Bu Blogda Ara

11 Eylül 2011 Pazar

NASIL BİR ZİHNE SAHİPSİNİZ ?


Nasıl bir zihin yapısına sahip olduğunuzu biliyor musunuz? Katı, esnek ya da bencil...Senin zihnin hangisi? Bu sorunun cevabını öğrenmek için 10 soruluk teste cevap vermen yeterli.

SİZİNKİ NASIL BİR ZİHİN?

Zihin çeşitlidir. Esnek olur, katı olur... Kişilik özelliklerimizin pekiştirdiği zihin yapısı da kişiden kişiye değişir. Bakın bakalım sizinki nasıl bir zihin...

1- Bir kafede oturmaktayken yan masada oturan yalnız birisi sizden bir kalem istedi, verdiniz. Masasında küçük bir defter var...

a) Herhalde güncesini yazacak diye düşünürsünüz.

b) Unutmaması gerekenlerin bir listesini yapacak diyedüşünürsünüz.

c) Ne yazacağını deli gibi merak edersiniz, göz ucuyla izlersiniz.

d) Merak etmezsiniz, kaleminize zarar vermesin, geri versin yeter.

2- İş yerinde, pek de samimi olmadığınız bir arkadaşınız son günlerde durgunlaştı ve neşesini kaybetmiş gibi. Yemek tatilinde patronun onu odasına çağırdığını ve girdikten sonra da kapıyı kapattığını gördünüz...

a) Patronla aralarında gizli birilişki olduğunu düşünürsünüz.

b) Ciddi bir derdinin olduğunu ve patronun ona yardımcı olmak istediğini düşünürsünüz.

c) Patronun onun işine son vereceğini düşünürsünüz.

d) Patronun, onu çalışanlar arasında bir muhbir gibi kullandığını, diğer çalışanlar hakkında ondan bilgi topladığını düşünürsünüz.

3- Bir arkadaşınız UFO gördüğünü söylüyor...

a) Onun kesinlikle yanıldığını, benzettiğini düşünürsünüz. Hiç ayrıntı filan dinlemek istemezsiniz.

b) Önce onun yanıldığını düşünürsünüz ama yine de ayrıntıları dinlemek istersiniz.

c) Çok ilginizi çeker, ayrıntılarıyla anlatmasını istersiniz.

d) Hiç ilginizi çekmez.

4- Ev arkadaşınızın eline biraz para geçti, kanepeyi değiştireceğini, bir kanepe beğendiğini, görmenizi istediğini söylüyor. Kanepeyi beğenmediniz, sizin zevkinize hiç uymuyor...

a) Fikrinizi söylersiniz ama parayı o ödeyeceğine göre fazla ısrarcı olmazsınız.

b) Acele etmemesini söyler, başka mağazalara beraber bakmayı teklif edersiniz.

c) Beğenmediğinizi söylemezsiniz.

d) Kesinlikle almasına karşı olduğunuzu söylersiniz ve onu caydırırsınız.

5- Hangisi daha kötü?

a) Alkolik komşu.

b) Deli komşu.

c) Hasta komşu.

d) Geveze komşu.

6- Hangisi sizin repliğiniz?

a) "Zaten her şey yolunda gitse şaşardım!"

b) "Her şeyde bir hayır vardır."

c) "Neden ben?!"

d) "Bunun acısı çıkacak!"

7- Aşağıdakilerden hangisi sizin için geçerli?

a) Affedersiniz ama unutmazsınız(Hatta başa kakarsınız!)

b) Unutursunuz ama affetmezsiniz.

c) Hem affeder, hem unutursunuz.

d) Ne affeder, ne unutursunuz .

8- Çok hoş birisiyle tanıştınız. Sohbet ediyorsunuz. Ressam olduğunu söyledi...

a) En çok hangi ressamı beğendiğini sorarsınız.

b) Ne tür resim yaptığını sorarsınız.

c) "Benim resmimi yapar mısınız?" diye sorarsınız.

d) İyi para kazanıp kazanmadığını sorarsınız.

9- "Dert" ve siz...

a) Dertleri büyütmede üstünüze yok.

b) Dertlere deva olmada üstünüze yok.

c) Dertsiz ve tasasız görünmede üstünüze yok.

d) Başkalarına dert olmada üstünüze yok!

10- Komşunuzun kedisi bir şekilde balkonunuzdan içeri sızmış...

a) Hemen komşunuza haber verirsiniz.

b) Komşunuza haber vermeden önce kediyi sever, ona biraz yiyecek verirsiniz.

c) Kediyi adeta sahiplenirsiniz.

d) Bu, sizin için önemli bir şikâyet konusudur.

----------------------------------------------------------------------------------
(a)'lar çoğunluktaysa KATI

Siz katı bir zihne sahipsiniz. Kişilik özellikleriniz gibi... Bir düşünün, takıntılara, sabit fikirlere yatkınsınız değil mi? Zihniniz bir şeylere fikse olmaya çok eğilimli. Denemeye, yeniliklere açık değilsiniz. Bu bakımdan tutucu sayılırsınız. İşin aslı mükemmeliyetçisiniz. Hata yapmamaya odaklısınız. Bu da "bildiğinizden şaşmamaya" yöneltiyor sizi. İnatçısınız da. Kararlı ve temkinlisiniz. Yeni şeyler öğrenmeye açıksınız ama yeniliği içselleştirme konusunda çekincelisiniz. Zihninizdeki katılık sizi otoriter kılıyor. Her ortamda "müdür" sünüz!

(b)'ler çoğunluktaysa ESNEK

Gerçek anlamda esnek bir zihne sahipsiniz. Yeniliğe açıksınız. Denemeyi seviyorsunuz; dahası öğrenmeye karşı büyük bir hevesiniz var. Yenilikleri içselleştirebiliyor ve kendinizi geliştirebiliyorsunuz. Bu, kişilik özelliklerinize de yansıyor: Her yaşta insanlarla kolayca anlaşabiliyorsunuz. Toleranslısınız. Deneyimlerinizden maksimum yararlanıyor ve çevrenizdekileri de yararlandırıyorsunuz. Mükemmel bir öğretmen; ama aynı zamanda mükemmel bir öğrencisiniz. Hatalarından ders çıkaran ender insanlardansınız.

(c)'ler çoğunluktaysa OYNAK

Siz oynak bir zihne sahipsiniz. Bu, şu anlama geliyor: Asla katı değil, ama esnek olmayı da kaçırmış durumda. Çünkü öğrendiklerinizi ve yenilikleri pek içselleştirmiyorsunuz. Deneyimlerinizden yararlanmıyorsunuz; dahası, hatalarınızdan ders almıyorsunuz. Denemeye çok açıksınız, bu bakımdan esnekliğe yakınsınız, ne varki kendinizi geliştirmenin önünde bir engeliniz var: Duygularınız... Duygularınızla hareket ediyorsunuz. Mantık ve sağduyu pek mahallenize uğramıyor. En fazla mesaiyi zekâ yapıyor! Zihin içeriğiniz ve zihinsel yönelimlerinizi duygularınız idare ediyor ve duygusal gelgitleri de sık yaşadığınız için oynak bir zihne sahipsiniz.

(d)'ler çoğunluktaysa "BEN"CİL

Siz zihinsel özellik olarak hem katı hem esnek özellikler taşıyorsunuz. Ne var ki sergilediğiniz şey bu ikisi de değil. Benmerkezci ve bencil olduğunuz için zihninizi kullanma biçiminiz tamamen bu özellikleri yansıtıyor. Sadece ve sadece kendi zevkinize ve çıkarlarınıza göre yoğrulmuş bir zihin kullanımınız söz konusu. Düşünce tarzınız ve uygulamalarınız dâhice ama sadece ve sadece sizin açınızdan! Yenilikler veya yeni şeyler öğrenmeye açık oluşunuz, iki şeye endeksli; yararınız ve hazzınız!

SAĞ BEYİN DUYGUSAL, SOL BEYİN MANTIKLI


Beynin yapısı hakkında neler biliyorsunuz? Hayatınızın ana kumanda masasında neler oluyor? Düşünme sisteminin şifrelerini çözmek ister misiniz? "Ama" ve "fakat" diyen sol beyin ile anlık hareket eden sağ beyin arasındaki farklar nelerdir? İşte beynin gizemli dünyasından bir kesit....

SAĞ VE SOL BEYNİN ŞİFRELERİ

Yapılan araştırmalar her geçen gün beyin ile ilgili yeni bilgiler veriyor. Kişinin duygularını tanıması ve beynini doğru yönlendirmesi de giderek önem kazanıyor.

Sol beyin ’EĞER’ ve ’FAKAT’ der

Bugün artık biliyoruz ki, sol beyin, kelime ve sayılarla ilgilenen, sağ beyne nazaran geçmişin üzerinde daha çok duran beyin alanıdır. Bu alanın özellikleri, soğuk, keskin, köşeli, mesafeli ve sert olması, katı kurallarının bulunmasıdır. Sol beyin ’eğer’ ve ’fakat’ sözlerini çok kullanır. Bu iki kelime hemen karar vermemeyi ifade eder. Beynin sol tarafı, bir şeyi anlamaya çalışırken aynı zamanda ertelemeye de yatkındır. Ayrıca benmerkezci olma eğilimindedir. Kendisini mutlu edecek şeyleri önemser. Bu sebeple de kendisi önceliklidir. Erkeklerin sol beyinleri baskın çalıştığı için benmerkezci yanları baskındır. Beynin sol kısmı, iradeyi mantıksal olarak kullanır.

Sağ beyin duygusaldır!

Sol beyin, yeni fikirlere açık değildir. Koruyucu, tutucu ve savunucudur. Oysa sağ beyin farklılıklara gebedir. Deneme yanılmayla karar verir. Duygusal alanlarla ilgili olduğu için istekleri hemen olsun ister. Stratejik düşünmek yerine, taktik bulur. Arzularını ertelemekten hoşlanmaz. Hızlı karar verip harekete geçmek eğilimindedir, acelecidir.

Sol beyin eril, sağ dişildir

Sol beyin, yeni fikirlere açık değildir. Koruyucu, tutucu ve savunucudur. Sağ beyin farklılıklara gebedir. Deneme yanılmayla karar verir. Sol beyin sayı ve rakamlarla ilgilenirken sağ beynin ilgi alanı daha çok görsel konulardan ve zevklerden oluşur. Estetik kaygılar sağ beyinde etkilidir.

Sağ beyin sevgiye göre karar verir!

Sağ beyni baskın çalışan kişiler iradelerine duygularını katarlar. Bir insanla iş yaparken ya da onun hakkında karar verirken kâr-zarar analizi yapmaktan çok, onu sevip sevmediklerini ölçü alırlar. İnsanları analiz ederken "o beni çok sever" ya da "ben onu çok severim" diyerek referanslarının duygu olduğunu belli ederler.

Sağ beyin niyete sol beyin sürece bakar

Sol beyinde niyet önemli değildir. Sürece ve sonuca bakar. Sağ beyin ise niyete göre hareket eder. Sol beyin hayal kurmaz ama sağ beyin hayalcidir. Yine sağ beyin sezgilere çok değer verir. Beyin görüntüleme çalışmalarında sol beynin görsel unsurlara hızlı tepki verdiği ortaya çıkmıştır. Oysa sağ beyin duygusal sayılabilecek uyarılara daha çabuk cevap vermektedir.

Sağ beyin sempatik, ön beyin empatiktir

Sol beynin önceliği kendisindeyken, sağ beynin önceliği başkalarındadır. Oysa ön beyin, önceliğin kendisinde mi yoksa başkalarında mı olacağını, hangi şartta nasıl tercihler yapacağını iyi belirler. Ön beyin empatik düşünür. Mesela, sol beyniyle düşünen bir kimse karşısındakine yol tarif ederken, yönleri kendisine göre tarif eder. "Sola gideceksin" dediğinde bu sol taraf kendi soludur. Oysa empati yapabilen insan karşı tarafın yönünü dikkate alır.

Sol gerçekleri, sağ beyin duyguları analiz eder

Sağ beyin pembe düşler görür. Gerçeklerden uzak hayaller kurmak onun işidir. Sol beyin ise, hayali ve sezgileri önemsemez, kullanmaz. Sağ beyin dişil özellikler barındırdığı için, sezgisel düşünmeye yatkındır ve sezgilerinde çoğunlukla haklı çıkar. Ön beyin ise sezgileri süzgeçten geçirerek kullanır. Her hissettiğini doğru kabul eden sağ beyne mukabil, ön beyin sezgilerinin doğru olup olmadığını anlamaya çalışır. Sol beyin gerçekleri, sağ beyin duyguları, ön beyin ise doğruları analiz eder ve öncelik verir.

Sol beyinde erkeksi özellikler baskın!

Sağ beyin duygusal kararlar verdiği için, bu kararları inanarak vermek ister. Sol beyin, inanamasa da karar vermekten yanadır. Sol beyin tekil ve erildir. Yani erkeksi özellikleri baskındır. Sağ beyin ise çoğulcudur ve dişil özellikleri vardır. Sol beyin anlamaya çalışırken, sağ beyin hissetmek için uğraşır. Sol beyin karşılaştığı olaylarda çıkarı doğrultusunda tepkiler verirken, sağ beyin sempatik bir bakışıyla yaklaşır. Yani kendini hemen olaya kaptırır. Sağ beyni baskın çalışan kimse, birisi ağladığı zaman onunla beraber ağlar. Kendisinden çok başkalarını mutlu etmeye uğraşır. Kadınlarda bu özelliğe sık rastlanır, kadınların şefkat duyguları yoğundur ve iyi annelik yaparlar.

İNSANLARIMIZ NEDEN HIRÇIN ?


Yakından bakınca her insan biraz anormaldir ama tipi hoşumuza gitmese de, fikirlerini beğenmesek de her insan bizden koşulsuz olarak saygı bekler....

Magna civitas, magna solitudo
Büyük kent, büyük yanlızlık.
Roma atasözü

Bireyi hırçınlık ve şiddete yönlendiren çok temel sebeplerden bahsetmek isterim. Belirteceğim sebepler elbette yegane sebepler olmayacaktır. Kendimce öne çıkanları ifade ederek bu konuda da bir farkındalık oluşturmak istedim. Sonuç olan "hırçın"lıktan çok ona giden sebeplerin tespiti önemlidir. Bilerek ya da bilmeyerek insanları hırçınlığa yönlendirenleri, girdikleri yanlış yoldan geriye döndürmekte, sorunun çözümü açısından oldukça önemlidir.

İnsanların hırçınlaşmasının en temel nedeni "tanınmama ve saygı görmeme"dir. Maslow'un temel ihtiyaçlar pramidinin üçüncu sırasında "Saygı görme ihtiyacı" vardır. Her insan çabalarını "beğenilme arzusu" üzerine kumuştur. Biri annesi, diğeri babası, bir diğeri toplum onu beğensin diye bütün yaşam enerjisini kullanır.

Davranışları dengeleyen ve en çok kontrol eden ise manevi moral değerlerimize yönelmek, yaratıcının gönlünü kazanmak ve "O beğensin" diye davranmaktır herhalde. Bu yol birilerine göre bilimsel olmayabilir ama vicdanlar üstü bir yol olarak insanları tarih boyunca hırçınlıktan uzaklaştırabilmiştir.

Bilinmelidir ki her insanın "beklenti kontrolü" aynı değildir. İstekleri geri çevrilen ve sürekli horlanan insanların nerede ve hangi seviyede patlama göstereceği tahmin edilemez. İnsanların dini, kültürel, ekonomik ve sosyal kazanmışlıkları yanında aldıkları eğitimle de doğrudan ilişkili olan şiddet ve hırçınlık eğilimleri bu ülkeye ağır bedeller ödetmiştir.

Yine herkesin bilmesi gereken bir gerçek daha vardır; oda, "tipi hoşumuza gitse de gitmese de, fikirlerini beğensek de beğenmesek de her insan bizden koşulsuz olarak saygı bekler." gerçeğidir. "Yakından bakıldığında her insan biraz anormaldir." diye bir söz hatırlıyorum. Bu sözün anlamı şudur:

En uyumlu insanın dahi detaylarında, bir diğerine uymayan farklılık mutlaka vardır. Bu gerçekten hareket etmeyen insanlar eşlerinden, ailelerinden, arkadaşlarından yüzde yüz uyum beklerler ve hayal kırıklığı yaşarlar. Demek oluyor ki herkes bir diğerinin farklılığını babul ederek ona koşulsuz saygı duymak durumundadır. Bu ihmal edildiğinde, önemsenmediğini düşünen insanlar ortaya çıkar ve hayat her birimiz için çile olmaya başlar. Kaybedecek "hiçbir şey"i olmayanlar için başkalarının kaybedeceği "çok şey"in de hiçbir anlamı yoktur.

Şimdi de her birimiz için bu yorgunluk ve hırçınlık sebeplerini netleştirelim isterseniz. . ".

1. İnsanların diğerleri tarafından tanınmaması ve gereken saygı görmemesi. Hayata katılma çabası içerisinde olan insanlar bütün yaşamlarını diğer insanlardan farklı olmak ve elde ettikleri farklılıklar kadarda saygı görmek için devam ettirirler. Şöyle bir söz vardır. "İnsanların bütün yönleri eşitlenseydi, yine onlar farklı olmak için başka yollar ararlardı."

2. İnsanların özellikle büyük şehirlerde yaşadığı yalnızlık hissi, ailede ve toplumda yabancılıkşma. Özellikle büyük şehirlerde yaşanan yalnızlığın sebebi menfaat ilişkilerine dayanan hayatlardır. Çoğu zaman ayakta kalabilmenin ön şartı maddi kazançlarla ifade edildiği için aile içi ilişkileri dahi bu maddi bağlar yönetmektedir.

3. Gelecek Korkusu ve Yaşam Yorgunluğu: insanıızın en temel sorunlarından biri de bozulan ticari ahlakın getirdiği handikaplar ve iş verenlerin çoğu zaman objektiflikten uzak olabilen kararları. Bir insanın iki dudağı ucunda dönen iş yaşamı insanların sürekli bir eddişe içerisinde olmasına zemin hazırlıyor. Yargum bir toplum umutlarla dirilir.

4. Eğitim ve Analitik Bakış: Uzun yıllar okumayı ve ilimi bir tarafa iten bir toplum olduk. İlmi gelişemeyen bir insanın, olayların önünü ve arkasını kestirme kaabiliyeti de zayıf kalır. Daralan ufuklar zorluklarla mücadele edemez; depresyona kolay girer.

5. Rekabet ve Yok Sayma: Hayatı düzenleyen kariyer ve makamlar, büyüklüğü oranında cazibe oluşturduğu için bir çok insan bu rekabet ortamında diğerlerini yarıştan düşürmek adına bir çok çaba içerisine girer. Girilen bu çaba çoğu zaman yıpranmış duygular üretir. Hayal kırıklıkları yaşatır.

6. Özenti ve İntikam: "Benim sahip olamadığı imkanlara sen neden sahipsin?" duygusuyla, bazı insanların hiç tanımadığı, bilmediği insanlara düşman kesilmesi; yaşadığı sıkıntıların müsebbibi olarak onu hedefe koyması.

7. Sorumluluk Hissi ve Merhamet: Özelikkle büyük şehirlerde insanlar, evlerinden ayrıldıktan sonra tanımadığını düşündüğü, ama aynı şehri paylaştığı diğer insanlara karşı hiçbir sorumluluk duymuyorlar. Bu duygu çoğu zaman beraberinde her türlü nezaketsizliği getiriyor elbette. En belirgin olanları da özelikkle trafikte yaşanıyor. Merhamet duygusundan yoksun insanlar hırçınlık ve şiddetin her türlüsünü icra etmekten sakınmıyorlar.

8. Hayatın Yetişilemeyen Hızı: Çok hızlı akan kent yaşamları, bir bardak kahvenin dahi tadını çıkaramayan insanları içinde barındırıyor. Bu hız, hayatın her türlü estetiğini ve tefekkür ğüneşini yok ediyor. Zaman zaman durmaya, her şeye inat kendimize zaman ayırmaya çok ihtiyacımız var.

9. Kaybolan Değerler ve Kontrol Unsurları: Özellikle sabır, bu noktada çok büyük bir kayıp içerisinde olduğumuzu düşünüyorum. Değerler, bizim sokaktaki diğer insanlarla aramızdaki iletişim dilimizdir. Her birimiz bir diğerimizden bunları bekleriz. Değerler, insanları toplum içerisinde kontrol eder. Değerleri olmayan toplum kontrolsüzdür.

Sonuç: Her şey insanımızın elinde. Bu, birimizin ikimizin değil topyekün hepimizin üzerinde olan bir görev. Daha insanca daha saygın bir yaşam istiyorsak, birbirimizi koşulsuz "görmek, tanımak ve saymak" zorundayız. Yani "her insan 'benim' kadar değerlidir." Haydi o zaman!..