Bu Blogda Ara

6 Şubat 2025 Perşembe

NEŞELİ OL Kİ GENÇ KALASIN

                           

“Sağlık, hayattaki en büyük hazinedir. 

Mutluluk ise bu hazineyi parlatan değerli bir taştır.”

• 
Şükran duyun.

• Egzersiz yapın.

• Dinlemeyi öğrenin.

• Pozitif ilişkiler kurun.

• Doğada zaman geçirin.

• Yaşlan ama paslanma.

• Özür dilemekten çekinme.

• Kendinize zaman ayırın.

• Aynı hatayı ikinci kez yineleme.

• Mükemmeli ara, kusursuzu değil.

• İnsandaki iyiyi ortaya çıkarmayı bil.

• Senden daha zeki insanları işe al.

• Büyük düşün, küçük zevklerin tadına var.

• Her şeyi bulduğundan daha iyi durumda bırak.

• Sürekli “Ben dürüstüm” diyenlerden kuşkulan.

• İlk kez tanıştığın insanlara önce işlerini sorma.

• Acıyı ve düş kırıklığını, yaşamın bir parçası gibi kabul et.

• Çocuklarını övgüye sahip olabilecekleri biçimde yetiştir.

• Keşke sözcüğü yerine “Bir daha ki sefere” demeyi dene.

• Çocuklarına sık sık onlara ne denli çok güvendiğini söyle.

• Kaybedecek bir şeyleri kalmamış insanlardan kendini koru.

• İnsanların her zaman gerçeği duymak istediklerini sanma.

• Köprüleri atma. Aynı nehri yine geçmek zorunda kalabilirsin.

• Başarılarının sana sağladığı iç huzuru sağlık ve sevgi ile ölç.

• Ailene “en iyisini vermek” yerine, “verebileceğinin en iyisini” ver.

• Duyurduğun ya da duyduğun haberlerin taraflı olduğunu unutma.

• Asıl savaşı kazanmak için küçük bir çarpışmayı yitirmeyi göze al.

• Maddi durumun çok iyi olsa bile, bırak çocukların kendi harçlıklarını kendileri kazanabilsinler.

5 Şubat 2025 Çarşamba

KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ

Şirketler için en önemli 18 kişisel özellik

1. Dürüstlük
2. Doğruluk
3. Tutumluluk
4. Sorumluluk
5. Teknolojiye meraklılık
6. Empati
7. Sosyallik
8. Esneklik
9. Azim
10. Sadakat
11. Meraklılık
12. Pozitiflik
13. Özgünlük
14. Cömertlik
15. Şeffaflık
16. Olgunluk
17. Nezaket
18. Özenlilik

Profesyonel hayata adım atacak olanlara "kendin ol" ya da "kendin gibi davran" tavsiyeleri sık sık verilir. Ancak "kendin ol" tavsiyesinin de bir sınırı var. İşte "kendin ol" ne demektir ve ne demek değildir üzerine uzman tavsiyeleri...

KENDİN OL NE DEMEK ?

Birçok profesyonelin iş görüşmelerinde kullanılması gereken en değerli yöntem tavsiyesi olarak "Kendin Ol" dediklerini görüyorum. Peki "Kendin Ol" deyince ne demek istiyorlar? "Kendin Ol" ne demektir ve ne demek degildir? Tabii bunun cevabını iyi vermeniz gerekir."Kendin Ol" tavsiyesinin ne demek olmadığını anlatan 5 faktör size:

İstediğin gibi konuşmak: Kendin olmak demek, ağzınızdan çıkacak herşeyi söylemek değildir: profesyonel olmanız ve gerektiğinde politik davranmanız anlamına gelir. Bazılarınız, politik olmanın dürüst olmamakla eş değer olduğunu düşünüyor olabilirsiniz. Durum böyleyse, iş hayatınızda zorlanmanız çok muhtemel. Politik olmak, nerede nasıl konuşmanız gerektiğini biliyor olmanızdır. Kariyer beklentiniz nedir? sorusuna "bir beklentim yok" diye cevap verme gafletinde bulunuyorsanız, işi kapamama olasılığını da göze alın.

Kendi Stilinde Giyinmek: Sadece Türkiye'de değil, dünyanın her yerinde " ilk imaj" çok önemlidir ve önemi de yapılan araştırmalarla kanıtlanmıştır. Dolayısıyla kendiniz olacaksınız diye iş görüşmelerine hippi olarak gitmeniz gerekmiyor. Hayatta herşeyin bir adabı var. İş görüşmelerinde de karşınızdaki insanın nasıl bir kişilik olduğunu bilmiyorsunuz. Başvuruda bulunduğunuz işe ve pozisyona göre kıyafet seçiminizi yapmalısınız. Bunların şekilcilik olduğunu düşünüyor olabilirsiniz yada size gerçekten çok saçma geliyor olabilir. Aklınızda bulundurmanız gereken, insanların bu tip konulara önem verdiği ve karar süreçlerini etkiledikleri olmalı!

Şirketten Beklentinizi Dile Getirmek: Şirketten beklentiniz iyi bir kariyer imkanının yanısıra, iyi bir maaş, iyi imkanlar ve benzeri bir takım sosyal haklar olabilir. Sizin için görüşme sırasında önemli olan tek konu, görüşmeden başarı ile ayrılmak ve işverenin size iş teklifi yapmasını sağlamakdır. Diğer tüm konuları, iş teklifinden sonra konuşun, gerekiyorsa da pazarlığınızı bu noktada yapın.

Nasıl bir Kariyer İstediğinizi Belirtmek: Şirketler işe eleman alacakları zaman, uzun dönemli kalabileceğine inandığı, potansiyeli olan başarılı insanları seçmeyi tercih ederler. Haliyle, size yatırım yapıyorlar. Eğer 20'li yaşlardaysanız ve hedefiniz kendi işinizi kurmaksa, bunu iş görüşmeniz sırasında belirtmenizin stratejik olarak ne kadar doğru olduğunu düşünün. Stratejik düşünebilmek ve stratejik hareket edebilmek iş dünyasında oldukça kritik bir başarı kriteri. Şirketler kendilerine değer katacak kişilerle çalışmak isterler. Eğer uzun dönemli hedefiniz kendi işinizi kurmaksa, işinizi kurma aşamasına gelene kadar bu bilgiyi kendinize saklamanız daha doğru olacaktır.

Kendimi Sevdirmek Zorunda Değilim: Rakiplerinizi geride bırakıp, başvurduğunuz işi kapmak istiyorsanız, karşınızdaki kişiyle kimyanızın tutuyor olması, karar sürecini pozitif yönde etkileyecektir. Belki bu durumda yapabileceğiniz fazla birşey olmadığını düşünüyor olabilirsiniz. Belkide yoktur. Ama siz yinede karşınızdaki kişi ile inatlaşmak yerine sizden hoşlanmasını sağlayabilirseniz, sizin avantajınıza olur. Başarılı kişiler ve dolayısıyla başarılı şirketler, müşterilerini dinleyen, onların isteklerine cevap verebilenlerdir.İşi kapmak hedefiniz ise, bazen stratejik davranmak başarı yolunuzu yarılamakdır.


ASLA PES ETME

                                     

"Asla yılmayın, vazgeçmeyin, inanın, kalbinizin sesini dinleyin ve yaptığınız işi sevin!" Bu sözler 'ikonik' bir başarı öyküsüne imza atan Apple'ın kurucusu Steve Jobs'a ait. Okulu yarıda bırakan, garajda kurduğu şirketle bilgisayar devrimine imza atan Steve Jobs her koşulda hayallerinin
peşinden gitmeyi bildi...

KOVULDUĞU APPLE'I BİR NUMARA YAPTI

Adı her ne kadar 'Steve Jobs' olsa da bir Arap olarak dünyaya geldi. Doğduktan bir hafta sonra ailesi tarafından evlatlık verildi. Okulu yarıda bıraktı, bilgisayarların bugünkü tipografik yapısını oluşturdu. Kendi kurduğu Apple'dan kovuldu,
ama sonra...


"Asla yılmayın, vazgeçmeyin, inanın, kalbinizin sesini dinleyin ve
yaptığınız işi sevin!"


Steven Paul Jobs, 24 Ocak 1955'te San Fransisco'da doğdu. Biyolojik babası Abdulfettah John Sandali ile biyolojik annesi Joanne Schieble, Steven'ı Paul ve Clara Jobs çiftine evlatlık verdi.

Kaliforniya Cupertino Lisesi'ne devam eden Steve, okul saatleri dışında Palo Alto'da bulunan Hewlett-Packard merkezindeki derslere katıldı. Kısa süre sonra aynı yerde yaz stajına kabul edildi ve Steve Wozniak ile birlikte çalıştı. Tanıştıklarında
Wozniak 21, Jobs ise 16 yaşındaydı.


Liseyi bitiren Jobs, Portland'daki Reed College'a kabul edildi, ancak sadece bir dönem sonra okulu bıraktı. Bir süre bazı derslere dışarıdan katılmayı sürdüren Jobs, arkadaşlarının yurt odalarında yerde yatarak, yemek parası için boş kola şişeleri toplayıp geri dönüşüme götürerek ve haftada bir bölgedeki Hare Krishna tapınağında bedava yemek yiyerek geçimini sağladı.

Steve, o günlerde Reed'de aldığı dersler arasında bulunan 'Kaligrafi' için ileride şunu diyecekti: "O derse kaçak olarak girmeseydim bugün Mac'teki o farklı font tasarımı olmazdı".

1974'te California'ya geri dönen Jobs, Wozniak ile birlikte Homebrew Computer Club (Ev Yapımı Bilgisayar Kulübü) toplantılarına katılmaya başladı. O sıralarda aklına koyduğu Hindistan gezisi için para biriktirmek amacıyla bir süre oyun ve donanım üreticisi Atari'de teknisyen olarak çalıştı.

Ruhani aydınlanma için çıktığı Hindistan gezisinde, sonradan ilk Apple çalışanı olacak Daneil Kottke Jobs'a eşlik ediyordu. Ülkesine geleneksel Hint giysileri içinde, başı traşlı ve Budist olarak dönen Jobs, psikadelik uyarıcılar da kullandı, Jobs o günkü maceralarını "hayatımda yaptığım en önemli birkaç şeyden biriydi" diye yorumlayacaktı.

Atari'de eski işine geri dönen Steve, Breakout adlı oyun için bir devre kartı yapmakla görevlendirildi. Atari, kartın daha az yer kaplamasını sağlamak için üzerinden eksiltilecek her bir yonga için 100 dolar ödül açıklamıştı. Devre kartı tasarımı konusunda pek bilgisi olmayan Jobs, arkadaşı Wozniak'la anlaşarak işi ona yaptırması karışılığında alınacak paranın yarısını önerdi.

Wozniak, herkesi şaşırtarak karttaki devre sayısını yüzde 50 oranında azaltmayı başardı. Jobs, daha sonra Wozniak'a Atari'den iş karşılığında 700 dolar aldığını söyleterek 350 dolar ödedi. Halbuki aldığı para 5000 dolardı.

Jobs tasarım ve pazarlama, Wozniak ise teknik birikimlerini Homebrew Computer Club'taki tecrübelerini birleştirerek, Jobs'ın garajında Apple I adını verdikleri ev bilgisayarını toplamaya başladı. Bilgisayar, siparişle satılıyordu.

APPLE'IN KURULUŞU

Jobs ve Wozniak, aralarına Ronald Wayne'i de alarak 1976'da Apple adlı firmayı kurdu. Apple I, ilk kez Personal Computing Festival'da sergilendi.

Apple'ın hızlı yükselişi Apple II ile başladı. Mike Markkula'ı yatırımcı olarak ortakları arasına katan Apple'a 1978'de Mike Scott CEO olarak atandı. Apple II, West Coast Computer fuarında büyük sükse yaptı. Bilgisayar, Apple'ın kitlesel pazarlamayla satılan ilk ürünüydü.

Jobs, 1983'te Pepsi-Cola yöneticisi John Sculley'i CEO olarak transfer etti. Jobs'ın Sculley'i ikna etmek için "Hayatının sonuna kadar şekerli su mu satmak istiyorsun, yoksa benimle gelip dünyayı değiştirmek mi?" diye sorduğu rivayet edilir. 1984'te Super Bowl finalinde gösterilen '1984' adlı reklam filmi bu değişimin ilk işaretlerini veriyordu.

Yeni ortak yapısı yüzünden firmada çoğunluk hissesi bulunmayan Jobs, 24 Ocak 1984'te ilk Macintosh kişisel bilgisayarı tanıttı. Mac'in tasarımına Jef Raskin başlamış, gerisi Jobs tarafından tamamlanmıştı. Macintosh, dünyada grafik arayüz kullanan ilk kişisel bilgisayardı.

Mac satışlarının 1984 sonlarına doğru düşüş yaşaması ve hedeflerin tutturulamaması, Jobs ile CEO Scully'nin arasını açtı. Scully, Mayıs 1985'te Jobs'ı Macintosh bölüm başkanlığından alarak firmadan kovdu.

Aynı günlerde Jobs, NeXT Computer'ı kurdu. Oldukça pahalı olduğu için çok popüler olmayan NeXT iş istasyonları, ileri teknolojisi sayesinde parası olan belirli bir kesim için cazipti. NeXTcube, Jobs tarafından "sadece kişisel değil, kişiler arası bir çalışma istasyonu" olarak tanımlanmıştı. Cihaz magnezyum kasasıyla da Jobs'ın dış tasarıma verdiği önemi gösteriyordu. Firma, IBM ile işbirliğine gitti.

Jobs 1986'da sonradan adı Pixar olarak değişecek olan The Graphics Group'u Lucasfilm'den 10 milyon dolar ödeyerek satın aldı, ilk iş olarak da çalışanların yarısının işine son verdi, ellerindeki hisseleri geri satın aldı. Firma, Disney ile işbirliği içinde Toy Story, A Bug's Life, Toy Story 2, Monsters, Finding Nemo, Cars, Ratatouille, Wall-E, Up gibi pek çok animeye imza attı.

Jobs aynı yıl, biyolojik anne babasıyla kızkardeşinin kimler olduğunu öğrendi.

APPLE'A DÖNMESİ

Apple, 1996'da NeXT'i, 429 milyon dolara satın aldı. Jobs eskiden kurucu ortak olduğu firmaya, 'gayrıresmi CEO danışmanı' olarak dönmüş oldu. Kısa sürede Apple'ın 'perde gerisindeki CEO'su' konumuna gelen Jobs, firmanın zarar etmesine yol açtığını düşündüğü Newton, Cyberdog, OpenDoc gibi projelere son verdi. NeXT'e ait NeXTSTEP yazılımı, Mac OS X işletim sisteminin nüvesini oluşturdu.

Jobs'ın dönüşüyle atılıma geçen Apple, iMac serisini başlatarak kişisel bilgisayar algısını bir kez daha değiştirdi, uzun aradan sonra yeniden kara geçmeye başladı. Jobs, 2000'de firmanın 'resmi' CEO'su oldu.

Renkli iMac ile Power Mac G3, 5 Ocak 1999'da tanıtıldı. Onu 2000'de Power Mac G4 Cube izledi.

Jobs, müzik piyasasının kökten değiştiren kişisel dijital müzik çalar iPod'u tanıttı. iPod'ları 2002'de Windows uyumlu hale getiren Apple, ertesi yıl bugün bile en büyük müzik ve film satış mağazaları arasında ilk sıralarda bulunan iTunes Müzik Mağazası'nı açtı.

Power Mac G5'in duyurulduğu 2003'te Jobs'a pankras kanseri teşhisi kondu. 2004'te ameliyat olan Jobs'ın pankreasından tümör alındı.

Pixar, 24 Ocak 2006'da Disney tarafından 7.4 milyar dolara satın alındı. Jobs, yüzde 7'lik hisseyle Pixar'daki en büyük kişisel hissedar oldu.

Mobil telefon işine girme kararı alan Apple, farklı ve kullanışlı arayüzüyle akıllı telefon pazarında büyük değişimlere öncülük eden iPhone'u 2007'de tanıttı. iPhone, Pixar yapımı Ratatouille'in gösterime girdiği gün, 29 Ocak 2007'de, ABD'de piyasaya çıktı.

2009 başında sağlık nedenleriyle 6 ay izin alan Jobs, karaciğer nakli ameliyatı geçirdi. Jobs, 2010 başında yine sahneye çıkarak, kişisel bilgisayar dünyasında büyük bir devrim kabul edilen iPad'i tanıttı.

Hastalığı ilerleyen Jobs, Ağustos 2011'de Apple'ın CEO'luk koltuğunu Tim Cook'a devretti. Aynı günlerde Apple firmasının hisse fiyatı bazında piyasa değeri
340 milyar doları geçmişti.

27 Ocak 2025 Pazartesi

ENERJİ DÖNÜŞÜM MERKEZİ


Vücudunuz yetenekli bir enerji dönüşüm merkezidir. Taşıdığınız trilyonlarca hücre, besinlerle aldığınız gücü enerjiye çevirebilen organcıklarla donatılmıştır. Yiyecek ve içeceklerle aldığınız gücü kullanılabilir enerjiye çeviren süreçler, müthiş bir düzen içinde tıkır tıkır işler.


Bu süreçleri etkileyen pek çok faktör var. Yaşınız, cinsiyetiniz, hormonal metabolik yetenekleriniz, genetik mirasınız ve kişisel sağlık hikayeniz bunlardan bazılarıdır.HAYAT bir enerjidir. İhtiyacı olan enerjiyi beden ve ruhun o müthiş işbirliğinden alır.

Yürümek, koşmak, konuşmak, duymak, uyumak, gülmek, kızmak, yazmak gibi hayata ilişkin pek çok şey bu enerjiyi kullanır.Ne vücudunuzun bol bol enerji üretmesi, ne de kalorileri yüklenmesi kendinizi canlı ve güçlü hissetmenize yetmez. ´Enerji´ ve ´canlılık hissi´ arasındaki ilişkiyi sadece kaloriler belirlemez.Canlılık hissinde, biraz ruh sağlığının ve biraz da duygusallığın yeri olması gerekir.

Coşkuya Önem Verin

Enerjik ve canlı kalmayı, eskilerin deyişi ile ´taş gibi olmayı´ istiyorsanız, hayatın gücünü sadece yediklerinizde, içtiklerinizde aramayın. ´Hayat çorbası´nın içine birer tutam huzur, coşku, sevinç ve birer parmak keyif,
heyecan ve ümit katmaya bakın!Hayat enerjisinin sadece yedikleriniz, içtiklerinizde gizli olmadığının farkına varmalısınız. Sağlığın ´bedensel ve ruhsal tam bir iyilik hali´ olduğunu unutmayıp fiziksel metabolik süreçlere takılıp kalmamalısınız.Yorgunluğunuz, durgunluğunuz, bitkinlik, halsizlik ve isteksizliğinizin, uyku bölünmeleri, çarpıntılar yürek sıkışmalarınızın, sırt-bel-boyun-göğüs ağrılarının, kaşıntı ve egzamalarınızın kaynağını ruhsal elektriğinizdeki kontak atmalarında aramalısınız. Saydığımız bu ve benzeri sorunlar, çoğu kez bedenden kaynaklanmıyor.Biraz korku, endişe, üzüntü veya güvensizlik dolu olan tabancayı bir anda patlatıyor.

Eğer ruhsal enerji üretiminizin yeterli olmasını istiyorsanız şu önerileri bir kenara not alabilirsiniz.

Aceleci Olmayın

Yavaşlayın. Sağlıklı bir ruh, bedeni ile yan yana yürüyen, ona gecede gündüzde, korkuda sevgide, tasada, endişede eşlik edendir.Ruhunuzu bedeninizden ayırmayın, onu koşturup yormayın.İşe ´yavaşlayarak başlayın´.

Ruhunuzu hayatın doğal hızına, olağan ritmine bırakın. Yemenizi içmenizi, aşık olup sevmenizi, yürümenizi, düşüncelerinizi, mümkün olduğu kadar yavaşlatın.Acele etmek için çok da acele davranmayın.

Beden ve ruhunuza baş başa kalmaları, konuşup anlaşmaları için zaman bırakın.

Daha yavaş yemeye, dinlenmeye, uyumaya, zamanı uzatıp daha fazla yaşamaya, hayatı daha çok paylaşmaya bakın.Eğer hayata daha çok değmek, huzur, keşif, neşe eklemek, hayatı geçmemek istiyorsanız birinci adımın hep aynı olduğunu unutmayın.İşe yavaşlayarak başlayın.

Dirençli Olun

Size daha çok sağlık veren şeyin yalnızca pasta, börek, hamburger ve kurabiyelere gösterdiğiniz direnç olduğunu sanmayın.Kaliteli ve formda bir hayat istiyorsanız direnmeniz gereken çok şey var: Karamsarlık, korku, endişe, panik, hiddet, kızgınlık, kabalık, kin ve nefreti hayatınıza sokmayın.

Kızıp Sinirlenmeyin

Kızmayın, sinirlenmeyin. Her şey, her zaman daha önce hesaplanan, ölçülüp biçilenden farklı boyutlar kazanabilir.Çevrenizde sizi üzen, bunaltan şeyler bazen yoğunlaşabilir.Bunları ´çevresel kirlenme´ gibi algılayın.´Huzurlu olmak, içe dönük yaşamda daha önceden örgütlü olmaktır. Kafa karışıklığı, güçlük, çatışma ve karşıtlıklar hep olacaktır.Marifet, bu durumlarda da sinirlenmemek, kızmamaktır.İç sükuneti, olabildiğince korumaktır´ diyor Vincent Peale. Huzur ve sükunetin ürettiği enerji, temiz ve organik bir enerjidir.Kızgınlık, öfke, nefret gibi zararlı katkıları ihtiva etmez.

Daha Çok Sevin

Daha çok hayat enerjisi üretmenin en kolay yolu daha çok sevmektir.
Sınırsız, karşılıksız sevmektir. Sevgi oktanı en yüksek, fiyatı en ucuz yakıttır.
Bagajınıza daha çok sevgi yükleyin.

Bazen Boyun Eğin

Kabul edin! Gerektiğinde direnmelisiniz. Ama uzun süreli dirençlerin, beyhude karşı gelmelerin, uzamış streslerin adrenalin, kortizon ve ensülin gibi fazlası can yakan hormonları artırdığını bilmelisiniz.Biraz şans, kader, kısmet ve biraz da ilahi takdir hayatın içinde mutlaka yer almalıdır.Böyle durumlarda Nehru´dan yararlanın:´Hayat iskambil oyununa benzer. Elinize gelen kartlar gerçekliği
temsil eder.O kartlarla oyunu nasıl oynadığınız ise özgür iradenizi...´Elinize iyi kartlar gelmediğinde, mevcut kartlarla yetinin. Bekleyin, Kabul edin,´Bu da geçer´ deyin.Hayat sonsuz bir enerjidir. Bu enerjiyi sürekli olarak üretmek, üretirken tükenmemek, tüketmemektir.Kirletmemek ve iyi yönetmek gerekiyor. Marifet hayatı uzatmakta değil, hayatı mutlu kılmakta, ona yeni ve farklı hayatlar ekleyip ritmini ve hızını bozmamaktır.

Sevgili Can Dündar çok haklıdır!

İnsanlar şişirilen kasları, silinen kırışıklıkları ile genç kalmıyor.
Genç kalmak, yaşadığıyla övünebilmek, istediğinde başını alıp gidebilmek,
istediğinde kaldığı yerden ya da sil baştan başlayabilmektir.
Hayata taraf olmaktır.
Hayatı ıskalamamaktır.
Hayatın içinde kalmaktır.
Hayata her yaşta ve her sabah yeniden başlamaktır...

HAYAT HER ZAMAN ADİL DEĞİL

Hayatta karşılaştığımız acılar ve zorluklar, yaşamın adil olmadığını anlamamızı sağlar. Bu acılar, çoğu zaman bizi derinden etkiler ve hayatın gerçekleriyle yüzleşmemize neden olur. Ancak bu zorluklarla başa çıkmak, bizi güçlendirir ve büyümemize yardımcı olur. Önemli olan, bu zorluklara nasıl tepki verdiğimizdir. Başarı, zorluklarla mücadele etme ve onları aşma yeteneğimize dayanır. Herkesin hayatında benzer zorluklarla karşılaşması yaygındır, ancak önemli olan bu zorlukları nasıl ele aldığımızdır. Başarılı insanlar, adil olmayan durumlarla mücadele etmek yerine onları kabul eder ve üzerlerine gitmek için güçlerini kullanırlar.

Çalışma hayatının ve yaşamın gereklerinin neden olduğu stresten hepimiz etkileniyoruz. Ancak stresin oluşumunda çevre kadar kişinin algılama ve düşünme biçiminin de büyük bir etkisi var. Bu sebeple kişinin stres karşısında kendi bilişsel yapısını daha iyi anlayarak, stres düzeyini denetlemesi ve kendi yaşam kalitesini yükseltmesi de mümkün.

Texas Üniversitesi MD Anderson Kanser Araştırma Merkezi uzmanlarından Dr. Michael Fisch’in, doktor olarak kendi ve meslakdaşlarının ve hastalarının hayatları üzerindeki gözlemlerine dayalı olarak belirlediği ilkeler can simidi gibi hayatın içinde boğulmayı engelliyor. Dr. Fisch’in 10 ilkeden oluşan reçetesi, yalnız kanserle mücadele eden hastalar ve stres altında çalışan doktorlar için değil, hayatın olumsuzları karşısında daha güçlü olmak isteyen herkes için.

Işte Dr. Michael Fisch’in stres ve hayatın olumsuzlukları ile başa çıkma reçetesi:

1. Kendi özgürlük alanınızda seçebilme özgürlüğüne sahip olmaya çalışın: Dr. Fisch’e göre nasıl giyineceğinizden tutun, nasıl çalışıp nasıl yaşayacağınızın başkaları tarafından söylenmesi kişiyi olumsuz etkiliyor. Bu nedenle hayatın olabilen her alanında seçebilme özgürlüğünüzü kullanın.

2. Kendi yeteneklerinizi kullanın: Sevdiğiniz işi yapın. Ya da sevdiğiniz şekilde yapmaya çalışın. Bu şekilde hayattaki en büyük stres kaynaklarından birini doğrudan saf dışı bırakmış oluyorsunuz. Sevdiği işi yapmak kişiye mutluluk ve gurur veriyor.

3. Hayatın her alanında güzel ilişkiler kurun: Gerek iş gerekse özel hayatınızda kuracağınız güzel ilişkiler neticesinde insanlarla aranızda yaşanacak her türlü gerginlik engellenmiş ve bu sayede stres yaşamanıza neden olacak tartışmalara da girmemiş oluyorsunuz.

4. Anlık ihtiyaçlarınızın farkındalığını arttırın: Bu ilke, sürekli farklı ihtiyaçların karşılanmaya çalışıldığı hayatta, o anda asıl neyin önemli olduğunu belirlemek anlamına geliyor. Robot gibi yaşanmaması gerektiğinin altını çizen Dr. Fisch, karnınız aç olduğunda ilk yapmanız gereken şeyin onu doyurmak olduğunu söylüyor.

5. Hayatta sahip olduklarınıza minnettar olun: İşlerin kötüye gittiği bir anda sadece yürüyebildiğiniz veya nefes alabildiğiniz için minnettar olmak sizi olumsuz duygular ve stresten uzaklaştırıp olaylara daha pozitif bakmanızı sağlıyor.

6. Korkularınızdan korkmayın: Hayatta yapmak isteyipte çeşitli korkularınız yüzünden sürekli ertelediğiniz ya da yarım bıraktığınız şeylerin sizi üzmesine izin vermeyin. Dr. Fisch, korkularla başa çıkmak için biraz daha cesaretin yeterli olduğu görüşünde.

7. Değişimin sürekliliğini kabul edin: Evrende her konuda sürekli varolan değişim, evrenle eşzamanlı olarak yaşanmadığında kişinin hayatını olumsuz yönde etkiliyor. Bunun en basit örneğiyse yaşlandığımızın farkına varıp, kabul etmek.

8. İçinde şefkat ve iyi niyet barındıran bir kafa yapısına sahip olun: İnsanlar arasındaki ilişkileri düzenleyen en önemli unsurlardan biri bu. Dr. Fisch, iyi niyetle yaklaştığınızda olayların veya karşınızdaki insanların da size karşı iyi niyetli olacağını belirtiyor. Bu nedenle iyi niyet ve şefkat büyük önem taşıyor.

9. Kendinizi güvende hissedin, emniyete alın: Kişiye özel olarak kendinizi güvende nasıl hissedecekseniz o şekilde davranın. Bu durum bazı insanlar için maneviyatın önem kazanması, bazı insanlar için sıcak aile ortamı ve bazıları içinse refah içinde yaşamak şeklinde olabiliyor.

10. Hayatın neresinde fark yaratabileceğinizi bulun: Benim bir önemim var mı? sorusuna vereceğiniz cevaplar bu maddenin karşılığını veriyor. Büyük ya da küçük olsun bu soruya verdiğiniz yanıtlar hayatta diğer insanlar arasından hangi özellikleriniz nedeniyle farklı olduğunuzu ve neden özel olduğunuzu anlamanız açısından büyük önem taşıyor.

Dr. Fisch’in hayatın içinde boğulmayı engelleyen ilkelerinin önem ve sıralaması zamana ve ihtiyaca gore değişiyor. Ancak stres düzeyini düşürme ve yaşam kalitesini yükseltme konusundaki etkileri Dr. Michael Fisch’in kendisinin ve hastalarının hayatından pekçok örnekle kanıtlanmış durumda.

GÜLMEK DEVRİMCİ BİR EYLEMDİR

POZİTİF YAŞA

Bazıları için güne başlamak bile kabusken bazıları güne enerji patlaması ile başlayabiliyor. Peki güne enerji dolu başlamak için neler yapılabilir? Aslında günlük rutininizde yapacağınız küçük ama kritik değişikler enerjinizi zirveye taşımanızda ciddi katkı sunabilir. İşte güne enerjik başlamak için 8 öneri...

Güne enerjik başlamanız için 8 öneri

Sabah enerjik uyanmanız kaliteli bir uykunun yanı sıra alışkanlıklarınıza da bağlı. Günün geri kalanını pozitif ve enerji dolu geçirmeniz için bu 8 öneriyi uygulayabilirsiniz.
İyi bir uykudan sonra güne enerjik ve dinamik bir şekilde adım atmak günün kalanını da verimli hale getiriyor. Güne daha canlı bir şekilde başlamak için birtakım alışkanlıklar edinmek ise sanıldığı kadar zor değil. Her günü daha güzel hale getirmek ve hayattan zevk almak sağlıklı ve huzurlu bir yaşam vadediyor.
İşte güne enerjik başlama önerileri:
1. Spor yapın
Sanıldığının aksine sabah enerjik olmak için hemen kahve içmek yerine spor yapmak daha iyi sonuçlar sağlıyor. Her sabah yarım saat açık havada yürüyüş yapmak hem sağlıklı olmanızı hem de oksijen alarak verimli bir gün geçirmenize yardımcı olur.
2. Aç karnına yeşil limon ve nane yapraklı su için
Aç karnına ılık suyun içine yeşil limon ve nane yaprakları koyarak güne taze bir başlangıç yapabilirsiniz. Ödem atmak ve yağ yakma özellikleri bilinen limon, nane yaprakları ile birleştiğinde ise kişiye zindelik veriyor.
3. Kahvaltısız asla
Güne sağlıklı bir kahvaltı ile başlamak metabolizmayı da hızlandırıyor ve gün boyu yağ yakmayı kolaylaştırıyor. Meyveli yoğurt, süt ve muzla tatlandırılmış yulaf ezmesi ve hindi fümeli tahıllı sandviç gibi seçenekler sağlıklı kahvaltı menüleri arasında bulunuyor.
4. Kahve için
Kahve içmek kafein sayesinde enerji miktarını yukarı çıkarıyor. Kahvaltı sonrası keyif kahvesi içerek mutluluk seviyenizi artırabilirsiniz.
5. Ilık duş alın
Sabahları ılık duş almak hem uyanmanıza yardım eder hem de bedeni yeni bir güne hazırlar. Sabahları kısa bir ılık duş alarak enerjinizi tazeleyerek güne dinamik bir başlangıç yapabilirsiniz.
6. Dışarı çıkın
Balkona çıkmak ya da pencereden güneş ışınlarına bakmak gün boyu sizi zinde tutar. Güneş harika bir doğal uyaran olduğu için sizi tüm gün enerjik ve aktif hal getirecek enerjiyi almanızı sağlar.
7. Pozitif düşünün
Güne dair planlar yapmak ve pozitif bir ruh halinde olmak gününüzün iyi ve enerjik geçmesini sağlar. Mutlu hissetmek ve olayları pozitif bakış açısıyla görmek önemli.
8. Yeşil çaya şans verin
Günde bir fincan yeşil çay içmek içerisindeki kafein sayesinde sizi hareketli tutar ve antioksidan etkisi ile serbest radikallerin vücutta oluşumunu önler.
Doğayı sev, koru
Hayal et, inan, başar
Düşlerin peşinden koş
Hayatı gülümseyerek yaşa
Sevgi, her şeyin anahtarıdır
Kalbinin götürdüğü yere git
Anı yaşa, gülümse ve dans et
İnanmak, başarmanın yarısıdır
Kendine inan, her şey mümkün
Gülümse, dünya seninle birlikte gülsün
Hayat bir yolculuk, her anın tadını çıkar
Mutlu olmanın yolu, kendin olmaktan geçer
Güneş her gün yeniden doğar, umut her zaman vardır



İLETİŞİM SANATI LİDERLİK DİLİDİR


Akıllı insan söylemeden önce düşünür, sonra söyler; akılsız ise önce söyler, sonra düşünür.

İletişim yetenekleri hem iş hem de özel hayatta başarı elde etmeye destek sağlar. Başarılı bir yöneticilerin ortak özelliklerinden biri düşüncelerini düzgün bir şekilde dile getirmeleri ve karşılarındakini ikna edebilmeleridir. İşte iletişim yeteneklerinizi geliştirecek 6 öneri...

İLETİŞİM YETENEKLERİNİZİ GELİŞTİRECEK 6 ÖNERİ

En başarılı yöneticiler kolaylıkla düzgün bir çevre edinirler, düzgün konuşurlar ve etkili yazarlar. Bu yüzden artık en iyiler sınıfına girmeli ve iletişim yeteneklerinizi en yüksek seviyeye taşımalısınız. Aşağıdaki öneriler size yol gösterecektir:

1- Sözcüklerinizi Yönetin

İçinde bulunduğunuz durum ne olursa olsun daima saygı çerçevesi içinde iletişim kurun. Bu karşınızdakinin ihtiyaçlarını göz önünde bulundururken, aynı zamanda ağır başlı olmanızı gerektirir. Aşağıdaki maddeleri uygulamayı deneyin:

Konuşmakta olduğunuz kişinin neyi duymak istediğini belirleyin. Sadece gerçekleri mi istiyor? Anekdotlardan hoşlanır mı? Karşınızdaki kişinin duymak istediklerini söyleyerek yaptığınız bir konuşmada sözcükleriniz çok daha fazla değer kazanır.

Karşınızdaki kişiye değil, sorunlara odaklanın. Siz veya o ne kadar kızgın olursanız olun, karşınızdaki kişi yerine sorunlara saldırmak başarılı olmanın tek yoludur.

Aynı kişiyle gündelik hayatınızda çok sık iletişim kurmanız gerekiyorsa, bu kişinin e-mail'i mi, telefonu mu yoksa yüz yüze konuşmayı mı tercih ettiğini öğrenin. En kaprisli insanlar bile nasıl iletişime geçmekten hoşlandıklarının sorulmasından memnuniyet duyarlar.

2- Kültürler Arası İletişim Kurmayı Öğrenin

Kültürel ve etimolojik bariyerler konuşmalarınızın gereğinden farklı olmasına yol açabilir ve iki tarafa da zarar verebilir. Başka kültürlerden olan kişilerle düzgün iletişim kurabilmek için aşağıdaki önerileri inceleyebilirsiniz:

Yüksek sesle değil, yavaş konuşun. Sesinizi yükseltmek çok nadir durumlarda karşınızdakinin sizi daha iyi anlamasını sağlar.

Karşınızdakinin hiçbir şey bilmediğini varsayın ve spesifik olun. Siz işlerin nasıl yürüdüğünü biliyor olabilirsiniz, fakat herkes bilmiyor. Bu yüzden konuşmanızın başarısını garantilemek için karşınızdaki kişiye her detayı verin.

Yazılı iletişimi tercih edin. Bir e-mail daha iyi anlamak amacıyla tekrar tekrar okunmaya el verişlidir. Eğer bu yolu seçerseniz karşınızdaki kişi ile periyodik olarak telefonda da iletişime geçin, böylece tavrınızı daha net ortaya koyabilirsiniz.

En temel usulleri aklınızdan çıkarmayın. Her şey ters gittiğinde bile teşekkür etmeyi bilin ve gerektiği zaman özür dilemekten çekinmeyin.

3- Karmaşık Fikirleri İletmeyi Bilin

Her şeyi açıkça belirtmek veya vermeniz gereken bilgileri organize edip küçük gruplar halinde listeledikten sonra numaralandırmak işinizi çok kolaylaştıracaktır. Bu sayede dinleyicilerin beklentilerini karşılama ve iletmek istediğiniz bilginin anlaşılma ihtimali yükselir. Bu durumu şu örnekle açıklayabiliriz:

Eğer bana ulaşmanızın 4 yolu mobil telefon, e- mail, otel telefonu ve ofis telefonu derseniz size ulaşmak isteyen kişiler bu 4 yoldan 3'ünde bile başarılı olsalar, size daha fazla seçenek sunduğunuzu ama sözünüzü yerinize getirmediğinizi hatırlatırlar. Bu yüzden bilgileri sıralamak ve organize etmek hem eksik bilgi vermenizi engeller, hem de anlaşılma ihtimalinizi arttırır. Sonuçların ne kadar etkili olduğunu görünce şaşıracaksınız!

4- Yüz Yüze İletişim Kurmayı Tercih Edin

E-mail sayesinde yüz yüze iletişime geçme zorunluluğu azalmıştır. Masanızda oturup telefon veya e-mail ile iletişime geçmenin daha verimli olduğunu düşünüyor olabilirsiniz, ancak bu durumun bazı dezavantajları vardır.

Kendinizi izole etmek gerçek anlamda verimli iletişim kurma yeteneklerinizin kullanılmamasına yol açar. E-mail'den faydalanmanın sınırını aşmayın ve düzenli olarak yüz yüze toplantılar talep edin.

Yüz yüze iletişime geçmek niçin bu kadar önemlidir? İlk olarak e-mail'de tavrınızı ortaya koymanız zordur. Ayrıca, insanlar konuşurken göz teması kurmayı ve karşılarındakinin vücut dilini anlamaya çalışmayı sever. Sonuç olarak doğal iletişim yönleri daha açık ve güçlü bir şekilde iletişim kurmanızı sağlar.

5- Görünümünüze Dikkat Edin

Görüntünüzün de en az sizin kadar konuştuğunu asla unutmayın. Kıyafetlerinizin sizin hakkınızda neler dediğini biliyor musunuz?

Örneğin yaratıcı bir reklam ajansında çalışırken koyu ve yünlü bir takım elbise giyip eski bir saç kesimi yaptırarak Bay Tutucu olmanız aynı zamanda Bay İşten Çıkarılması Gereken olmanız anlamına gelir. Aynı durum bankada çalışan bir bayanın çok abartı giyinip gösterişli takılar takması örneği için de geçerlidir. Unutmayın ki konsept her şeydir.

6- Daha İyi İletişim Kurmanın Yararları

İletişim yeteneklerinizi geliştirmek çok ciddi bir avantajdır. Gelişme göstermeniz istediğiniz kariyere adım atmaya başlamanız anlamına da gelir. Daha iyi iletişim kurabilen kişiler daha başarılı ve sorumluluk almaya daha uygun kişiler olarak görülür ve bu kişiler genlikle zamlarla ve terfilerle ödüllendirilirler.

KENDİNİZLE BARIŞIK OLUN


KENDİNİZDEN EMİN OLUN, HER ZAMAN TUTARLI OLUN. 

Size bir olay anlatıldığında ya da gazeteden bir şey okuduğunuzda, bunu eleştirmeden algılamaya çalışın. Herkesin o anki hissedişine göre kendisi için en iyi şeyi yaptığını benimseyin ve böyle düşünmeyi alışkanlık haline getirin. Bu sürekli eleştirildiğiniz hissiyatını ortadan kaldırır ve herkesin kusurları olduğunu benimsemenize yardımcı olur.


İtici davranan ve giyinen, vücut dili kötü olan biriyle karşılaştığınızda şu parolayı tekrarlayın: "Böyle görünmeyi tercih etmesi nedeniyle suçlu değil."

YARGILAMAYIN

İş yerinizden ya da ailenizden birine birkaç dakikanızı ayırın. Sizi sıkan tavırlarını inceleyin ve bunu yaparken onu kesinlikle yargılamamaya özen gösterin. O kişinin bu tavırlarla uyumlu yaşam koşulları olduğunu kabul edin.

Özgüven sarsıntısı geçirdiğinizi hissettiğinizde, kendinize "..... yapsaydım ne olurdu?" diye sorun.Yani; düşseydim, bana gülselerdi, işe alınmasaydım, beni beğenmeseydi, reddedilseydim, vs. gibi...Soruları kendinizi sinirlendirinceye kadar devam ettirin. Bir an gelecek ve hiçbir şeyin ''en kötü'' durum olmadığını kabul edecek, böyle düşünmekten vazgeçeceksiniz.

KENDİNİZİ SEVİN

Kendinizi değersiz hissetmeye başladığınız zaman, ".... benim bir parçam, ben .......''dan ibaret değilim" egzersizini yapın. Örneğin "Kırılganlığım, sessizliğim benim bir parçam, ben kırılganlıktan ibaret değilim" gibi... Bu olumsuz olduğuna inandığınız bir yönünüzün kafanızda sürekli yankılanmasını engeller. Sizin olumsuzluktan ibaret olmadığınızı kabul etmenize yardımcı olur.

Aptalca bile bulsanız, "Kendimi seviyorum çünkü ..." kartları hazırlayın. Soluksuz kaldığınızda, kendinizle baş edemediğinizde, kartlarınızı çantanızdan çıkarın ve tek tek bakın. Olumsuz düşünceleri ve güvensizliği üzerinizden atmanıza yardımcı olacaktır.

Zihninizde olumsuz bir düşünce oluştuğunda kendinize yüksek sesle "Dur" demeyi alışkanlık haline getirin.Özgüven önemli bir kişisel özelliktir; yaşamla baş etmemizi ve sorunlarla gerçekçi bir şekilde mücadele etmemizi sağlar ve zorluklara dayanmamızı kolaylaştırır. Özgüven kazanma süreci, yaşamın önemli zorlukları ile başa çıkma gücüne sahip ve mutlu olmaya layık bir kişi olma deneyimidir. Özgüven insana güç verir, enerjisini artırır ve daha fazla çaba göstermeye özendirir. Başarı için ilham kaynağıdır. Başarılarımızla gurur duymamızı ve onlardan keyif almamızı sağlar.

Bizim yaklaşımımıza bağlı olarak başka insanlar ve dışımızdaki olaylar özgüvenimizi yükseltebilir ya da bitirebilirler. Yaşama özgüvenli bir şekilde yaklaşmak ve bunu sürdürmek önemlidir. Ancak, aşırı bir güven duygusu ile hareket ederek kendimizi ve diğer insanları tedirgin etme riskini de almamak gerekir.

Özgüvenimiz olmadığında işleri yapabilme yeteneğimizden emin olamayız. Gerekli beceriye ve deneyime
sahip olduğumuzu bildiğimiz halde daha önce hiç yapmadığımız bir işle karşılaştığımızda endişeleniriz.
Birçok durumda, özellikle karar vermemiz, inisiyatif kullanmamız veya yeni insanları işin içine katmamız gereken durumlarda rahatsız ve huzursuz oluruz.

Buna karşın, aşırı bir güven duygusu içinde davrandığımızda; sınırlarımız olduğunu kabul etmek istemeyiz, yeteneklerimiz hakkında gerçekçi olmayan düşüncelere kapılırız. Üzerimize aşırı iş yükü alırız, böylece her zaman iyi iş yapamayız. En iyiyi bizim bildiğimizi düşünürüz, önerileri göz ardı ederiz, bize yardım etmek isteyenleri de genellikle reddederiz.

Olması gereken düzeyde bir özgüvene sahip bulunduğumuzda ise; en iyi için çaba göstereceğimizi ve kabul edilebilir bir sonuç ortaya koyacağımızı bilerek işleri ele alırız. Bir işi yapamadığımızda mazeret üretmek yerine yeniden denemeye başlarız. İlk seferinde tümüyle doğru olarak anlamadığımız ya da yapamadığımız bir işin dünyanın sonu anlamına gelmediğini biliriz. Hatalarımızı dert etmek yerine onlardan ders almasını becerebiliriz. Bir çok durumla ve sorunla daha iyi baş edebiliriz.

Özgüven hedeflerimizin peşinden giderken bize güç verir. Başarılarımızla doyum ve rahatlık hissetmemize izin verir. Özgüvenimizin güçlü olması durumunda başarı bize doğal ve doğru gelir.

Birçoğumuz, belirli zamanlarda, belirli insanlarla ve belirli durumlarda kendimizi güvenli hissederken bazı durumlarda, zamanlarda ve bazı insanların karşısında özgüvenimizi yitiririz. Kendimize olan güven duygumuzu nelerin etkilediğini doğru anlamamız gerekir.

Bunun için şu soruları kendimize sormalıyız ve dürüst cevaplar vermeliyiz.

Kendimize en çok güvendiğimiz zamanlar hangileridir? Yeteneklerimizden emin olduğumuz ve kendimizi en rahat hissettiğimiz durumlar nelerdir?

Karşısında özgüvenimizin en yüksek olduğunu düşündüğümüz insanlar kimlerdir? Niçin?

Onlar, bize özgüvenimizi artıracak ne söylüyorlar veya ne yapıyorlar?

Ne zaman kendimize olan güvenimizin en düşük olduğunu hissediyoruz?

Özgüvenimizi azaltanlar nelerdir? Hangi insanlar ve hangi durumlar bizim kendimizi güvensiz hissetmemize neden oluyor? Söylenen ya da yapılanlar nelerdir?

Bu sorulara cevap verirken hazır olmadığınız yeni durumlardan ya da kıyafetinizin ve dış görünümünüzün iyi olduğu zamanlardan söz edebilirsiniz. Özgüven, çoğunlukla, kendimizi nasıl hazırladığımız ve kendimizi nasıl gördüğümüz ile ilgilidir. Özgüven gelip giden, azalıp artan bir duygudur. Bazı günler kendimizi diğer günlere göre daha güvenli ve güçlü hissederiz. Bazı günlerde de kendimizi arkadaşlarımızın yanında yetersiz hissederiz veya kendi yeteneklerimizi sürekli olarak onlarınki ile kıyasladığımız durumlar yaşarız.

Özgüvenimizin zayıfladığı durumlarda yapabileceğimiz ilk iş, hiç kimsenin mükemmel olmadığını kabul etmektir. Belki, başka insanların sizin sahip olmadığınız becerileri vardır. Ancak, siz de büyük olasılıkla onların yapamadığı bazı şeyleri yapabiliyorsunuz.

Özellikle, onlarla rekabet edebileceğiniz alanlarda kendi yeteneklerinizi geliştirmeye odaklanın. Tüm yapabileceklerinizi aklınıza getirin, yapamayacaklarınız için fazlaca endişelenmeyin, onlara takılıp kalmayın.

Özgüveni artırmanın iyi bir yolu, yaşamdaki başarılarımızı hatırlamaktır. Sahip olduğumuz tüm yeteneklerimizi, iyi kullandığımız becerilerimizi aklımıza getirelim ve güvenli davranarak kazançlı çıktığımız zamanları hatırlayalım.

Eğer, siz de özgüveninizi kazanmak ve geliştirmek istiyorsanız, yeteneklerinizi önemseyin ve kabuğunuzdan çıkın. Daha rahat ve girişken davranmayı öğrenin. Fikirlerinizi daha sesli ifade edin. Sorumluluklar alın. İş yaşamınızda karar alma süreçlerinde ve uygulamalarda daha aktif olarak kendinizi gösterin. Enerjik olmak için bu tür insanları kendinize örnek alın. Cesaretli olun, hata yapmaktan korkmayın. Başarısızlıkların birer ders olduğunu ya da başarı yolunda küçük molalar olduğunu düşünün. Elde ettiğiniz her başarıyla özgüveninizin arttığını göreceksiniz.

HAYAT KISA,TADINI ÇIKARIN

  • “Gerçek zenginlik, sahip olduklarımız değil, tadını çıkardıklarımızdır.”

Hamal isen iki şey önemli oluyor senin için: Yük ve yol...

Ancak sırtına aldığın yükle, mesafeyi aşabilirsen,ücret mevzu bahis oluyor.Aksi olursa, cereme çekiyorsun! Bunu düşünüyordum.

Yanımdaki hamalla yola çıktık.
İhtiyardı. Kendinden büyük bir yük almıştı. Benim sırtımda ise birkaç bavul vardı sadece, onunkinin çeyreği... Diyordum ki içimden "Çok gitmeden kıvrılırsa titreyen bacakları, yüklenirim sırtındaki yükün yarısını!.." Nitekim, çok geçmeden dedi ki: "Mola vakti. Gel biraz dinlenelim!. .."Ne molası, dedim ona hayretle. Ben daha terlemedim!. . " Sözüme aldırmadı. Durdu. Çöktü. Salarken yükünün ipini "Sen de dinlen hadi" dedi.

Benim canım sıkılmıştı bu işe.Genç olduğumu, ondan kuvvetli olduğumu, bunun gibi bir bunakla yola çıkmamın ne büyük hata olduğunu düşünüyordum. O ihtiyar, bir bacağını azıcık uzatmış halde sessizce dinleniyorken, ben huzursuz bir şekilde ayakta dolanıyordum. Bir saat kadar sonra yine durdu,oturdu, dinlendi. Ben kızgınlıkla dolandım etrafında..."Yükünü indirip sen de dinlen", demesine aldırmadım, ona daha çok kızdım...

Sonra yine durdu. Bana da "dinlenmemi" söyledi yine ama dinlenmedim. Yarım saat sonra "dinlenelim mi" diye sordu, aksi aksi başımı salladım...

Kaçıncı molasıydı hatırlamıyorum, birden bire dizlerimin bağı çözüldü.Kafamın içinde uçuşan kara kara sinekler sustu, çöküp kaldım. Kayış kolumdan çıktı, sırtımdaki bavullar kaydı. Ne kadar zaman geçtiğini fark etmedim.Uyumuştum da uyandım mı, yoksa bayılmıştım da ayıldım mı anlamadım...

Baktım kendi kocaman yükünün üzerine benim bavullarımı da bağlamıştı. Küçük tasına birazcık su koyup dudağıma dayadı, içtim. Sonra koluma girerek; "Hadi kalk, dedi. Bana yaslan. Ağır ağır gider ve bir süre sonra gene dinleniriz."

Dediğini yaptım. Omzundan güç aldım, ama asıl anlattıkları iyi geldi bana.

"Ben yılların hamalıyım, dedi. Nice pehlivan yapılı adamlar gördüm. Çoğu, dinlenmek istemediklerinden yükleriyle birlikte kendilerini de toprağa serdi sonunda...

Yolda gördüğümüz saçılmış kuru kemiklerin çoğu, anlattığım bu insanlara ait...
Halbuki bir yükü "taşımak" bizim işimiz, "altında ezilmek" değil!..

Unutma ki bir yük taşıdıkça ağırlaşır.Dinlenerek sen yükünü hafifletiyorsun! Belki
günün birinde hamallığın şekli değişir. Belki o günleri ben göremem.Ama sen kavuşursan o zamanlara, aman ha, kafanın içinde de sakın yük taşıma...Akşamları bırak ve hafifle... Sabah dinlenmiş olarak yeniden tekrar taşırsın yükünü. Bizim işimiz, bugünü yarına taşımak, bugünün altında yok olmak değil. Çünkü , yarınlarda bizi bekleyenler var, taşıdıklarımızı bekleyenler var...

Gerçek şu ki, hepimiz şu hayatın hamallarıyız..

Önemli olan, yüklerimizi en doğru şekilde taşımak ve hayatın altında ezilmemek.
  • “Hayat bisiklet sürmek benzer. Dengede durabilmek için sürekli hareket halinde olmak gerekir.”
  • “Hayal edebileceğiniz kadar her şey gerçek.”
  • “Geleceği satın alabilecek tek şey, bugündür.” Samuel Johnson
  • “Öldükten sonra da hatırlanmak isterseniz ya okunmaya değer şeyler ya da yazılmaya değer şeyler yaşayın.” (Benjamin Franklin)
  • “Yılların, bana öğrettiği şeylerden biri de bu oldu; mutluluğu yakalanmışsan, sorgulama.” (Charles Bukowski)
  • “Kendini, kaybetmekten korktuğun her şeyden vazgeçmek için eğit.” (Grand Jedi Master)
  • “Eğer cesur değilsen samimi olamazsın. Eğer cesur değilsen sevemezsin. Eğer cesur değilsen güvenemezsin. Eğer cesur değilsen, gerçeğin peşine düşemezsin. O yüzden önce cesaret gelir. Ve diğer her şey onu izler.” (Osho)
  • “Başarılı olmak istiyorsanız, başarısızlık oranınızı iki katına çıkarın.” (Thomas Watson)
  • “Ne en güçlü olan tür hayatta kalır, ne de en zeki olan… Değişime en çok adapte olabilendir, hayatta kalan.” (Charles R. Darwin)

ZAMAN EN KIYMETLİ HAZİNEMİZDİR

 


  • “Zaman, bir yolculuktur. Hangi rotayı seçtiğimize bağlı olarak, hayatın manzarası değişir ve anılarla dolu bir yolculuğa çıkarız.”

''ZAMAN değişti” derdi babam…


Oysa ağarmış saçlarına, eğilmiş omuzlarına, derinleşmiş gözlerine bakardım da, babam daha çok değişmişti zamandan…

Zaman yelkovanla-akrep arasında ya da takvim yapraklarında değildir…

Zaman iki nefes arasında, iki lokma arasında, iki uyanış arasında, iki gece, iki sabah arasında, iki mevsim arasındadır…

Biri doğarken biri ölürken, iki ağlayış arasındadır zaman…

“Zaman ne kadar çabuk geçiyor” derdi babam…

Oysa geçen babamdı.

Günleri boş geçmişti, haftalar, aylar, mevsimleri boş…

Bağlarındaki üzümden şarap basıp tadına bakmadan…

Aşkları doyasıya yaşamadan…

İçinden geldiği gibi kahkahalar atmadan…

En sevdiği şeydi; taşlarla küçük küçük havuzlar yapıp, çamurdan kanallarla su getirmek havuzlara, çocuklar gibi…

Kısacası…

Birçok şeyi yaşamadığını anlardım babamın; eski şarkılar çalınca ağlamasından…

Ve ne babam zamanı doldurdu, ne de babamı bekledi zaman...

“Zamanı gelir” derdi babam…

Kimi zaman ben de boynumu büker “Zamanı gelir” derim…

Bu iki kelimelik sabır ve avunma sözcüğü demek ki miras kaldı bana babamdan…

Doğrusunu isterseniz çok şey de istemez bizim gibi insanlar; hani sadece bomboş geçen bir yaşama yanmadan…

Karanlıklarda gizli gizli ağlamadan…

Diyelim ki dizlerimize vurmadan…

Ne yapacaksınız…

Keşke o en son gün söylediğini en başta söyleseydi babam:

“O kötü bir yol arkadaşıdır…

Durup da kimseyi beklemez zaman…''
  • “Zaman öldürmek yerine bir şeyler yapın. Çünkü zaman sizi öldürüyor.” – Paulo Coelho

  • “Zamanla nasıl değişiyor insan. Hangi resmime baksam ben değilim.” – Cahit Sıtkı Tarancı

  • “Zaman, kolay elde edilen ve ucuz olan şeyleri siler.” – Roy Chansior

  • “Zaman, paraya benzer, lüzumsuz harcanmadıkça, daima yeter.” – Konfüçyüs

  • “Zaman büyük bir öğretmendir. Ne yazık ki bütün öğrencilerini öldürür.” – Curt Goetz

  • “Zamanında bir adım atmayan tembel, sonradan yüz adım atmak zorunda kalır.” – Giovio

  • “Zamanın azaltamadığı, yumuşatamadığı üzüntü yoktur.” – Marcus Tullius Cicero

  • “Hatırlanan geçmiş, zamandan yoksundur. Bir aşkı, bir kitabı yeni baştan okur ya da filmi tekrar seyreder gibi yeniden yaşayamazsınız.” – Milan Kundera

  • “Zaman bekleyenler için çok yavaştır, korkanlar için çok hızlı, yas tutanlar için çok uzun, neşelenenler için çok kısa, ancak sevenler için zaman; sonsuzluktur.” – Henry Van Dyke