Bu Blogda Ara

11 Ocak 2018 Perşembe

LİDERLİK VE YÖNETİCİLİK


Mustafa Kemal Atatürk Liderlikle ilgili diyor ki;
“Efendiler, tarih, itiraz edilemez bir şekilde ispatlamıştır ki, büyük dâvâlarda başarı için sarsılmaz bir kabiliyet ve kudrete sahip bir önderin varlığı şarttır. “

Mustafa Kemal gibi liderler izleyenlerini misyonları ve misyon hisleri ile heyecanlandırarak bir enerji yaratırlar.
Yöneticiler ise yaratılan bu enerjiyi sevk ve idare ederler.
Lider ile yönetici arasındaki fark tamamı ile  “Misyon” kelimesi içerisinde yatmaktadır. 

Yönetici uygular, lider ise yenilik getirir.
Yönetici süreklilik sağlar, lider ise geliştirir.
Yönetici sisteme, lider insanlara dayanır.
Yönetici denetime, lider insanlara güvenir.
Yönetici işleri doğru yapar, lider ise doğru işi yapar.

LİDER
Belirli şartlar altında kişisel veya grup amaçlarını
gerçekleştirmek üzere kendi veya başkalarının faaliyetlerini
etkileyen ,yönlendiren ve arkasından sürükleyen kişidir.
Değişimle ilgilenir, vizyon sahibidir , yönlendiricidir.
Kendisini izleyenleri, motive eder ve mücadele ruhu aşılar.
Kararlı, çalışkan ve kendisine güvenir.
Sorumluluklarını gönüllü olarak üstlenir.
Konuşma metnini kendisi yazar.
Pratik zeka, kavramsal düşünme,üretkenlik özelliklerine sahiptir.
Etkileyici konuşma, ikna etme, örgütleme ve sosyal becerilere sahiptir.
   
YÖNETİCİ
Kar ve risk başkalarına ait olmak üzere;insan , hizmet veya
üretim faktörlerine ilişkin karar verme ve yetkiyi kullanma
gücüne sahip ve faaliyetleri bir sistem dahilinde yürüten kişidir.
Lider özelliklerine sahip olmayabilir.
Yasal gücünü kullanır, ödül ve cezaya dayalı gücü vardır.
Sermaye sahibi ya da yönetim kurulu tarafından atanır.
Sistemin işleyişi ile ilgilenir.Denetler, tedbirler alır.İşletmenin hedeflerini gerçekleştirmek için belirlenmiş görevleri yaptırır. 

LİDER  TİPLERİ
Geleneksel lider: Geleneklere bağlı lider tipi.
•Karizmatik lider: Belirli bir toplumun tarihsel, geleneksel, ekonomik, toplumsal ve kültürel koşulların hazırladığı bir ortamın adamı.
•Yasal lider: Yönetme ve emretme gücünü yasalardan alır.
•Teknokratik lider: Bir konudaki uzmanlığı ile kendini kabul ettirir.
•Arkadaş tipi lider: İnsana çok değer veren, insanla arkadaşlık kurmak isteyen,astlarının kendisini sevmesini ve işlerinde mutlu olmasını isteyen lider tipi.
• Kurnaz tip lider: Üretim ve insana ilgiyi belli düzeyde ve dengede tutmak isteyen uzlaşmacı bir tutum isteyen lider tipi.
Liberal lider: İnsana ve üretime pek değer vermeyen, sadece özgürlüğü savunan lider tipi.
Hümanist lider: İnsana aşırı önem veren, üretimi ikinci plana iten lider tipi.
Tatlı-sert lider: İnsana ve üretime eşit ölçüde önem veren lider tipi.
Demokratik lider: İşe ve kişiye maksimum düzeyde önem verilmesini savunan lider tipi.
Başaran tip lider: Hem insana, hem de üretime fazla değer veren, bir işi bitirince yeni işler arayan, örgütte karşılıklı güven ve saygı ilişkisi içinde işleri yürütmek isteyen lider tipidir.

LİDERİN ÖZELLİKLERİ
Hızlı ve doğru karar alma
Kararlarını astlarına danışarak alma
Veri ve bilgiye dayalı karar verme
Astlarını geliştirme
Yetki devretme
Kendine güvenme
İnsiyatif sahibi olma
Taraf tutmama
Adil olma
Sabırlı olma
Sakin olma
Tutarlı olma
Planlama yapabilme
İletişim kurabilme
Problem çözme
Yaratıcı olma
Ayrıntılarla ilgilenme
İleriyi görme
Pratik olma
Ekip çalışmasını koordine etme...

DUYGU KOÇLARI


Ne kadar başarılı ya da mutlu olduğumuz IQ’ya değil de EQ’ya bağlı olduğunu son yıllarda yapılan tüm araştırmalar göstermekte. Peki nedir bu EQ denen şey? Duygusal zeka, duygusal farkındalık düzeyimiz ve duygularla başa çıkabilme becerimizdir. Ne kadar yüksekse, mutluluk ve başarı da
o kadar yakın.
Duyguları ilk öğrendiğimiz yer aile ortamı. İçinde büyüdüğümüz aile, ebeveynlerimizin yaptıkları bizlere kendimiz hakkında nasıl hissetmemiz gerektiğini, hislerimizi nasıl yorumlayacağımızı, nasıl davranacağımızı, korkularımızı ya da umutlarımızı nasıl ifade edeceğimizi öğretiyor. Bu süreçte önemli olan ebeveynlerin çocuklara neler söylediği ya da nasıl davrandığından ziyade, kendi aralarında, duygusal sıkıntılar yaşandığında, eşler arasındaki ilişkilerinde kendi duygularıyla nasıl başa çıktıkları…
Aslında herhangi bir değişiklik ya da müdahalede bulunmaksızın yaşamımıza devam ettiğimiz sürece, ebeveynlerimizden öğrendiğimiz, dolayısıyla çocuklarımıza da aktardığımız bir dizi beceri söz konusu. Farkındalık yaratacağını umduğumuz bu yazı dizisi ile, sadece çocuklarınızın duygusal zekasını yükseltmenizi değil, aynı zaman kuşaktan kuşağa aktarılacak mutluluk ve başarı öyküleri yaratmanızı umuyoruz.
Çocuklarımızın öfke ve mutsuzluklarına yönelik gösterdiğimiz tepkiler çocuklarımızın duygusal zekasını belirliyor.  Duygusal zekası da, çocuklarımızın sosyal ilişkilerini, akademik başarılarını, problem çözme becerilerini ve duygusal gelişimlerini…
Duygusal Zekanın Yüksek Olması Neyi Sağlar?
  • Duygusal zekası yüksek çocuklar fiziksel olarak daha sağlıklı olurlar
  • Duygusal zeka yükseldikçe akademik başarı artar
  • Duygusal zekası yüksek çocuklar arkadaşlarıyla daha iyi anlaşırlar, davranış problemleri azalır ve şiddete daha az eğilimli olurlar
  • Duygusal zekanın yüksek olması, çocukların psikolojik açıdan daha sağlıklı olmasını sağlar
  • Duygusal zekası yüksek çocuklar, aile içi kavgalardan ya da boşanmanın yıkıcı etkilerinden korunurlar
  • Duygusal zekası yüksek çocuklar, ebeveynleri ile daha yakın ilişkiler kurar; ebeveynlerine daha saygılı ve samimi davranırlar
  • Duygusal zekası yüksek çocuklar problem çözmede daha başarılı, stres yaratan yaşam olayları karşısında daha dayanıklıdır
  • Duygusal zekası yüksek çocuklar riskli davranış ve alışkanlıklardan uzak dururlar
  • Duygusal zekası yüksek çocukların ailelerine ve onların değerlerine gösterdikleri uyum çok yüksek, disipline ilişkin sorunlar yaşama olasılıkları çok düşüktür
  • Duygusal zekası yüksek çocuklar daha mutlu olan, olumlu duyguları yoğun deneyimleyen çocuklardır.
  • Duygularla başa çıkma konusunda çocuklarına yol göstermeyenler:
    • Duyguları Yok Sayan Aileler: Çocuklarının negatif duygularını görmezden gelirler, ciddiye almazlar ve önemsizleştirirler.
    • Duyguları Reddeden Aileler: çocuklarının negatif duygu ifade ettiklerinde onları eleştirirler, azarlarlar ve cezalandırırlar.
    • Aşırı Hoşgörülü Aileler: çocuklarının duygularını kabul ederler, çocuklarıyla empati kurarlar. Fakat onların davranışlarını yönlendirme ve sınır koyma konusunda yetersiz kalırlar.
  • Duygusal Zekayı Yükselten Aileler
    • Duygu Koçluğu Yapan Aileler: Çocuklarının duygularıyla yakından ilgilenen ebeveynlere “Duygu Koçları’” diyoruz. Söz konusu ebeveynler çocuklarına hayatın iniş ve çıkışlarıyla başa çıkma stratejileri öğretirler, çocuklarının öfke, korku ya da üzüntülerini ifade etmelerine karşı çıkmazlar ve çocuklarının olumsuz duygularını görmezden gelmezler. Negatif duyguları ifade etmeyi hayatın bir parçası olarak görürler; duygusal anları kendi avantajlarına çevirip çocuklarına önemli hayat dersleri vermek ve onlarla yakınlaşmak için kullanırlar.

GÜVENSİZLİK


Kişisel ilişkilerimizdeki en büyük sınavlardan biri güven bunalımıdır. Zaman zaman kişisel güvensizlikleriniz veya duygusal anlamda yaralanmalarınız ortaya çıktığında, güveninizi yeniden kazanabilmek için bazı adımlar atmanız gerekebilir. Neler mi? İşte cevabı…
3 adımda ilişkilerinizdeki güven kırıcı durumlara karşı kendinizi daha iyi hissedebilirsiniz
İlişkilerinizde kişisel güvensizlikleriniz veya duygusal anlamda yaralanmalarınız ortaya çıktığında, güveninizi yeniden kazanabilmek için bazı adımlar atmanız gerekebilir. Herhangi bir güvensizlik durumunda kendinizi nasıl yatıştıracağınızı bilirseniz daha sakin bir hayatınız ve güvenli, mutlu bir yaşamınız olabilir.
1. Her zaman bir güvensizlik yaşayabilirsiniz. Bazı şeyler sizi tetikleyebilir.
Farkındalık, büyümek için çok önemli bir araçtır. Eğer insan bir şeylerin farkında olmazsa, karşısına çıkan beklenmedik olaylarda korkabilir. Farkındalık, yaşayacağınız acıyla sizin aranıza bir mesafe koyabilir. Beklenmedik bir şeyle karşılaştığınızda duygusalanlamda çökebilirsiniz. Böyle bir çöküntü yaşamamak için bedeninizde neler olup bittiğini bilmeniz sizin açınızdan faydalı olabilir. Bunu farkettiğiniz andan itibaren reaksiyon gösterme aşamasından gözlem yapma aşamasına geçmiş olursunuz.
Peki bunu nasıl yapabilirsiniz? İlişkinizde ya da ayrılıklarınızda sorun yaşadığınız zaman, tek bilmeniz gereken bir şeyin olduğu ve bu sebeple kötü hissettiğiniz olmalıdır. Bunu analiz etmeye ya da düzeltmeye kalkışmayın. Sadece bedeninizde hissettiklerinizi yaşayın. Bunu yapmak kolay olmayabilir. Ancak bu deneyimi yaşayıp acı eşiğinizi geçtiğinizde; normal bir psikolojiye dönmeniz daha kolay olacaktır.
2. Zihninizin size anlatacağı hikayelerle çok vakit geçirmeyin.
Zihnimiz her zaman bizi doğruya yöneltmeyebilir. Özellikle egolarımız bazı durumlarda bizi yanıltabilir.
Zihnimiz zaman zaman bizi korumak adına bazı telkinlerde bulunabilir. Ancak zihninizin sizin çektiğiniz acılarla ilgili oluşturacağı hikayelere ne kadar çok girerseniz, yaşayacağınız kötü ruh hali de o kadar devam edecektir.
Bir olay sizi ateşlediğinde, zihninizdeki hikayelere çok fazla takılmayın; çünkü bu hikayeler sizin kendi acılarınızdan ötürü ortaya çıkıyor. Bunun bilincinde olmanız işinize yarayabilir. Bunun yerine, bedeninizin ne hissettiğine kendinizi odaklarsanız, zihniniz sizi etkisi altına alamayacaktır.
3. Kendinize merhametle yaklaşın
En son aşamada, kalbinizi açmanız ve kendinize merhametle yaklaşmanız gerekiyor. Ne zaman bir olaydan ötürü ateşlenirseniz, bu yaralanan, acı çeken kısmınızın ortaya çıktığı anlamına gelir. Herkesin geçmişten gelen acıları vardır. Sizin yaşadığınız acıların üstünü örtmeye ya da ayıp bir şey gibi davranmaya gerek yok. Ancak bu acı çeken kısımlarınıza merhametle yaklaşmanız sizin için daha iyi olacaktır.
Son olarak, bu acılarınızı tetikleyen olaylar kötü olabilir ancak sizin hayatınızı alt üst etmemesi gerekir. Bu deneyimlerden faydalanarak daha güçlü ve her şeyden çok fazla etkilenmeyen bir insana dönüşebilirsiniz.

10 Ocak 2018 Çarşamba

KİŞİLİK TESTİ


1) Çok kalabalık bir lokantada, sipariş vermek için bekliyorsunuz.
Fakat garson sizi 15 dakikadır görmüyor.

a) Garsona seslenerek el sallar, dikkatini çekmeye çalışırsınız.
b) Bir daha yanınızdan geçtiğinde nazikçe gülümser ve kibarca artık sipariş vermek istediğinizi söylersiniz.
c) Beklemeye devam edersiniz. Nasıl olsa bir ara sizi görüp gelecektir.
2) Haksızlık...
a) ... sert bir biçimde cezalandırılmalıdır.
b) ... değiştirilemez, en mantıklısı göz yummaktır.
c) ... karşısında elinizden hiçbir şey gelmez.
3) Çok keyifsiz bir gününüzdesiniz...
a) Sinirinizi gizlemeye çalışmaz, neye sinirlendiyseniz belli edersiniz. Böylece keyfiniz tekrar yerine gelir.
b) Sıkıntınızı sadece yakın arkadaşlarınızla paylaşırsınız. Neşeli halinize geri dönmeniz biraz uzun sürebilir.
c) Kendi kendinizi dinler, keyfinizi kaçıranın ne olduğunu çözersiniz. Keyfiniz zaten çok çabuk yerine gelir.
4) En samimi kız arkadaşınız kuaförde saçlarını yaptırmış,
fakat çok kötü görünüyor. Ona ne dersiniz?

a) ''Kuaföre mi gittin? Çok hoş olmuş'' diyerek arkadaşınızın moralini bozmamaya çalışırsınız nasılsa olan olmuştur.
b) ''Hala en yakın arkadaşımsın'' diyerek, hoş bir şekilde beğenmediğinizi anlatırsınız.
c) ''Eski saçların daha güzeldi'' diyip net bir şekilde beğenmediğinizi ona söylersiniz.
5) Dostane ama sizi sürekli lafa tutan komşunuz, çok aceleniz varken size merdivenlerde rastlarsa...
a) Onu sabırla dinler, lafını kesmezsiniz. Elbet bir ara diyecekleri bitecektir.
b) Kibarca çok aceleniz olduğunu söyler, hızlı adımlarla uzaklaşırsınız.
c) Konuşmayı çabucak bitirmesi için kestirme laflarla cevap verir, sizi lafa tutup engellediğini tavırlarınızla belli edersiniz.
6) Kayınvalideniz yaş gününüzde size çok zevksiz bir kazak hediye etti...
a) Mutlaka teşekkür edersiniz, ama kazağınız dolabınızın en alt çekmecesinde yerini alır.
b) Hemen içine bakıp, değiştirme kartı olup olmadığını kontrol edersiniz.
c) Kayınvalidenizin sizin zevkinizi hala anlamamış olması canınızı sıkar ve gecenin ilerleyen saatlerinde bunu kendinize dert edersiniz.
7) Mutfakta başarılı olmamanıza karşın kek yaptınız...
a) Kimse yaptığım kek hakkında yorum yapmaz.
b) Gülümseyerek inatla insanların kekimi nasıl bulduklarını sorarım.
c) İkram etmeden önce keki denemek için yaptığımı mutlaka söylerim ve yanında pastaneden aldığım kurabiyeleri de koyarım.
8) Bir lokantaya giriyorsunuz ve yanınızdaki çiftin insanlara bakarak fısır fısır konuştuklarını fark ediyorsunuz...
a) Sinir olurum, başkaları hakkında böyle alenen konuşan insanlardan hiç hoşlanmam.
b) Bir şey düşünmem!
c) Çok şeker bir çift olduklarını ve birbirlerini yeni tanıyan heyecanlı aşıklar olduklarını düşünürüm.
9) Sabah koşu yaparken, sizden çok daha genç olan iş arkadaşınızla karşılaşıyorsunuz ve o gülümseyerek sizi hızlıca geçiyor.
a) Kalan tüm gücünüzü toplar siz de onu geçersiniz.
b) Siz de ona nazikçe gülümsersiniz, sporda hızlı olması sizden daha formda ve daha ince olduğunu göstermez.
c) Temponuzu hiç bozmazsınız, yavaş olmak hiç sorun değilmiş gibi davranırsınız.
10) Girdiğiniz mağazada tatlı dilli bir tezgahtar size çok yüksek fiyatlı bir pantolonu satmaya uğraşıyor.
a) ''Bir daha bu dünyaya ne zaman geleceğim'' diye düşünür, pantolonu tereddüt etmeden alırsınız.
b) Paranıza kıyamaz ve mağazadan çıkarsınız.
c) Tezgahtara tekrar düşüneceğinizi söyler, evinizin yolunu tutarsınız.
11) Patavatsızlık yapıp, birilerini kırdığınız oluyor mu?
a) Elbette çok sık oluyor.
b) Hayır asla kırmam çok dikkatli davranırım.
c) Nadiren olur ama bunu asla kasten yapmam.
12) İnsanlara iltifat etmeyi sever misiniz?
a) İltifat etmesini de almasını da çok severim.
b) Eğer gerçekten öyle düşünüyorsam söylerim, iltifat olsun diye değil.
c) Evet ara sıra iltifat ederim, herkes biraz övgü duymak ister.
Soru-yanıt puanları
    a b c
1) 5 2 1
2) 6 2 1
3) 6 3 1
4) 1 2 4
5) 1 6 3
6) 2 5 0
7) 1 5 2
8) 7 0 3
9) 7 3 1
10) 3 6 0
11) 6 2 1
12) 5 3 1
Toplam puanınız: .........
Ve işte test sonuçları: Bakalım insanlar sizi nasıl buluyor?
9-25 puan arası
Kesinlikle çevrenizle çok uyumlu birisiniz. İnsanlarla rahat iletişim kurmak, yanlarında kendinizi huzurlu hissetmek sizin için son derece önemli.
Dikkat etmeniz gerekenler: Tüm gücünüzü insanlara ayırmayın, kendinizle ilgilenmek için de zaman yaratın. Seveceğiniz bir kitap, güzel köpüklü bir banyo ya da doğayla baş başa bir yürüyüş. Tüm bunlar biraz rahatlayıp kendinizle baş başa kalmanızı sağlayacaktır.
26-46 puan arası
Sempatik bir görüntünün, tüm kapıları açan bir anahtar olduğunun farkındasınız. Çevrenizle ilişkilerinizde kendinize fazlasıyla güveniyorsunuz ve beceriklisiniz.
Dikkat etmeniz gerekenler: Düzgün davranmaya o kadar uğraşıyorsunuz ki, içinizdeki ''ben'' bir türlü dışa çıkamıyor. Ara sıra taşkınlıktan çekinmeyin. İçinizdeki ''ben''i dışarıya çıkarın, gerçekten neyi arzuluyorsanız onu yapın ve herkes sizi daha az sevecek diye endişelenmeyin.
47-68 puan arası
İçiniz dışınız bir. Hiç kimse görüş ve düşünceleriniz konusunda ikilemde kalmıyor. Zaten siz de ikilemde kalmayı, kimsenin işi ikircikli bırakmasını istemiyorsunuz.
Dikkat etmeniz gerekenler: Ara sıra zayıf yönünüzü göstermenin bir zararı dokunmaz. Ara sıra çekilin bir kenara ve kendinize biraz soluk aldırın. Hem böylece başkaları siz olmadan da bir şeyler yapmaya çalışacaktır.

MENFAATÇİLER


Dost görünümlü çıkarcılar kendi menfaati doğrultusunda sizi kullanırlar. Üstelik çıkarcıları ayırt etmek her zaman kolay olmaz çünkü bu kişiler, kendi menfaatlerini sağlayacakları çevreyi titizlikle oluşturup korumasını iyi bilirler. İşte çıkarcı bir kişiyi ortaya çıkarmanın dört yöntemi:
Etrafınızdaki çıkarcı kişileri ortaya çıkarmanın 4 yolu
Mutlu bir yaşamın anahtarlarından biri de etrafınızın sizi destekleyen insanlarla çevrili olmasıdır. Ancak zaman zaman bu insanların arasına girip, kendi menfaati için sizi kullanmak isteyen “çıkarcılar” olabilir. Bu çıkarcıları ayırt etmek her zaman kolay olmaz çünkü bu kişiler, kendi menfaatlerini sağlayacakları çevreyi titizlikle oluşturup korumasını iyi bilirler. Çıkarcı bir kişiyle arkadaş olmanın en büyük zorluğu ise yarattığı sahte ilüzyon yüzünden gerçekte olup biteni anlayamamak ve bu yüzden onun sizden faydalanmasına istemeden göz yummak.
İşte çıkarcı bir kişiyi ortaya çıkarmanın dört yöntemi:
1. Sorunu tespit edin
Bir sorunu çözmeden önce onun varlığını tespit etmek gerekir. Eğer bir şeylerin yolunda gitmediğini hissetmeye başladıysanız, sorular sormanın vakti gelmiş demektir. Çıkarcı kişilerin ortak özelliklerinden bazıları; kendi ihtiyaçlarını başkalarının ihtiyaçlarından önce görmeleri, sizi aradıklarında her zaman uygun olmanızı istemeleri ve hemen harekete geçilmesi gereken durumlarda bir çeşit krize neden olmaları.
Bunların yanı sıra bazen etrafınızdaki kişiler, bir kişinin çıkarı için sizden faydalandığını önceden fark edebilir. Çevrenizdeki kişilerin fikirlerine önem verin, bazı şeyleri dışarıdan bakınca görmek daha kolay olabilir.
2. Sorular sorun
Çıkarcı kişilerin bir özelliği de hiçbir zaman sonu gelmeyen isteklerdir. Onlar isteklerini öyle bir şekilde sunarlar ki, kendimizi bu istekleri yerine getirmeye mecbur hissederiz. Bir kişinin kendi çıkarı için sizden faydalandığını anlamanın bir başka yolu da onasorular sormaktır. Çıkarcı kişiler kontrolü elde tutmayı severler. Sorduğunuz sorularla onların kontrolünü sarsabilirsiniz. “Sence bu haklı bir istek mi? Benden bunu istemen adil bir davranış mı?” gibi sorular yöneltebilirsiniz.
3. “Hayır” demeyi ve bunun arkasında durmayı deneyin
Başkalarını kontrol etmek kolay olmayabilir ama kendinizi kontrol edebilirsiniz. Çıkarcı bir kişiyi değiştiremeyebilirsiniz ancak kendinizi onun kurbanı olmaktan kurtarabilirsiniz. Bunu yapmanın en kolay yolu ise sizden isteklerine “hayır” demek. Çıkarcı kişiler tarafından kandırılmanızın birinci nedeni, kandırılmaya karşı koymamak. “Hayır” diyerek bu halkayı kıracak için ilk adımı atabilirsiniz. Daha sonra bu yanıtınızın arkasında durun ve zorlandığınızda attığınız ilk adımı düşünün.
4. Zamanı avantaja çevirin
Çıkarcı kişiler, kendilerine verilen her türlü yanıtla baş etmeyi iyi bilir. Bir çıkarcının istekleri karşısında “hayır” demekte zorlandığınızda “evet” yanıtı vermek yerine zaman kazanmaya çalışın. “Bana biraz zaman ver. Uygun olduğumda sana geri döneceğim” gibi yanıtlar vererek zaman kazanıp, bu süre içinde onlara gerçekten nasıl bir yanıt vermek istediğinizi düşünebilirsiniz.
Bir ilişki, iki tarafın da isteklerine yanıt vermeli. İlişkilerinizi gözden geçirin ve gerçekten size bir fayda sağlıyor mu diye düşünün. Kurduğunuz ilişkiler sizi beslemiyorsa, başkalarına nasıl yardımcı
olabilirsiniz ki?

BEYİN YAŞI


Yaşam tarzımız, alışkanlıklarımız, tükettiklerimiz ve genlerimiz bizlerin sadece dış görüntümüzü değil, zihinsel sağlığımızı da etkileyen faktörler arasında yer alıyor. Peki beyin sağlığını hangi faktörler etkiliyor? İşte 25 soruluk beyin yaşı hesaplama anketi…
Beyin yaşınızı hesaplayın
Yaşam tarzımız, alışkanlıklarımız, tükettiklerimiz ve genlerimiz bizlerin sadece dış görüntümüzü değil, zihinsel sağlığımızı da etkileyen faktörler arasında yer alıyor. Vücudunuz kaç yaşında olursa olsun, bu faktörlere göre belirlenen 'Beyin yaşı', alzheimer gibi hastalıklara yakalanma riskinizi de etkiliyor. İngiliz Sağlık Bakanlığı'nın hazırladığı 25 soruyu yanıtlayarak siz de 'Beyin Yaşı'nızı öğrenebilirsiniz. Soruları yanıtlayın ve testin sonunda verdiğiniz her 'Evet' cevabını '1 puan' olarak hesaplayarak beyin yaşınızı öğrenin....
Yaşam tarzımız, alışkanlıklarımız, tükettiklerimiz ve genlerimiz bizlerin sadece dış görüntümüzü değil, zihinsel sağlığımızı da etkileyen faktörler arasında yer alıyor.
Vücüdunuz kaç yaşında olursa olsun, bu faktörlere göre belirlenen 'Beyin yaşı', alzheimer gibi hastalıklara yakalanma riskinizi de etkiliyor. İngiliz Sağlık Bakanlığı'nın hazırladığı 25 soruyu yanıtlayarak siz de 'Beyin Yaşı'nızı öğrenebilirsiniz. Soruları yanıtlayın ve testin sonunda verdiğiniz her 'Evet' cevabını '1 puan' olarak hesaplayarak beyin yaşınızı öğrenin....
1. Her gece en az 7-8 saat uyurum.
2. Günde en az 5 porsiyon yüksek antioksidan içeren sebze ve meyve tüketirim.
3. Her gün en az bir porsiyon yaban mersini, ahududu ya da böğürtlen tüketirim.
4. Haftada en az 3 kez, yüksek miktarda omega-3 yağ asidi içeren, fırında ya da ızgarada pişirilmiş balık yerim.
5. Haftada en az 5 kez omega 3 yağ asidi içeren balık yağı hapı ya da keten tohumu takviyesi kullanırım.
6. Folik asit ve günlük multi vitamin takviyesi kullanırım.
7. Her gün düşük doz aspirin kullanırım.
8. Haftada en az 5 kez üzüm suyu ya da kırmızı şarap içerim.
9. Haftanın birçok günü en az 30 dakika egzersiz yaparım.
10. Haftada en az 5 kez bulmaca, sudoku gibi aktif öğrenme, analiz ve problem çözme yeteneğini geliştiren aktivitelerde bulunurum.
11. Ailemde 'uzun ömür genleri' bulunuyor. Aile üyeleri genellikle 80 yıldan fazla yaşıyor ve hafıza kaybına uğramıyor.
12. Toplam kolesterol değerim 5.2 mmol/litrenin altında.
13. 'Kötü' kolestrol değerim 3.3 mmol/litrenin altında.
14. Obez değilim. (Kadınlarda 'vücut kitle indeksine göre 9 kilodan daha az fazlam var', erkeklerde 'vücut kitle indeksine göre 13 kilodan daha az fazlam var')
15. Akdeniz Diyeti yapıyorum. (Meyve, sebze, fasulye, fındık, tahıl ve zeytinyağı ağırlıklı besleniyorum, kırmızı eti az tüketiyorum)
16. Tereyağı ve margarin yerine zeytinyağı ve trans yağı içermeyen besinler tüketiyorum.
17. Hiç sigara içmedim
18. Tansiyon değerlerim normal.
19. Şeker hastalığım yok.
20. Metobilik sendroma sahip değilim. (Hipertansiyon, merkezi obezite ya da trigliserid hastası değilim)
21. Uyku bozukluğu yaşamıyorum, horlama, uyku apnesi ya da uykusuzluk gibi sorunlarım yok)
22. Kontrol edilemeyen günlük stres benim için bir sorun değil.
23. Arkadaşlarım, ailem ve çevremdeki insanlarla birçok aktiviteye katılıyorum.
24. Kısa ya da uzun süreli hafıza problemim yok.
25. Alzheimer'ı önlemeye hazırım ve bunun için ne gerekiyorsa yaparım.
TEST SONA ERDİ
0-11 Puan: Yüksek Alzheimer riski altındasınız. Kronolojik yaşınıza 10 yaş ekleyerek gerçek beyin yaşınıza ulaşabilirsiniz. Doktor yardımı alarak oluşabilecek sağlık problemleri için önlem almalısınız.
12-14 Puan: Orta derecede Alzheimer riski taşıyorsunuz. Gerçek yaşınız ile beyin yaşınız arasında fazla fark olmasa da Alzheimer riskinizi yükselttiğinizi bilmelisiniz.
15-19 Puan: Beyin yaşınız gerçek yaşınızla eşit. Hafif de olsa Alzheimer riskiniz var. 'Hayır' cevabını verdiğiniz soruları kontrol edin ve bundan bu konulara özen gösterin.
20-22 Puan: Gerçek yaşınızdan 10 yaş çıkararak beyin yaşınızı bulabilirsiniz. Fiziksel ve ruh sağlığınıza önem veriyorsunuz. Ancak yine de sizin de verdiğiniz 'Hayır' cevaplarına odaklanmanız, Alzheimer riskini düşürmenizi sağlayacak.
23-25 Puan: Tebrikler! Oldukça sağlıklı yaşlanıyorsunuz. Kronolojik yaşınızdan 15 yaş çıkararak beyin yaşınızı hesaplayabilirsiniz. Sağlıklı, genç ve üretken bir beyne sahipsiniz. Hayatınızı bu şekilde sürdürmeye devam ederseniz, Alzheimer riskini en alt seviyede tutabilirsiniz.

MOTİVASYON OLMAZSA OLMAZ

 

Her daim enerjik ve zinde görünen insanların sırlarını merak ediyor musunuz? Sağlıklı, enerji dolu ve zinde bir hayat sürmenin 10 yolu.
Kolunuzu kaldırmaya haliniz olmuyor ve bu durumu sürekli havalara bağlıyorsanız yaşamınızda bazı değişiklikler yapmanın vakti geldi de geçiyor demektir. Beslenme düzeni, hayat tarzı ya da uyku saatlerinizde yapacağınız ufak değişiklikler çok daha enerjik olmanızı sağlayabiliyor. 
Çevrenizde gördüğünüz enerjik insanların acaba özel bir sırrı mı var? Zinde bir hayat sürmenin olmazsa olmazları neler? Bu soruların cevapları International Hospital İç Hastalıkları Uzmanı Dr. A. Kerim Çıkım'ın paylaştığı sağlıklı ve zinde bir hayat sürmenin 10 sırrında saklı...
Düzenli uyuyun
Sekiz saat uyumaya çalışın ve uyku saatlerinizi doğru planlayın. Mümkün olduğu kadar geceyi uykuda, gündüzü ise uyanık olarak geçirin. Unutmayın, güne erken başladığınızda enerjik olmanızı sağlayan hormonlarınız sağlıklı çalışıyor ve performansınız artıyor. Gece karanlıkta uyuyup, gündüz aydınlıkta ayakta olursanız hormonlarınızın sirkadien ritmi (uyku-uyanıklık düzenine göre salgılanma durumu) sağlıklı çalışıyor.
Dengeli beslenin
Kahvaltı günün en önemli öğünü. Güne aç karınla başlamayın. Doktorunuzun kısıtladığı özel bir diyetiniz yok ise domates-salatalık-biber, peynir-zeytin, açık çay-süt, iki dilim ekmek ile vucudunuzun yakıtını sabahtan doldurun ki gününüz verimli geçsin. Öğle ve akşam yemeklerinde aşırıya kaçmadan, protein-yağ-karbonhidrat dengesini koruyarak yemeklerinizi seçin.
Ara öğün yapın
Üç ana öğün atlamadan, aşırıya kaçmadan yediniz, ama birkaç saat sonra açıktınız. Karnınız gurulduyor, ne yesem diye düşünüyorsunuz. Ara öğün zamanı... Az yağlı veya yağsız süt-yoğurt, yağda kavrulmamış kuruyemiş, 1 porsiyon meyve ya da diyet galeta tercih edebilirsiniz.
Daha fazla su tüketin
Vücudumuzun yüzde 60’ını su oluşturuyor. Su hayat demek. Günde en az 2 litre su içmeye çalışın (çay-kahve-çorba hariç). İdrar rengi berrak ise yeterli içiyorsunuzdur. Koyu ise biraz daha içmeniz gerekir. Çok su içip az idrar yapıyor, az su içip çok idrar yapıyorsanız böbrek hastalıları belirtileri olabilir, doktorunuza görünmenizde fayda var.
Tuz ve şekeri hayatınızdan çıkarın
Tuzun fazlası tansiyon yükselmesine, şekerin fazlası ise kilo alımına ve kan şekerinin yükselmesine sebep verir. Sofranızda tuzluk olmasın ve şeker daha az kullanmaya çalışın. Unutmayın ki vücut, ihtiyacı olan tuz ve şekeri doğal besinlerden zaten alıyor. Kaygı duymanıza gerek yok.
Sigara ve alkol kullanmayın
Herkesin bildiği gibi sigara ve alkol, enerjik bir yaşamın en önemli düşmanları arasında yer alıyor. Zinde bir hayatınız olmasını istiyorsanız bu ikiliden uzak durun. Akciğer kanseri yaptığı kanıtlanan sigara ve siroz başta olmak üzere birçok hastalığa neden olan alkol en büyük düşmanınız olsun.
Spor yapın
Yaş ilerledikçe metabolizmanız yavaşlıyor. Yediklerinizi enerjiye çeviremiyor ve kilo almaya başlıyorsunuz. Sonrasında ise vücut şekliniz değişiyor, göbek ve basende şekil bozuklukları yaşanıyor. Bu durumu engellemenin en önemli kuralı spor. Spor ile formda kalabilirsiniz. Haftada en az 3 gün, minimum 30 dakika tempolu bir şekilde yürümeniz gerekiyor. Ancak bu yürüyüşün çarşıda dolaşır gibi değil, terleyecek ve kalp hızını artıracak bir şekilde olması şart.
Check-up yaptırın
Kaderden kaçınılmaz ama her şey de kader değil. Önceden önlenebilecek hastalıkları, tedbir alınarak atlatılacak hastalıkları yaşamak bir şeylerde eksiklik olduğunu gösteriyor. Hastalıkların bir bölümünü check-up ile erken bir dönemde teşhis edebilirsiniz. Çok değil, yılda bir defa vakit ayırıp check-up yaptırın. Bu şekilde birçok hastalığın önüne geçebilirsiniz. 
Hobileriniz olsun
Hep çalışmak, hep diyet ve spor yapmak sağlınızı iyileştirse de ruhunuzu iyileştirmeye yetmiyor. Kendizinize vakit ayırıp hoşunuza giden etkinlikleri yapmalısınız. Herkes sanatçı olmayabilir, resim-müzik-el işleri yapamayabilirsiniz. Bazen bir bankta oturup etrafı seyretmek, tabiyatı dinlemek bile ruhunuza huzur verir.
Tatil yapın
Günlük rutin işler, hep aynı yemekler, yürü yürü bitmeyen yollar... Sizin tatil yapma zamanınız gelmiş. Tatil, kafanızı meşgul eden sıkıntılardan kurtulmanın en güzel yolu. Tatilde diyette ufak kaçamaklara müsaade. Sigara-alkol olmasın ama… Hadi biraz da dinlenip sporu aksatabilirsiniz. Dönüşte aynı tempo sizi bekliyor, unutmayın!

STOP TEKNİĞİ


Hedefinize ulaşmanın en kestirme yolu harekete geçmek olsa da panik halinde çabalamak size çok şey kazandırmayacaktır. Hedefinize giden yolda engellerle karşılaştığınızda durun ve hiçbir şey yapmayın! Peki ya sonra? İşte olaylara bakışınızı değiştirecek "Stop" tekniğinin detayları... 

Hayatın Her Aşamasında Hedefe İlerlerken: “Stop” Tekniği

İster özel yaşamda, ister iş yaşamında, hedefi belirlemek çok önemli: nereye ulaşmak istiyoruz? Ne elde etmek istiyoruz? Ne yapmak istiyoruz? Bu sorulara yanıt bulduktan sonra, hepimizin pusulalara ihtiyacı var. İşte o pusulalardan biri de “STOP” tekniği.
İster özel yaşamda, ister iş yaşamında, hedefi belirlemek çok önemli: nereye ulaşmak istiyoruz? Ne elde etmek istiyoruz? Ne yapmak istiyoruz? Bu sorulara yanıt bulduktan sonra, hepimizin pusulalara ihtiyacı var. İşte o pusulalardan biri de “STOP” tekniği.
 Bazı kavramları anlatmanın ve anlamanın en kolay yollarından biri akronimler ve iş dünyasında da çok yaygın kullanılırlar. İşte “STOP” tekniği de adını bir akronimden alıyor. Gelelim bu akronimi açmaya yani pusulanın kullanma kılavuzunu okumaya:
 STOP’un S’si akronimin kendisi gibi “Stop” yani “Dur”. Ne olursa olsun, önce dur. Doğada canlı kalma teknikleri derslerimin de ilk konusu budur. Oldu ki ormanda kayboldunuz ve tek başınızasınız, hiç birşey yapmayın hatta çekirdeğiniz varsa yanınızda, oturun bir yere, çekirdek çitleyin yani durun. Yöneticinizden bir e-posta aldınız, o kadar işinizin arasında sizden yeni bir iş beklediğini söylüyor ya da eşinizden bir telefon geldi ve evde ters giden birşeylerden bahsediyor, akşam eve geldiniz ve çocuğunuzla ilgili okuldan şikayet mektubunu buluyorsunuz. “STOP” tekniğinin ilk adımını atın ve durun! Durun ve hiç birşey yapmayın.
 STOP’un T’si ve ikinci adımı: “Think” yani “Düşün”. Yukarıdaki durumlarda vereceğiniz ilk tepkiyi, ilk cevabı ve bunun karşılığında alacağınız tepkiyi düşünün. Hayatınızın filmini bile çekebilirsiniz o an yeter ki kamerayı elinize alın ve çekmeye başlayın: o e-postaya vereceğiniz cevap, telefonda eşinize göstereceğiniz tepki veya evde mektubu okuduktan sonra söyleyecekleriniz. İşte sizin filminizin gidişatını belirleyecek unsurlar bunlar. Siz filminizin nereye doğru gitmesini istiyorsunuz? Filminizin istediğiniz yere gitmesini düşünmeden sağlamanız mümkün mü? 
 Atletizm meraklıları bilirler, özellikle sprint yarışlarında, yarıştan hemen önce,kamera koşucuları gösterirken, bazı sporcuların transa geçmiş gibi görüntüleri gelir ekrana. Ne yapıyorlarmış o sırada biliyor musunuz peki? Yarışı koşuyorlarmış, yarışı “yaşıyor”larmış dimağlarında, hem de defalarca!! Filmin kurgusunu yapıp, oluşabilecek terslikleri önleyebilmek için koşuyu ilk olarak hayallerinde koşuyorlarmış.
 Sizin filmde de kahraman yani kendiniz, belirlediği hedefe doğru gidiyor mu diye baktığınızda ne görüyorsunuz? Gidiyorsa devam, ya gitmiyorsa? Neyse ki daha çekim aşamasındasınız daha montaja bile gelmedi sıra çünkü “Dur”dunuz ve “Düşün”üyorsunuz.
 Geldik STOP’un üçüncü adımı O’ya yani “Observe” “Gözlemle”. Hedefe giden yolda ihtiyacınız olan diğer araçlar neler? Aileniz, iş arkadaşlarınız, dostlarınız, sağlığınız, bilinciniz, aldığınız eğitim… o kadar çok ki düşündükçe bulacaksınız. Gözlemleyin, belirlediğiniz hedef için hangi ya da hangilerine ihtiyacınız olacak?
 Ve gelelim STOP’un son aşaması P’ye… Biz genellikle “kervanı yolda dizmeyi” seven bir toplumuz dolayısıyla bu son aşama maalesef alışkanlıklarımızdan değil. Tahmin edeceğiniz üzere, P aşaması “Plan” yani “Planla” anlamına geliyor. Plan sizin ilerleyeceğiniz yolun haritasıdır esasında, karanlıkta el yordamıyla ilerlemek yerine herşeyi netleştirmenizi sağlayacak bir seçimdir. Başarının rastlantısallığını, sürdürülebilirliğe taşıyacak araçtır plan. Bir anlamda, gelen yeni verilerle en iyi sonuca ulaşma yolunda pusulanın esnek mekanizmasıdır.
 Durun, Düşünün, Gözlemleyin ve Planlayın. Hayatınızın kontrolünü elinize alın. Mazaret üretmekten, başkalarını suçlamaktan kurtulun. Unutmayın, hayatın %10’u başınıza gelen olaylardan %90’ı ise sizin onlara gösterdiğiniz tepkilerden oluşur.
Yaşadığınız hayatın sizin olması dileğiyle, sağlıcakla kalın…

9 Ocak 2018 Salı

EKİP RUHU



EKİP NEDİR ?

Ortak bir amaç için ortak çalışma içinde olan en az iki kişiden oluşan gruptur. Ekibin varlığından söz edebilmek için ekibi bir araya getiren ve bir arada tutan bir misyon ve vizyon olmalıdır. Kısaca misyon; amaç, vizyon da çalışma şekli ve işin vitrinidir.

Ekibin üyeleri bir araya gelerek kendilerinden daha büyük bir bütünü oluştururlar. Bu nedenle ekip üyelerinin birbirlerini tamamlıyor olması gerekmektedir. Bireysellik ekibin içinde ve ekibin hedefleri doğrultusunda eritilmelidir. Bütün bunlarla bir sinerji oluşur ve bu da işin en iyi şekilde ortaya çıkmasını sağlar. Ekibin içinde artık “ben” yoktur ”biz” vardır. Ortaya çıkan iş “ben”im değil “biz”im ürünümüzdür.

Ekip Çalışması bir orkestra gibidir ve bu orkestra gücünü uyumdan alır, solist yoktur. Ekip üyeleri birbirleriyle sürekli etkileşim halindedirler. Bu nedenle de kendi performansları kadar diğer üyelerin performansından da sorumludurlar. Ekip içinde etkileşimi arttırmanın yolu da doğru iletişimden geçmektedir. Ekip üyeleri bütünü birlikte tamamladıklarını unutmadan birbirlerine karşı saygılı olmalıdırlar. Üyeler birbirlerine emir vermek yerine rica etmeli, geri bildirimlerde bulunmalıdırlar.

Yapılan doğru işlerde de birbirlerine olumlu geri bildirimlerde bulunmaları önemlidir. Ekip içinde kimsenin “Bana ne bu benim işim değil”, “Ben yapmadım ki” deme lüksü yoktur. Herkes başarı da olduğu kadar başarısızlıkta da elini taşın altına koymalıdır.

Eğer ekip içinde iletişim iyi değilse iletişimin hangi noktalarda aksadığı ya da hangi noktaların yanlış olduğu belirlenmelidir. Bu da liderin işidir. Ekiplerin bir lidere ihtiyacı vardır. Lider bir yöneticiden daha çok bir rehber, bir yol gösterici, bir koçtur. Ekip üyelerinden bazıları o iş için yetersiz ya da eksik bilgi sahibi olabilirler o zamanda bu kişilere eğitim verilmesi ve eğitim sonuçlarının takip edilmesi gerekir. Yine de istenilen verim alınamıyorsa kişiyi başka bir işe kaydırmak ya da ekipten göndermek gerekebilir. Böylece diğer ekip üyelerinin yıpranması engellenir. Bunları takip etmek liderin işlerindendir.

Etkili Ekip Üyesi Olmak İçin

Sorunun değil çözümün parçası olun. Sorunu konuşmak yerine “Artık bundan sonra ne yapılabilir” ve “Bir daha bu hata nasıl yapılmaz” a odaklamak gerekir. Çözüm odaklı düşünün.

Her kriz aslında gelişiminiz için bir fırsattır yeter ki değerlendirmesini bilin. “Bu zaten hep benim başıma geliyor” yerine “Bu olay bana ne öğretti bir daha ki sefere ne yapmalı ya da yapmamalıyım” diye düşünün.

Açık, net ve güvene dayalı bir iletişim tarzı geliştirin. “Benim kalbim temiz, dobra dobra konuşuyorum” demek iş hayatında ne yazık ki doğru bir tarz değildir. Patavatsızlıkla, açık sözlü olmak arasında ince bir çizgi vardır ve bu çoğunlukla ihlal edilir.

Ne söylediğiniz değil nasıl söylediğiniz önemlidir. “Kral çıplak”, “Kral anadan üryan geziyor”, “Kral bugün giysilerini giymemiş”, “Kralın üstünde bir şey yok” bu örnekte olduğu gibi cümlelerin hepsi aynı şeyi anlatmaktadır ama üslupları farklıdır. Üslubunuzu iyi seçin. Üslup seçme konusunda bir sorununuz varsa evde üzerine çalışın.

İşle arkadaşlığı ayırabilmek gerekir. Böylece kişisel olarak yara almanızı engellersiniz. Kişilere değil, işinize odaklanın. İyi bir dinleyici ve sırdaş olun ama dedikodu yapmayın. Gruplaşmalara izin vermeyin.

Esnek olun. Değişin ve değişimi önemseyin. Eksik yanlarınızı tespit edin ve bunları geliştirin.

Ekip arkadaşlarınızı motive edin.

Yanlış durumları liderinize bildirin. Ona geçerli kanıtlar sunun. Konuşurken, ifade etme tarzınıza dikkat edin.

Ekip Çalışması Kimlere Göre Değildir

Zararlı rekabetçilere

İsyan eden-meydan okuyanlara

İçine kapanık olanlara

Suya sabuna dokunmayanlara veya “yönetici daima haklıdır” diyenlere

Ekip Çalışmalarında Kimler Kaybeder ?

Ekip değil grup oluşturanlar

Aşağılık duygusu taşıyanlar

Zihninde otoriteyle problemi olanlar

Egosantrik olanlar (bencil, ben merkezci)

Aman bana ne, bu benim işim değil ki diyenler.

Bugün artık “mükemmel insan arayışı” yerini” iyi ve doğru sistem” arayışına bırakmıştır. İyi ve doğru sistemleri de en iyi ekipler meydana getirecektir. Bu yüzden ortak amaç unutulamamalı ve ekip çalışmasına odaklanılmalıdır.

İşiniz sizin var oluş alanlarınızdan biridir. Hem kendinize hem işinize hem de ait olduğunuz ekibe saygı duyun. İnsan yapısal olarak bir aileye, bir çevreye, bir gruba ait olmak ister. Ekip çalışmalarının en güzel yanı; bu aidiyetlik ve beraber başardık duygusunu yaşatmasıdır. Unutmayın ki birlikten kuvvet doğar.