neredeyse imkansız hale gelir. Gün içinde kendinize belli zaman araları belirleyin, tüm çağrılara, sizi bölen tüm aktivitelere dur deyin. Takviminize uymanızın tek yolu takvimin kontrolünün sizde olmasıyla mümkündür. Kontrolü ele alın.
10. DİĞER İNSANLAR ÜZERİNDEKİ ETKİNİZİ HATIRLAYIN
Eğer liderlik konumundaysanız, beraber çalıştığınız insanlara etkiniz tartışılmazdır. İşin yönünü belirlersiniz, belli bir standart oluşturursunuz. Rol modeli konumundasınızdır. İyi bir rol modeli olun. Büyük resmi gören, önemli işlere öncelik veren, hedeflere ulaşamaya konsantre olan ve diğer çalışanların kendi hedeflerine ulaşmasına yardımcı olan bir lider olun. Böyle bir lider olabilmek için ilk yapmanız gereken kendi zamanınızı en iyi şekilde yönetmek olacaktır.

GÜVEN


GÜVEN RUH GİBİDİR , TERKETTİĞİ BEDENE ASLA GERİ DÖNMEZ.
Pek çok potansiyelin kendi en iyisini gerçekleştirememesinin arkasında aynı sorunsal var: Güvensizlik! Oysa kişinin kendine olan güvenini yükseltmesi yine kendi elinde. Araştırmalara göre işin başı kendine güvenmek! Hem de yalandan bile olsa…
Kendine Güven Sorununun Üstesinden Gelebilmek İçin En Pratik 5 Yöntem
Kendinize olan güveninizi hissettiğinizden daha çok gibi göstererek davranırsanız, bir süre sonra gerçekten de kendinize güveniniz yükselebilir.
“Gerçekten yapana kadar yapmış gibi görün” (Fake it till you make it) düsturu, kendimize güvendiğimizden daha çok güveniyormuş gibi görünmemizi salık veren ve özgüveni artıran bir anlayış. University College London’dan 21 yaşındaki Rachel Davis, bu yöntemi pek çok tanımadığı insanla tecrübe ettiği yeni durumlarda denemiş. Davis, özgüveninin düşük olduğu durumlarda havalı, müstehzi ve esprili davranmaya çalıştığını ve bu yöntemin tanımadığı insanlarda başarılı olduğunu söylüyor.
Chelsea Sanat Okulu’ndan 22 yaşındaki Ruby Andrews ise, Londra gibi bir şehirde ayakta kalabilmenin ancak bu düsturla mümkün olduğunu ifade ediyor ve “kendine güven sayesinde, gereksiz korkulardan kurtulup kendimi daha yetenekli hissedebiliyorum” diyor.
Peki kendimize olan güvenimizi hissettiğimizden daha çok göstermeyi nasıl başarırız? İşte size özgüveninizi artıracak 6 ipucu ve uygulama alanları:
1. Beden Dilinizi Kontrol Edin
Harvard Business School’dan Profesör Amy Cuddy, duruşunuzu biraz düzelterek olduğunuzdan daha “büyük” gibi görünmenin hayatınızın gidişatını değiştirebileceğini söylüyor. Eğer şampiyon gibi durursak, şampiyon gibi hissederiz. Gururlu ve dik durmak, pozitif düşünmek beynimize psikolojimiz hakkında pozitif sinyaller gönderir.
2. Ses Tonunuzu Kontrol Edin
Sessiz konuşmak, az konuşmak veya konuşurken tereddüt etmek özgüvensizlik portresi çizer. Kendi kendine konuşma pratiği yapmak ve bunu kaydetmek işe yarayabilir. Bu yüzden konuşurken sesinizi kaydedin ve birkaç kez tekrar dinleyerek yaptığınız hataları veya yapmanız gerekenleri not alın. Sakinleşin, aralarda nefes alın ve tereddütsüz konuşun. Bu çalışmalar konuşma şeklinizin ve ses tonunuzun üzerinde olumlu bir etki yaratacaktır.
3. Göz Teması Kurun
Muhatapların gözünün içine bakmak ve gülümsemek özgüveni artırır. Andrews çoğunlukla başı önünde gezdiğini ancak başı dik şekilde yürüyerek göz teması kurduğunda yaşadığı tecrübelerin daha iyi, olumlu ve özgüvenli olduğunu fark ettiğini ifade ediyor.
4. Düşünce Şeklinizi Değiştirin
Eğer özgüveniniz düşükse, büyük ihtimalle kafanızın içindeki eleştirici ve olumsuz bir sesi dinliyorsunuz. Özgüveni yükseltmenin anahtarı o negatif sesi susturarak kendinizle olumlu, bilge ve sevecen bir tonda konuşmaktır. Davis negatif düşüncenin konsantrasyonunu ve yaratıcılığını azalttığını söylüyor ve negatif düşünceden kaçmak için sevdiği şeyleri – ailesini, arkadaşlarını, hobilerini – düşündüğünü ifade ediyor.
5. Kendinizi Daha İyi Hissettiren Kıyafetlerinizi Giyin
Ne Giydiğine Dikkat Et kitabının yazarı Karen Pine, bir grup öğrenciye Superman kostümü giydirerek yaptığı deneyde, kostüm giyen öğrencilerin giymeyen kontrol grubuna göre daha özgüvenli olduklarını gözlemlemiş. Pine’a göre iyi giyinmek sadece iyi ve özgüvenli hissettirmez, davranışlarınızı da olumlu yönde etkiler ve özgüveniniz hareketlerinize yansır. Ütülü ve bedeninize yakışan kıyafetler de özgüveninizi artırır. Bu yüzden başkalarını taklit etmeyi bırakın, kendi stilinizi yansıtan, temiz ve ütülü kıyafetler giymeye özen gösterin.
6. Size Kendinizi En İyi Hissettiren Şeyi Bulun
Davis, kendisini fark ettirecek bir şey, örneğin makyaj yaptığında daha özgüvenli olduğunu fark etmiş. Andrews ise spor yapmanın ve övgü almanın özgüvenini artırdığını hissediyor. Siz de kendinizi iyi hissettirip özgüveninizi artıracak ayrıntıları bularak hayatınızın gidişatını değiştirebilirsiniz.

KİŞİSEL GELİŞİM



KİŞİSEL GELİŞİM OLMAZSA OLMAZ
Kişisel gelişimin en önemli noktası kişinin kendisini en iyi şekilde tanımasından geçer. Kendinize şu soruları sorun: Kendimi hangi konuda eksik hissediyorum? Hangi durumlarda problem yaşıyorum?
Kendinize seminer planı yapın! Kişisel gelişim seminerlerinin neler olduğunu öğrenin ve bunları bir kağıda yazın. Daha sonra ben şu konularda eksiğim ve eğitim almam gerekir dediğiniz seminerlere katılmaya çalışın. Okuyun! Her ay en az 3 adet kişisel gelişim kitabı okuyun. Çünkü bu kitaplar kendinizle ilgili en yeni araştırmaları ve bilgileri size verecektir.
Amacınız ne? Kendinize hayat amacı belirleyin. Şu anda yaşadığınız hayatı gerçekten yaşamak istiyor musunuz? Eğer yaşamak yaşamak istemiyorsanız neler yapmanız gerektiğini kendinize sorun ve öğrenin. Asıl hedefe kilitlenin! Yaşadığınız küçük başarılara yoğunlaşarak ulaşmak istediğiniz büyük başarıların engellenmesine izin vermeyin. Kolay olanla başlayın! Yapamayacağınız şeyler üzerinde fazla yoğunlaşmayın.
Motivasyon... motivasyon! Kendinizi ve başkalarını motive etmenin yollarını öğrenin ve mutlaka hayatınızın her kademesinde ihtiyaç duydukça bunları uygulayın. İpler elinizde olsun! Her gününüzün ve hatta saatinizin kontrolü sizde olsun. Hatalarınızdan ders alın! Onları, sizi başarıya ulaştıracak hatırlatmalar olarak görün. Kendinize inanın! Elinizi kolunuzu bağlayan inançlar değil, güçlendiren inançlar seçin.
İletişime dikkat! İnsan ilişkileri, hitabet ve beden dili konusunda mutlaka eğitimler alın.
Düşleyin..! Hayal kurmaktan korkmayın. Çünkü hayal gücü insanın en önemli silahıdır.

4 Ocak 2017 Çarşamba

6 AYDA NELERİ DEĞİŞTİREBİLİRSİNİZ


 6 Aydan Kısa Bir Sürede Öğrenebileceğiniz 8 Basit Şey
 Herkesin hayatında boşluktan yakındığı bir süre vardır. İşsiz kaldıktan ve üniversiteden mezun olduktan sonrası gibi hayatımızda boşluk yaşadığımız birçok an vardır. Bu anları kaliteli bir şekilde değerlendirerek,bizi diğer insanlardan ayıran birkaç özellik elde edebiliriz.
Yeniliklere açık olmak, bizleri daha ilerilere taşır. İhtiyacım olmaz, bunu da bilmeme gerek yok gibi cümleler ile hiçbir şeyi atlamayın. Çünkü gün gelir ve o atladığınız şeyler en çok ihtiyacınız olan şeyler haline gelebilir. Siz boş zamanlarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz bilmiyorum; ama size kısa sürede öğrenebileceğiniz basit şeyler tavsiye edebilirim.
İşte, 6 aydan kısa bir sürede öğrenebileceğiniz 8 basit şey:

1.Hızlı Okuma ve Okuduğunu Anlama

Hızlı okumak ve okuduğumuzu anlamak aslında çok önemlidir. İnsanların birçoğu bunun ne kadar işe yarar olduğunu görmekte biraz zorlanıyor. “2+2=4” aslında bu kadar basit. Ne kadar hızlı okursanız o kadar çok anlarsanız, daha fazla şey okumaya vaktiniz kalır. Ne kadar çok okursanız da o kadar bilgi sahibi olursunuz.
Bill Gates bir özel güce sahip olabilse, bunun hızlı okuma yeteneği olduğunu söylemiştir. Bill ve onun gibi birçok başarılı insan; bilginin, başarının anahtarı olduğunu bilmektedir. Son zamanlarda insanların hızlı okumanın değerini anlamasıyla beraber, birçok kurs açılmıştır. Aynı zamanda internet üzerinden bedavaya, nasıl olduğunu öğrenebileceğiniz birçok site mevcuttur.

2.Topluluk Önünde Konuşmak

Araştırmalara göre insanların çoğu ölümden çok topluluk önünde konuşmaktan korkuyorlar. Yüzlerce, binlerce insanın önünde konuşmak cidden çok zordur. Karşınızda oturan her insanın dikkatini çekmeye çalışmak ve sıkılmamalarını sağlamak ise ayrı bir olay. Çünkü sizi dinleyen insanların her birini aynı anda memnun etmek, neredeyse imkansızdır.
Dünyanın en zenginleri listesinde başı çeken isimlerden bir tane olan Warren Buffett, üniversiteden mezun olan insanlara toplum önünde konuşma alıştırmalarına başlamalarını tavsiye ediyor. Hemen hemen her sektörde, insan ilişkilerinde başarılı olmanız gerekiyor. Nasıl konuşmanız gerektiğini, dikkatleri nasıl üstüne çekmeniz gerektiğini bilmelisiniz. Çünkü hazırlıksız yakalandığınızda insanlar gözünüzün yaşına bakmaz.

3.İspanyolca/İngilizce Öğrenmek

Dünyanın en çok konuşulan dillerinden iki tanesidir. Eğer İngilizce biliyorsanız, bir sonraki düşünmeniz gereken dil İspanyolca olmalı arkadaşlar. Konumuz 6 aydan kısa süre dediği için Çinceyi dahil etmedim.Ancak daha fazla vakti olan arkadaşlar için de kesinlikle öneririm. İngilizce hakkında hepimizin az çok fikri var. O yüzden biraz İspanyolcadan bahsedeceğim. İspanyolca öğrenerek 500 milyondan fazla kişiye ulaşabilirsiniz. İspanyolcayı seçmenin tek nedeni yalnızca bu değil. Aynı zamanda dünyanın en kolay öğrenilebilen dillerinden birisidir.

4.Muhasebe

İş dünyasına girmek istiyorsanız, muhasebe hakkında kesinlikle bilginiz olmalıdır. Uzman olmanıza gerek yok ama temel şeyleri bilmek zorundasınız. Muhasebeyi ayrıca finansal hedeflerinize ulaşma ve finansal açıdan kontrolü elinize almak için kullanabilirsiniz. Eğer okulda dersini almadıysanız, kitaplardan veya belli başlı internet sitelerinden rahatlıkla öğrenebilirsiniz.

5.Microsoft Office Programları

Çoğu insan, Microsoft Office programlarını kullanmayı bildiğini iddia eder. Ancak yalnızca temel kavramlardan haberdarlardır.
Office programlarını öğrenmek, hayatta çok işinize yaracaktır. Çünkü birçok iş sektöründe Office programlarını kullanıp, kullanamadığınızı sorarlar. İş yerlerinde kullanılmasının en büyük sebeplerinden bir tanesi; her şeyi inanılmaz derece de kolaylaştırmasıdır. Hepsini öğrenmeye vaktiniz yoksa en azından Excel’i tam olarak kullanmayı bilmelisiniz.

6.Blog Yazarlığı

Boş zamanınız ve paylaşacak çok şeyiniz mi var? Tek yapmanız gereken bir blog açmak ve aklınızdan geçen her ne olursa olsun paylaşmak. Sonuçta bu sizin siteniz, sizin blogunuz ne isterseniz yazar ve paylaşırsınız. Günümüzde 2 milyondan fazla blog yazısı yayınlandığını düşünürseniz, bloglara olan ilgi giderek artıyor demektir. Kim bilir, belki çok ilginç yazılar paylaşacak ve marka haline geleceksiniz. Şu an isteyen herkes bir blog açabilir. Tek ihtiyacınız olan; WordPress gibi tamamen bedava olan içerik yönetimi programı. Şahsen, blog yazarlığını öğrenmenin en iyi yolunun yazmaya başlamak olduğunu düşünüyorum. Sitenizi büyütmek için ise değişik yollar uygulayabilirsiniz; ancak harika içerikler paylaşarak büyümeniz çok daha iyi olacaktır.

7.Vücudunuzu Şekle Sokmak

Evet, 6 aydan kısa bir süre içinde vücudunuzu istediğiniz şekle rahatlıkla sokabilirsiniz. Dwayne Johnson gibi bir vücuda sahip olacağınızın sözünü veremem; ama en azından toparlanacağınızdan eminim. Önemli olan spor salonuna düzenli bir şekilde gitmek ve düzenli beslenmektir. Temelini bir kere kavrandığınızda olay daha kolay bir hale gelecektir. Vücudunuz şekle girmeye başladıkça, öz güveniniz de artacaktır. Hattayürüyüşünüz bile değişebilir.
Vücudunuzu istediğiniz şekle sokmaya istediğiniz an başlayabilirsiniz. Tek ihtiyacınız olan; biraz hırs. Evde veya spor salonunda yapabilirsiniz. Spor salonunda yapacak olursanız, size yardımcı olacak bir koç bulmak oldukça kolaydır. Evde yapacak olan arkadaşlar ise internetten rahat bir şekilde videolu anlatımları izleyerek istedikleri vücudu elde etmeye çalışabilirler.

8.Fotoğraf ve Video Düzenlemek

Teknoloji ve sosyal medya kullanımının hat safhalara ulaştığı günümüzde, fotoğraf ile videolardan kaçış yoktur. Yaptığınız işte bile karşınıza çıkabilir. Yani en kötü, sosyal medya da bir fotoğraf veya video paylaşacağınız zaman ihtiyaç duyabilirsiniz.
Peki, nereden öğrenebilirsiniz? İnternette bu konuyla alakalı binlerce site ve video bulabilirsiniz. Temel İngilizceye sahip olanlarınız ise CreativeLIVE ve Skillshare gibi öğretici sitelerden de yararlanabilirsiniz.
Boş vakitlerinizde kendinizi geliştirmeye ne kadar özen gösterirseniz, diğer insanlardan o derece öne geçersiniz. Yalnızca 6 aydan kısa bir sürede bile bunları yapabilecekken, neden hala boş durasınız ki? Kendiniz için bir şeyler yapmaya başlamalısınız. Günümüzde herkes, kendini olabildiğince geliştirmeye çalışıyor. Siz de artık başlamalısınız.
Yazar: Onur Körükçü

İYİ ÖĞRETMEN


Eğitimin Kalbi: İyi Öğretmen
İyi bir öğretmen olmak ne anlama geliyor sizce? Elbette iyi eğitim almış olmak, bilgi, eleştirel düşünme ve zekanın diğer becerilerine sahip olmak çok önemli. Ancak yine de iyi bir öğretmen, aldığı eğitimden, sahip olduğu deneyimden ve zekasından çok daha fazlası olmalıdır…
Herkes iyi bir öğretmene baktığında daha iyi bir öğretmen, daha iyi bir öğrenci hatta daha iyi bir insan olmak ister.
İyi bir öğretmen olmak ne anlama geliyor sizce? Elbette iyi eğitim almış olmak, bilgi, eleştirel düşünme ve zekanın diğer becerilerine sahip olmak çok önemli. Ancak yine de iyi bir öğretmen, aldığı eğitimden, sahip olduğu deneyimden ve zekasından çok daha fazlası olmalıdır.
İyi bir öğretmenin kalbindeki temel nitelikler neler olmalı?
İyiliksever olmak: İyi bir öğretmen öğrencilerine, meslektaşlarına, ailelere ve çevresindeki diğer insanlara karşı nazik ve iyi davranır. “Dünyayı iyilik kurtaracak” sözünün doğruluğuna inanıyorum. Bu, sınıftaki ve okuldaki atmosferi de gerçekten değiştirir. İyiliksever bir öğretmen olmak, öğrencilerin kendilerine değer verildiğini, varlıklarından memnuniyet duyulduğu ve sevildiklerini hissetmelerini sağlar.
Şefkatli olmak: Öğretmenlik çok insani bir meslektir. Şefkat, başkalarını anlamanın ve onlarla ilgilendiğinizi göstermenin en yüksek duygusudur. Şefkatli bir öğretmen, eylemleriyle öğrencilerine bu karakter özelliğini modeller ve bunun sonucunda öğrenciler etraflarındaki dünyayı anlamaya çok daha açık olmaya başlarlar.
Empati göstermek: Empati, sahip olmamız gereken ve hem kendimizde hem de öğrencilerimizde geliştirmeye çalışmamız gereken çok önemli bir özelliktir. Kendimizi başkalarının yerine koyabilmek ve dünyayı onların bakış açısından görebilmek, kararlarımızda ve eylemlerimizde güçlü bir etki yaratabilir.
Pozitif olmak: Pozitif bir insan olmak kolay bir şey değildir. Sadece sınırlı çözümleri olan problemlerle sürekli karşılaşırken pozitif bir öğretmen olmak ise çok daha zordur. Ancak yine de zor durumlarda bile pozitif kalabilmek, öğrenciler ve çevremizdeki insanlar üzerinde müthiş bir pozitif etki yaratır. Her şeye olumlu tarafından bakmak, dünyayı güzelleştirmeye de yardımcı olur.
Topluluk inşa etmek: İyi bir öğretmen ilişkiler, arkadaşlıklar ve bir topluluk inşa eder ve bunlar arasında köprüler kurar. Öğretmenler her zaman bir şeyleri daha iyi hale getirmeye çalışır. Sınıfın içindeki ve dışındaki şeyleri iyileştirir ve geliştirir. Bir topluluk yaratmak, iyi bir öğretmenin sınıfta yapmayı hedeflediği en önemli şeylerden biridir. İyi bir öğretmen bunu tüm bir okula yaymanın yollarını arar.
İlham vermek: Herkes iyi bir öğretmene baktığında daha iyi bir öğretmen, daha iyi bir öğrenci hatta daha iyi bir insan olmak ister. İyi bir öğretmen herkesin gözü önünde gizli hazineleri, ihtimalleri ve adalet duygusunu ortaya çıkarır.

KİŞİLİK BOZUKLUKLARI


Kişilik bozuklukları 3 gruba ayrılır.

Grup: Paranoid Kişilik Bozukluğu, Şizoid Kişilik Bozukluğu, Şizotipal Kişilik Bozukluğu''''ndan
oluşan guruptur.

Grup: Antisosyal Kişilik Bozukluğu, Borderline Kişilik Bozukluğu, Histeriyonik Kişilik Bozukluğu ve Narsistik Kişilik Bozukluğu''''ndan oluşan gruptur.

Grup: Çekingen Kişilik Bozukluğu, Bağımlı Kişilik Bozukluğu ve Obsesif-Kompulsif Kişilik
Bozukluğundan oluşan gruptur.
Kişilik bozuklukları genellikle hangi sebeplerle ilgilidir?
Prof. Dr. Arif Verimli: Kişilik bozuklukları şu sebeplerle ilgilidir:
- Çocuklukta oluşan ve yerleşen mizaç unsurları
- Merkezi sinir sistemi bozuklukları
- Anne ve babanın çocuk yetiştirirken sergiledikleri tutum
- Kültürel faktörler
- Fiziksel çevre
- Beyin hastalıkları
- Biyolojik Faktörler
- Psikoanalitik Faktörler (Bilinçaltı faktörler)
Paranoid Kişilik Bozukluğu nasıl bir kişilik bozukluğudur?
Ortada tam ve geçerli bir kanıt bulunmaksızın, herhangi bir gerçekçi temel bulunmaksızın, kişinin aldatıldığından, takip edildiğinden, kullanıldığından, kendisine zarar verildiğinden veya zarar verilmek istediğinden aşırı derece kuşkulanması olarak tanımlanabilir. Çevresindekilerin samimiyetinden, bağlılığından ve güvenilirliğinden emin değildir. Sıradan olay ve durumlardan kendisine karşı bir aşağılanma, küçük düşürülme veya gözdağı verilmesi gibi anlamlar çıkarır. Sürekli kin besler. Görmezden gelinmeyi bağışlamaz. Yeterli ve gerçek bir kanıt olmaksızın eşinin/partnerinin sadakatinden sürekli şüpheler duyar. Karşısındakinin sözlerinden kendince anlamlar çıkararak hiçbir sebep yokken öfkeyle saldırıya geçebilir. Bu kişiler patolojik olarak kıskançtırlar. Güvensiz, şüpheci, tedirgin ve gergindirler. Genellikle soğuk ve ciddidirler.
Paranoid Kişilik Bozukluğu nasıl tedavi edilir?
Genellikle bütün kişilik bozukluklarının tedavisinde kullanılan en temel ve birincil yöntem Psikoterapidir. Farmakoterapi (İlaç tedavisi) ikincil tedavi olarak yararlıdır.
Paranoid hastalar başkalarına karşı çok güvensiz olduğundan sır vermekten inanılmaz çekinirler. Bu sebeple terapide güvenlerini sağlamak çok önemlidir. Grup terapisi paranoid bozuklukta uygun değildir. Bireysel görüşmeler şeklinde uygulanan profesyonel psikoterapiler başarılı sonuçlar verir. Psikoterapiye ilaç tedavisi ile destek verilerek tedavi devam ettirilir.
Şizoid Kişilik Bozukluğu nasıl tanımlanabilir?
Şizoid Kişilik Bozukluğu teşhisi, yaşam boyunca sosyal çekingenlik gösteren hastalara konur. İnsan ilişkilerinde donuk, kısıtlı, içe dönük, tuhaf, kapalı, izole ve yalnızdırlar. Yakın ilişkilere girmez ve girmekten zevk almazlar. Genellikle gün boyu tek bir konuya odaklanır ve o konuya takılarak başka hiçbir etkinliğe katılmaz. Sırdaşları ve arkadaşları yoktur. Cinsel etkinlikleri ya hiç yok ya da çok azdır. Ne övülmekten ne yerilmekten etkilenmez. Duygusal tepkisizlik, soğukluk, ilgisizlik, tekdüze duygulanım, yaşamdan kopukluk hakimdir. Sessiz, uzak, güncellikten habersiz, kimseyle yarışmayan, pasif kişilerdir. Hiç evlenmeyebilirler. Kendileriyle ilgili projelerden çok, evren, din, felsefe, açlık, astronomi, zooloji... Gibi konularda tuhaf projeler üretirler.
Şizoid Kişilik Bozukluğu nasıl tedavi edilir?
Prof. Dr. Arif Verimli: Şizoid Kişilik bozukluğunun temeli erken çocukluk dönemidir. Genellikle tedavisi Paranoid Kişilik Bozukluğuyla aynıdır. Ancak Şizoid Kişilik bozukluğunda Grup terapisi de kullanılabilir. Gruba alışınca grup arkadaşlarını önemser ve izolasyondan uzaklaşabilir.
Şizotipal Kişilik Bozukluğu nasıl bir kişilik bozukluğudur?
Hastalar aşırı derecede tuhaf ve gerçekliğe yabancılaşmışlardır. Büyüsel inanış ve düşünceler, garip fikirler, batıl inançlara tutulma, gaipten sesler ve kişilerle görüşmeler ve mesajlar aldığına inanma, telepati ve altıncı his saplantısı, imkansız düşler kurarak bunlar üzerinde sürekli düşünme şeklinde tanımlanabilir. Kişinin duygu, düşünce ve davranışlar birbirinden bağımsızlaşarak savrulur. Düşünsel ve içsel özel güçlerinin olduğuna inanırlar. Konuşmaları net değildir ve yorum gerektirir. Yakın ilişkilere girerken rahatsızlık duyma veya zorlanma ortaya çıkar. Kişilerarası ilişkileri bozulur. Bilişsel algıları çarpıklaşır. Arkaik (ilkel) fikirler öne sürer. Derin dünya, derin evren kavramlarını irdeler.
Şizotipal Bozukluğun tedavisiyle ilgili bilgi verebilir misiniz?
Psikoterapide Psikiyatrist hastanın akıldışı ve sıra dışı inanışlarını, büyü ve benzeri saplantılarını, batıl inançlarını gülünç bulmamalı ve yargılayıcı olmamalıdır. Ancak bu şekilde hasta kazanılabilir. Zaman içerisinde terapiye uyumlandırılan hasta gerçeklerle tanışır. Edindiği inanışları terk eder. İlaç tedavide etkin ve yardımcıdır.
Paranoid, Şizoid ve Şizotipal Kişilik Bozukluklarının toplumlarda görülme oranı nedir? Kadın ve erkeklerde görülme oranı farklı mıdır?
Paranoid Kişilik Bozukluğunun toplumlarda görülme oranı % 2''''dir. Paranoid Bozukluk erkeklerde kadınlarda oranla daha fazla görülmektedir. Ailevi temelleri bulunmaktadır. Yapılan bir araştırma azınlıklar ve göçmenler üzerinde daha yaygın olduğunu göstermesi açısından önemlidir. Şizoid Kişilik Bozukluğunun yaygınlığı tam olarak bilinmemekle birlikte genel popülasyonun % 7''''sini etkilediği söylenebilir. Erkeklerde 2 kat oranla daha fazladır. Şizotipal Kişilik Bozukluğu görülme oranı % 3''''tür. Kadın ve erkek arasındaki oransal fark bilinmemektedir.
Antisosyal Kişilik Bozukluğunun ayırıcı tanı ölçütleri nelerdir? Antisosyal Kişilik Bozukluğu nasıl tarif edilebilir?
Antisosyal Kişilik Bozukluğu, halk arasında "psikopat" diye tarif edilen kişilerin gösterdikleri davranış bozukluklarıyla tanımlanabilen bir kişilik bozukluğudur. Bir bireyin 15 yaşından itibaren sürdürdüğü, başkalarının haklarını yok sayma ve başkalarının haklarına saldırma şeklinde gelişen kişilik bozukluğudur. Suça ve tutuklanmaya yönelik davranışları devam ettirme, yasalara ve toplum kurallarına başkaldırı, zevk için veya kendi çıkarı için huzur bozma, saldırganlık, sorumsuzluk, vicdan duygusunun yokluğu, yetersizliği, başkalarına zarar vererek zevk aldığında dahi kendini haklı çıkaracak bir model oluşturma şeklinde gelişen bir bozukluktur. Bu kişiler gergin, huzursuz, öfkeli, umursamaz, acımasız, bencil ve sadistiktik. Başkalarına zarar verdikleri gibi kendi bedenlerine de kesici ve delici aletlerle izler bırakırlar. Alkol ve madde kullanımı bu grupta yüksektir.
Borderline Kişilik Bozukluğu için tanı ölçütleri nelerdir?
Benlik algısı ve duygulanımda tutarsızlık, belirgin dürtüsellik, otomatik ve ölçüsüz çabalar gösterme, bir şeyi ve ya kişiyi gözünde aşırı büyütme ve göklere çıkarma ve yerin dibine batırma tarzında gidip gelen tutarsız kişilerarası ilişkiler, para harcama, cinsellik, madde kullanımı ve çılgınca araba kullanma gibi sonu zarar veren dürtülerin en az ikisini şiddetle yapma, yineleyen intihar davranışları, çevresindekilere kendini öldürmekle ilgili gözdağı verme, boşlukta olma, öfke, hırçınlık, kavgacılık, hiddet ve kimi zaman paranoid düşünceler taşıyan kişiler için borderline diyebiliriz.
Antisosyal Kişilik Bozukluğu ve Borderline Kişilik Bozukluğu arasındaki fark nedir?
Borderline en basit anlatımla kadının antisosyalidir. Çünkü kadınlarda erkeklerden 3 kat daha fazla görülür. Bu iki kişilik bozukluğu birbirlerine çok benzer ayırt etmek zordur. Antisosyal Kişilik Bozukluğu ise erkeklerde 3 kat daha fazla görülür.
Narsistik Kişilik Bozukluğu nasıl bir kişilik bozukluğudur?
Hasta kendisinin çok önemli olduğu duygusunu taşımaktadır. Başarılarını ve özelliklerini anlatır, üstünlük duygusu, grandiyözite, empati kuramama, kendini diğer insanlardan daha üstün ve özel görme, başarı, zeka, akıl, üstünlük gibi konulara kafa yorma, kendini çok sevme, kendine göre, kendi için ve kendi yararına düşünen, kıskanç, kendi çıkarları için başkalarını kullanan, aşırı bencil ve benmerkezci, özel ve eşi benzeri bulunmaz birisi olduğunu savunan, beğenilmek için her şeyi sergileyen, üstün kişi ve kurumlarla ilişkiler kurmayı hak ettiğini savunan kişilerdir. Sevgi, saygı, empati, anlayış ve duygusallık hayatlarında pek yer kaplamaz. Bu bozukluğun yapısı kronik olup tedavisi son derece zordur. Psikiyatristin telkinlerine yatkın değillerdir. Çünkü bir başkasının doğrusunu kabul etmeyi güçsüzlük sayarlar. Tedavisi oldukça güçtür. Bu kişiler aslında yapılarından pek de mutsuz değillerdir. Ancak çevresindekiler için son derece zor bir yapıları vardır.
Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğunun tanı kriterleri nelerdir?
Hastalar, yapılan iş ve ya etkinliğin geneline ve asıl amacına değil ayrıntılarına takılırlar. Aşırı derecede katı, sabit, kuralcı, değişmez, düzenli ve rahatsız edecek derecede titizdirler. Kurallar, listeler, sıralamalar, ayrıntılar hayatlarını yönlendirir. Cimri, mükemmeliyetçi, katı ölçü ve sınırlarda yaşayan, belli hareketleri belli zamanlarda ve belli şekilde asla şaşmaksızın yapar, yapmadıkları zaman rahatsız olur ve ya bu durumu uğursuz bulurlar. Eski ve değersiz şeyleri dahi atmazlar. Resmidirler ve mizah duyarlılıkları yoktur. Onlara göre hayat ya siyah ya beyazdır. Tekrarcıdırlar, kurallarının bozulmasında toleransları yoktur. Eleştiricidirler. Titizlikleri günde 35 - 40 kere el yıkamaya gidecek kadar rahatsız edicidir.
Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu nasıl bir tedaviyle düzeltilebilir?
Hastalık kişiyi ve yakınlarını mutsuz edecek, yaşamı zorlaştıracak ve keyifsizleştirecek hale geldiğinde hasta tedavi almayı genellikle kendisi talep eder ve psikoterapi süreci içerisinde de son derece uyumludur. Anksiyete ve paniği yüksek hastalarda ilaç tedavisi destekleyicidir.
Çekingen Kişilik Bozukluğu nasıl tarif edilebilir?
Hastalar eleştirilmekten, beğenilmemekten yoğun bir korku duyduğu için kişilerarası ilişkilerden kaçınırlar. Kendisini yetersiz bulan, tercih edilmeyen, çekiciliği olmayan, herhangi bir özelliği olmayan, yeteneksiz, beceriksiz olarak tanımlarlar. Yeni birisiyle tanıştıklarında hemen ketlenirler. Mahçup düşme korkuları çok yoğundur. Yalnız kalmayı tercih eder ve sevildiğinden emin olmadıkça asla kişiler arası ilişkilere yanaşmazlar.
Bütün bu kişilik bozukluklarına eklenebilecek başka türlü kişilik bozuklukları da var mıdır?
Elbette. Kişilik Bozuklukları son derece geniş ve son derece önemli bir konudur. Kişilik Bozuklukları kavramı psikiyatrinin en önemli araştırma alanlarından biridir. Bilim ve araştırmalar ilerledikçe yeni tanımlanan kişilik bozuklukları alanımıza katılmaktadır. Benim şu ana kadar anlattığım kişilik bozukluklarına eklemek istediğim bir iki tane kişilik bozuklukları var. Bunları da kısaca şöyle anlatabiliriz:
Bağımlı Kişilik Bozukluğu; Bu kişiler başkalarından destek ve öğüt almadan karar veremez, adım atamaz ve iş yapamazlar. Kendilerini yetersiz, ayakları üzerinde duramayacak, kendi bakımlarını sağlayamayacak kadar yetersiz hisseder ve başkalarının bakım ve desteğini alabilmek için her türlü şeyi yapabilecek kadar ileriye gidebilirler.
Pasif-Agresif Kişilik Bozukluğu; Bu kişiler rutin sosyal ve mesleki işlerini yürütürken pasif bir direnç gösterir ve işleri bilerek ağırdan alırlar. Çünkü onlara göre, eğer başkaları önlerini kapamasaydı daha başarılı olurlardı. Her zaman takdir edilmemekten ve yanlış anlaşılmaktan yakınırlar. Kişisel şanssızlıklarını abartılı biçimde dile getirirler, mutsuz, huysuz, gücenmiş ve tartışmacıdır. Otoriteyi küçük görür ve otoritenin kendisine yaptığı eleştirileri mantıksız bulur.
Sadomazoistik Kişilik Bozukluğu; Bu kişilerde sadizm(başkalarına acı vermekten zevk alma) ve mazoizm(kendisine acı vermekten zevk alma) aynı anda görülür. Kendilerine ve başkalarına ve başka canlılara zarar vermekten, işkence yapmaktan acı vermekten inanılmaz zevk alır ve cinsel doyuma ulaşırlar. Karmaşık, kompleks, son derece zor tedavi edilebilen vicdan duygusunun yok olduğu, insanlık ve doğruluğun ve insan haklarının muhakeme edilmediği bir kişilik bozukluğudur. Başkalarıyla alay etmekten ve küçük düşürmekten de zevk aldıkları gibi kendileriyle de sert, kaba, küçük düşürürcesine konuşulması hoşlarına gider.
Yazar: Füsun Saka

SOSYAL MEDYADA İŞ BULABİLİRSİNİZ

Cevap veriyoruz, elbette! Ve hemen bir parantez açıp, elbette bunun sizin sosyal medyayı nasıl kullandığınızla ilgili olduğunuza dikkat çekiyoruz. En yakın arkadaşımızdan bile bize yakın olan sosyal medya elbette tüm diğer dertlerimiz gibi iş arayışımızda da bize kanallar sunabilir. İşte bunun çarpıcı örnekleri…
İş ararken sosyal medya nasıl kullanılmalı?
New York'taki Metropolitan Sanat Müzesi'nin sosyal medya sorumlusu Sree Sreenivasan işini kaybedince haberi Facebook'tan arkadaşlarına duyurmuştu.
Müzedeki yeni mali düzenlemeler nedeniyle işini kaybettiğini anlatıp, arkadaşlarını Central Park'ta birlikte kahve içmeye çağırmış, hatta bundan sonra yapabileceği işler konusunda onların fikrini öğrenmek için Google'da bir form doldurmalarını istemişti.
Sree'nin bu taktiği işe yaramış, 1200'den fazla insan iletilerini beğenmiş, 1300 kişi ise form doldurmuş, hatta bazıları iş teklifinde bulunmuştur. Bir-iki ay sonra New York Belediyesi'nden ona sosyal medya sorumluluğu için teklif edildi. Sree adlı bir insanın varlığı ve böyle bir görev yapabileceği haberini bu paylaşımlardan öğrenmişti Belediye.
İşte 2016'da iş bulmak için ne tür bağlantılar kurmak gerektiğini gösteren bir örnek. Sree'nin görevi gereği, sosyal medya uzmanı olarak böyle bağlantıları vardı zaten. Peki, Facebook arkadaş sayısı Sree gibi 5000'lerde değil de 500'lerde olan bizim gibi insanlar bu konuda neler yapabilir?
Sree'nin bu konudaki önerisi şöyle: Çok sayıda insanla değil, size yakın ve yardımcı olabilecek insanlarla iş konulu bağlantı kurmanız yeterlidir. Sadece yardım istediğinizi değil, neler yapabileceğinizi, yeteneklerinizi, nasıl bir iş istediğinizi tam olarak belirtin. Bazen en yakın arkadaşlarınız bile bunları bilmiyor olabilir.
Öğrenilecek dersler
İnsanlarla bağlantı kurmak için onlara ihtiyaç duyduğunuz anı beklemeyin.
"İhtiyacınız olmadığında insanlarla bağlantı kurun" diyor Sree.
Facebook'ta paylaşımları beğenmek, birkaç satır yazarak ya da telefon ederek onları düşündüğünüzden haberdar edin. İnsanlarla bağlantıyı koruduğunuz için daha sonra ihtiyaç duyduğunuzda yeniden irtibata geçmek daha kolay olacaktır. Sosyal medya bütün bunların yapılmasını kolaylaştırmıştır.
Avrupa işletme okulu ESPC'nin Londra şubesinde doçent Claudia Jonczyk'e göre, bu bağlantılar, iş fırsatı yaratabilecek yeni bağlantılar da getirecektir. İnsanlar çoğu zaman iş duyumlarının yakın ilişki ağlarından geleceğini farz eder. Oysa onlar da sizinle aynı çevrelere sahiptir. Asıl bilgi akışı dışarıdan daha kolay gelebilir.
Bıraktığımız izler
Sosyal medyada bu amaçlı paylaşımlarınızı yaparken "dijital çağda yaptığımız her şeyin kalıcı bir iz bıraktığını asla unutmayın" diye uyarıyor Florida'daki bir lider bulma ve yetiştirme firmasının başkanı Adam Lloyd.
Bu nedenle sosyal medya paylaşımınıza profesyonelce yaklaşın. Yayınlayacağınız mesajınız amacına uygun olsun. "Bu paylaşımdan ne kazanabilir, ne kaybederim diye sorun kendinize".
Eski işvereninizden intikam alacak tarzda bir paylaşımda bulunmak o an için sizi rahatlatmış gibi görünse de iyi olmaz. Paylaşımınız sosyal medyada bir süre dikkat çekebilir, ama gelecekteki potansiyel işverenler bunu doğru bulmayacak ve sizi yüksek riskler içeren, köprüleri yakma kapasitesi olan biri olarak görecektir.
Lloyd, paylaşımı yapmadan önce bir kez daha düşünülmesini öneriyor. İşten çıkarıldığınızı duyuracaksanız "anlık duygusal tepkilerden kaçının, kişisel dalaşmalara girmeyin, özel bilgileri sızdırmayın, pozitif bir tutum takının ve bırakın olgular konuşsun." Ayrıca nerede paylaştığınız da önemli. Facebook için hazırlanmış bir paylaşım LinkedIn için uygun olmayacaktır.
Jonczyk yaşanan ülkenin de önemli olduğunu söylüyor. "Fransa veya Almanya gibi ülkelerde işten çıkarılma daha tabu bir konudur. Bu nedenle ne paylaşıp paylaşmayacağınıza karar verirken daha dikkatli olmak gerekir."
New York'taki iş bulma ajanslarından birinin müdürü Lisa Rangel ise şunları öneriyor: "Aradığınız iş sosyal medya ve dijital iletişim içeriyorsa, göndereceğiniz sosyal medya paylaşımı, beceri sergileme açısından önemli olabilir. Ama aradığınız iş hassas ve özel konulara ilişkinse herkese duyurmak tercih edilecek bir şey değildir."
İş arama yönteminiz ne olursa olsun eski patronunuza dair aşağılayıcı ve kötüleyici bir tavra girmemek gerektiğini söylüyor Rangel.
Yazar: Elizabeth Garone

EN PAHALI İNTERNET TÜRKİYE'DE


PAHALI İNTERNET
Yüksek benzin ve pasaport fiyatlarından sonra internet fiyatlarında da Türkiye bir rekora imza attı. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfının (TEPAV), internet kullanıcılarına yönelik araştırmasına göre, Türkiye, internetin en pahalı olduğu ülkelerden biri konumunda. Türkiye internete, dünyanın en zengin ülkelerinden biri olan Lüksemburg’un neredeyse 5 katı fazla para ödüyor.
TEPAV’dan yapılan yazılı açıklamada, vakfın, "Türkiye’de Kişilerin İnternet Kullanımlarının Ne Şekilde Değiştiğine" yönelik bir araştırma yaptığı belirtildi.
Araştırmaya göre, internet fiyatlarının OECD ölçeğindeki yüksekliğine rağmen üç yılda evlerdeki internete erişim imkanı yüzde 40’lara varan oranlarda artış gösterdi.
2009 yılı verilerine göre Türkiye’de nüfusun yüzde 62’sinin hayatlarında hiç internet kullanmadığı belirlenirken, bu oran AB 27 ülkeleri ile kıyaslandığında, Romanya ve Türkiye başı çekiyor. Hiç internete girmemiş nüfusun büyüklüğüne karşılık, son dört yılda evden internete erişim sahipliği açısından ise bir iyileşme gerçekleşti. 2007 yılında hanelerin yüzde 80’i evden internete erişemezken, bu oran 2010 yılında yüzde 57’lere kadar düştü.
Evden internet erişimine sahip olmayan hanelerin nedenlerine bakıldığında ise internet bağlantı ücretlerinin yüksekliğinden şikayet edenlerin oranının 2007-2010 döneminde yüzde 50’den fazla arttığı görüldü. Bir diğer önemli neden de bilgisayar gibi cihazların fiyatlarının yüksekliği olarak ortaya çıktı.
"En yüksek ücret Türkiye’de"
OECD Genişbant İstatistikleri’ne göre 2.39 dolarlık en düşük ve 76.11 dolarlık en yüksek Megabit/saniyelik fiyatlarıyla Türkiye, internetin OECD ölçeğinde en pahalı olduğu ülkelerden biri oldu. İnternet bağlantı ücretlerine daha yakından bakıldığında farklı bağlantı hızlarına göre Türkiye’nin yine OECD ülkelerinin birçoğundan daha pahalı bir servise sahip olduğu görülürken, özellikle yüksek hızlarda ortalama bağlantı maliyeti Türkiye’de 621 doları bulurken, en yakın takipçisi Lüksemburg’da benzer bir bağlantının ortalama fiyatı 112 dolar civarında.
"En çok e-posta için kullanılıyor"
Araştırmaya göre, 2008-2010 döneminde Türkiye’deki internet kullanıcılarının interneti kullanım amaçlarında ilk üç sırayı "e-posta göndermek/almak, sohbet odalarına girmek ve internetten gazete, dergi okumak" aldı. Bu sıralama AB 27 ülkelerinde "e-posta göndermek/almak, mal ve hizmetler hakkında bilgi almak ve sağlıkla ilgili bilgi aramak" olarak belirlendi.

BAŞARININ ÖDÜLÜ


BANA ATATÜRK'Ü ANLATTILAR
Hıfzı Topuz ağabeyimiz, 1950’lerde, Atatürk’ü yakından tanıyan kişilerle yaptığı röportajları “Bana Atatürk’ü Anlattılar” adlı kitapta toplamıştır.
Bu kitaptaki etkileyici anlatımlardan biri de Ekrem Rize’ye ait. Yüzbaşı Ekrem Rize, Kurtuluş Savaşı sonrası bazı komutanlara kızarak istifaya kalkışır. Atatürk’e ulaşarak bu niyetini anlatır. Atatürk ona kendi yaşamından örnekler verir:
“Erkanı Harbiye Mektebi’nde muallimler beni sevmez, arkadaşlarım hiç sevmezdi... Az daha beni mektepten kovacaklardı. Fakat nasılsa yakayı kurtardım.”“...Sonra Selanik’te staj için bir tabura gittim. Orada da öyle. Bütün tabur subayları ‘Bu ukala kimdir nedir?’ diyorlardı. Çünkü kendimi Napolyon gibi görüyordum. Bakıyordum ben herkesten iyi düşünüyorum... Fakat sonunda anladım ki bunların cehaletini yüzlerine vurmamak lazım...”

Mustafa Kemal, Trablus’ta üst komutanların acizliğine rağmen başarı kazanır... Ertesinde geri hatlara gönderirler. “Anafartalar’da durum sıkıştı. Oraya koştuk. Parlak bir başarı elde ettik. Bu büyük başarıdan sonra ne yaptılar biliyor musun? Beni hiçbir göreve tayin etmediler. Terfi vermediler. Açıkta kaldım.”
“Bu defa dediler ki Van - Muş’a... Orada ne var? Mağlup olmuş döküntü bir fırka... Sen bunun kolordu kumandanısın, dediler. Tahammül. Oraya gittik. Durumu düzelttik. Derken bu kez de beni Medine’ye yolladılar...”
Atatürk bu zorlukları hep sabrederek aştığını anlatır. Ve der ki:“Çoğu zaman etrafımızda bulunanlar hem cahil oluyor hem de ihtiraslı. Bunlar aslında hiçbir şey yapmayı beceremedikleri halde kendilerini beğenirler ve hırslıdırlar...”
Ülkemizin huyudur... Başarı hep inkar edilir. Yetenekli adam her adımda çelmelenir... Gençlere düşen doğru bildikleri yolda yürümek, vasatlığa teslim olmamaktır...

ÜCRETSİZ KİTAP OKU


ÜCRETSİZ KİTAP OKU

İyi niyetimize rağmen, yabancı dil bilinmediği için, zaman sorunu, orijinal kitabı temin güçlüğü, çok fazla sayfa adedi, televizyondan vakit kalmaması, tembellik gibi nedenlerle (nedeni ne olur ise olsun) kitap okuyamıyoruz.
Dünyada güncel olarak ilgi gören birçok kitaptan bizim insanlarımız haberdar olamıyor.
Uğur Yüce (1940) isminde İzmirli kitapsever bir işadamı, “Özet Kitap” isminde bir proje başlattı. Sahire Erturan isimli bir İzmirli hanımın desteğiyle yabancı dillerde yayınlanan dış dünyada ilgi gören kitap ve raporların çoğunun tercüme ve özeti bilgisayar ortamında, ilgilenenlerin “bedava” hizmetine sunuluyor.
Bilgisayarınızı açınız. Ve de “ozetkitap.com” sitesine giriniz. Ekonomi, bilim, teknoloji, siyaset konularında (hemen tamamı yabancı dilde yayımlanmış) “güncel-herkesi ilgilendiren” yüzü aşkın kitabın ve çok sayıda raporun özetini bulacaksınız.
Yeni kitap özetleri yayınlandı
Özeti siteye eklenen son kitaplar, Pentagon, Ödül, Dünyayı İyiye Değiştirecek 5 Fikir, Amerikanın Kurduğu Dünya, Düşmanlar ve FBI Tarihi. Bugüne kadar özeti en fazla okunan kitaplar:
Tüfek Mikrop ve Çelik, İkinci Şans, Sıcak Para, Geleceğin Kısa Tarihi, Çöküş, Ruhsal Makineler Çağı. 
Özet Kitap sitesinde, öğrencilerimizin, gençlerimizin, halkımızın kitap konusuna ilgisizliğini gösteren bilgiler de var.
-  Türkiye’de ihtiyaç malzemeleri sıralamasında kitaplar 235. sırada yer almaktadır.
-  Türk çocukları kitap okuma konusunda çoğu Afrika ülkelerinin gerisinde kalmış durumdadır.Japonya’da toplumun %14’ü, Amerika’da % 12’si, İngiltere’de ve Fransa’da %21’i düzenli kitap okurken Türkiye’de yalnız 10.000 kişide 1 kişi düzenli kitap okuyor.
-  Türkiye’de 1 kişinin kitap okumaya ayırdığı zaman dünya ortalamasının üçte biri. Kişi başı kitap harcamasında dünya ortalaması 1.3 dolar iken, Türkiye’de bir kişi kitaba yılda ancak 0,45 dolar harcıyor.
Kitap okumuyoruz
-  Dünyada çocuklara özel günlerde kitap hediye edilmesi sıralamasında Türkiye 180 ülke içerisinde 140. sırada yer almaktadır.
-  Türkiye’de kütüphane sayısı: 1.412 - Kahvehane sayısı: 570.000 - Buna göre 49.000 kişiye bir kütüphane düşerken, 122 kişiye bir kahvehane düşmektedir.
-  Türk halkı kitap okumaya yılda yalnızca 6 saat ayırıyor. Türkiye kitap okuma konusunda çoğu Afrika ülkesinin gerisinde kalmış durumda. Türkiye’de 100 kişiden sadece 4 kişi kitap okuyor.
Çocuklara kitap hediye edildiği zaman çocukların okuma becerisi gelişir, okumak alışkanlığa dönüşür ve beraberinde alışkanlık sorumluluğu geliştirir. Bilinç büyümesi başlar. Kapasite gelişimifiziksel gelişim gibidir. Kapasite farkındalığı yaratır sonra düşünce üretimi başlar. Üretilen her yararlı düşünce topluma doktor, öğretmen, bilim insanı olarak geri döner.
Özet Kitap projesini başlatan ve 6 yıldır düzenli olarak yürüten Uğur Yüce’ye teşekkürler.
Özetkitap.com sitesinden yararlanınız, çoluğunuza çocuğunuza, çevrenize bu siteden yararlanmalarını tavsiye ediniz.
Yazar: Güngör Uras