İnsan yaradılışı nedeni ile tek başına yaşayamaz. Varlığını sürdürebilmek
için geçmişten bu yana sürekli diğer insanlara ihtiyaç duymuştur. Diğer insanlarla
birlikte olabilmenin en önemli aracı ise iletişimdir. Bu nedenle iletişim,
varolmak ve yaşamak için beslenmek kadar doğal ve kaçınılmazdır. Kendimizi,
çevremizi, ait olduğumuz toplumu anlamamız için etkin iletişim şarttır.
Günümüzde ortaya çıkan başta kişiler arası ilişkilerdeki sorunlar ve bu sorunlara
bağlı ortaya çıkan pek çok psikolojik bozukluğun temelinde iletişim
becerilerindeki eksikliğin yattığı söylenebilir.
Temel iletişim becerileri üç kısımdan oluşur:
A. DİNLEME
Dinlemek, yeni ilişkiler kurmak ve varolan ilişkilerimizi sürdürmek için
gerekli bir beceridir. Karşınızdaki kişiyi dinliyorsanız onların ne istediğini
ve onların neyin incittiğini ya da neyin sinirlendirdiğini biliyorsunuzdur.
Dinlemek bir sorumluluk ve saygı belirtisidir. Diğer kişilerin nasıl
hissettiğini ve dünyayı nasıl gördüğünü anlama sorumluluğudur. Dinlediğiniz
kişiye şu mesajı verirsiniz: “Sana ne olduğunu umursuyorum, hayatın ve
yaşantıların önemli.” Böylece dinlediğiniz insanlar genellikle sizi severek ve
size değer vererek karşılık verirler.
Gerçek dinleme konuşurken sessiz kalmaktan ibaret değildir. Gerçek
dinleme şu 4 niyete dayanır:
1. Birini
anlamak
2. Birini
eğlendirmek
3. Bir
şey söylemek
4. Yardım
etmek ya da avutmak
Dinlemenin Önündeki Engeller
1. Karşılaştırma: Karşılaştırma konuşma
esnasında sürekli kimin daha gösterişli, daha yetenekli, duygusal olarak daha
sağlıklı olduğu gibi birtakım kişisel özellikleri değerlendirmedir- siz mi
yoksa diğer kişi mi? Konuşulanlardan fazla bir şey anlamazsınız çünkü daha iyi
olup olmadığınızı anlamaya çalışmakla meşgulsünüzdür.
2. Akıl okuma: Akıl okuyan kişi insanların
ne dediğine dikkat etmekten ziyade diğer kişinin gerçekten ne hissettiğini ve
düşündüğünü görmeye çalışır. Genellikle söylenenlere güvenmez.sözcüklerden çok
ses tonuna ve gizli işaretlere dikkat eder. “Bahse girerim ki benim salak
olduğumu düşündü.”, “Utangaçlığım yüzünden pes etti.” gibi.
3. Tekrarlama: Ne söyleyeceğimizi
içimizden tekrar etmektir. Böylece kişinin dinlemeye vakti olmaz. Kişi bütün
dikkatini bir sonraki yorumunu hazırlamaya yönelir.
4. Süzgeçten Geçirme: Bazı şeyleri
dinlemek bazılarını ise dinlememektir. Sadece öğrenmek istediğiniz konu ile
ilgili şeyi anlamaya yetecek kadar dinlersiniz. Bir kadın oğlunun okulda kavga
edip etmediğini öğrenecek kadar oğlunu dinler, etmediğini duyduğunda rahatlar
ve dinlemeye devam etmez.
5. Yargılama: Bir kişiye ilişkin aptal ya
da yetersiz olduğuna ilişkin önyargınız var ise onun ne söylediğine dikkat
etmezsiniz. Dinlemenin temel kurallarından biri yargılamaların, dinlendikten ve
iletinin içeriğini değerlendirdikten sonra yapılması gerektiğidir.
6. Düşüncelere Dalma: Yarı dinleme anında
iken karşıdakinin söylediği bir şeyin aniden bir özel çağrışımlar zincirine yol
açmasıdır. Söylenen tek bir kelime sizi geçmişe götürebilir bu da karşıdakini
duymanızı engeller. Sıkıldığınızda ya da kaygılı olduğunuzda bu eğilim artar.
7. Özdeşleştirme: Bir kişinin size
söylediği her şeyi alır ve kendi deneyimlerinizle bağlantısını kurarsınız.
Onlar size diş ağrısından söz eder ama siz kendi diş ameliyatınızı hatırlar ve
onunla meşgul olursunuz.
8. Öğüt Verme: Dinleyenin her zaman
yardıma ve önerilere hazır olmasıdır. Kişi “büyük sorun çözücüdür”. Doğru öğüdü
bulmadan önce birkaç cümle duymak yeterlidir. Bu noktada dinleyen duyguları
gözden kaçırır, bu da kişiyi yeterince anlamasını engeller.
9. Ağız Kavgası Yapma: Bu engelde
insanlarla atışır ya da tartışırsınız. Söylenilenlere çok çabuk karşı
çıkarsınız. Aslında dikkatinizin büyük kısmı karşı koyacak şeyler bulmaya
yönelmiştir.
10. Haklı Çıkma: Haklı çıkma hatalı duruma
düşmemek için her şeyi yapacağınız anlamına gelir (bağırmak, bahaneler bulmak,
çarpıtmak gibi).
11. Konu Değiştirme: Aniden konunun
değiştirilmesidir. Konudan sıkıldığınızda ya da rahatsız olduğunuzda konunun
yönünü değiştirirsiniz.
12. Rahatlatma: “haklısın”, “doğru”,
“kesinlikle”, “inanılmaz” gibi ifadeler kullanılarak destekleyici, nazik ve
cana yakın davranılmasıdır. İnsanların sizi sevmesini istersiniz, o yüzden
herkesi onaylarsınız. Genel anlamı görecek kadar dinliyor olabilirsiniz ama
gerçekten ilgilenmiyorsunuzdur.
B. KENDİNİ AÇMA
Kendini açma kısaca karşıdaki kişiye kendinizle ilgili bilgi iletmektir.
Çoğu kişi için kendini açma korkutucu gelebilir. Çünkü reddedileceğinizi ya da
onaylanmayacağınızı düşünürsünüz. Oysaki kendini açma ilişkileri heyecanlı hale
getirir ve yakınlık sağlar. Açıklık getirir ve hareketlendirir.
Kendini Açmanın Ödülleri
·
Kendinizi daha iyi tanırsınız: Düşünceleriniz,
duygularınız ve gereksinimleriniz genellikle siz onları sözcüklere dökene kadar
belirsiz ve üstü kapalı kalır. Kendinizi sözcüklerle ifade etmek duygu ve
düşüncelerinize renk ve şekil verir.
·
Daha yakın kişisel ilişkiler kurarsınız:
Kendiniz ve diğer kişi için gerçek benliklerinizi açığa çıkarmak ilişkiyi
derinleştirir.
·
İletişiminizi geliştirir: Açığa
vurma açığa vurmayı besler. Kendinizi başkalarına açarsanız onlar da karşılık
olarak size açılmaya cesaret ederler.
·
Daha hafif suçluluk duygusu yaşarsınız:
Yaptığınız yada düşündüğünüz şeyi açığa vurmak suçluluk duygusunu iki şekilde
hafifletir: 1. suçunuzu gizli tutmak için daha fazla enerji harcamak zorunda
kalmazsınız. 2. suçluluk hissettiğiniz şey açığa çıktığında ona daha tarafsız
şekilde bakabilirsiniz.
·
Daha fazla enerji: Kendinizle ilgili
bilgileri gizli tutmak enerji gerektirir.
Kendini Açmanın Önündeki Engeller
·
toplumsal önyargı, toplum tarafından hoş
karşılanmaması
·
reddedilme korkusu
·
cezalandırılma korkusu
·
arkanızdan konuşulması korkusu
·
birilerinin sizi kullanacağı korkusu
·
kendinizi tanıma korkusu
C. İFADE ETME
Diğer insanlarla iletişimimiz 4 alt sınıfa ayrılabilir:
1. Gözlemler: Duyularınızın size
söylediklerini bildirmek anlamına gelir. Hiçbir tahmin, çıkarım yada yargı
yoktur. Gözlemler kişinin ne gördüğüne, ne okuduğuna ya da kişisel olarak ne
yaşadığına bağlıdır. Örnek: “eski adresim cumhuriyet caddesiydi.”, “bu sabah
tost makinesini bozdum.”
2. Düşünceler: Duyduklarınızdan,
okuduklarınızdan ve gözlemlerinizden çıkardığınız sonuçlar ve çıkarımlardır.
Örnek: “başarılı bir evlilik için bencil olmamak gerekir.” (inanç), “onunla
görüşmeyi bırakmakla hata ettin.” (yargı), “bence evren sonsuza dek patlamaya
ve çökmeye devam edecek.” (kuram).
3. Duygular: İletişimin en zor kısmı
duyguları ifade etmektir. Bazı kişiler duygularını anlamak istemezler.
Duyguları ortaya çıktığı zaman rahatsız olurlar. Kızgınlık en çok engellenen
duygudur, çünkü dinleyicinin benlik saygısını tehdit eder. Oysaki duygular sizi
eşsiz ve özel kılan şeylerin en büyük parçasını oluşturur. Paylaşılan duygular
yakınlığın temelidir. Örnek: “seni hayal kırıklığına uğrattığımı hissediyorum
be bu beni gerçekten üzüyor.” “seni gördüğümde mutlu oluyorum. Bu inanılmaz
duygu telaşını hissediyorum.”.
4. Gereksinimler: Sizin ne istediğinizi
sizden başka kimse bilemez. Ancak gereksinimlerinizi ifade etmeye karşı olan
ciddi kararlarınız olabilir. Çevrenizdekilerin sizin isteklerinizi önceden
tahmin edecek duyarlılığa sahip olmasını ümit edersiniz. “beni sevseydin neyin
yanlış gittiğini görürdün.” İfadesi çok yaygın bir varsayımdır. Her iki kişi
açık bir şekilde ifade ettiği zaman ilişkiler değişir, uyum gösterir be büyür.
Örnek: “saat 7’den önce evde olur musun? Sinemaya gitmeyi çok istiyorum.” “bana
biraz sarılır mısın?”
Tam İletiler
Tam iletiler dört çeşit ifadenin hepsini içerir: gördükleriniz,
düşündükleriniz, hissettikleriniz ve gereksinim duyduklarınız. Yakın ilişkiler
tam iletiler üzerine kurulur. Siz bütün yaşadıklarınızı paylaşmadığınız sürece
insanlar sizi gerçekten tanıyamaz.