Bu Blogda Ara
25 Ocak 2025 Cumartesi
İNSANLIK PAYLAŞMAKTIR
SEVGİ KALPLERİN IŞIĞIDIR
SEVGİYLE BAKMAK HERKESE …
Birini yeterince seviyorsan, her şeyi affedebilirsin...Hatta göz her şeyi görmez olur. Gözün sevmek konusunda çok büyük taraf tuttuğunu herkes bilir. Sevdiğimiz birinin hiçbir eksiğini, hatasını görmeyiz. Ama sevmediğimiz, nefret ettiğimiz birinin her bir hareketini göz yakın takibe alır ve hiç aman vermez. En küçük bir hatayı bile abartır, büyütür ve olay haline getirip önümüze koyar.
Aslında göz , kulak, burun gibi duyu organları beynimizdeki merkeze bağlı oldukları için bir aracı olmaktan öteye gitmezler. Bütün iş beyinde bitiyor. Bu nedenle gözün getirdiği görüntüyü gören de görmeyen de beyindir. Ya da kulağın duyup duymaması…Kafamız başka yerde ise, karşımızda konuşanı hiç duymayız bile.Kulak sesleri almakta ama akıl başka yerde olduğundan dolayı merkeze gelmemektedir sesler.Bir kitabı okuduğumuzda da, göz yazıyı okur ama kafa dalgın olunca okunan yazıların hiç biri beyine gelmez ve algılama söz konusu olamaz.
Kafanın başka yerde olması en çok sevme durumlarında olur. Kafa sevgilide olunca ne gözün, ne kulağın ne de diğer duyu organlarının yapacağı bir şey vardır. “Aşkın gözü kördür” derler ya, doğrudur, üstelik eksiktir de. Aşkın kulağı da sağırdır. Seven insan hep burnunun doğrultusuna giderek kimseyi görmez, duymaz, dinlemez.
Aslına bakılırsa , abartıya kaçmamak koşuluyla bu her şeyi görmeme, duymama durumu fena bir şey değil. İnsanların yaptığı işlerde hata aramak yerine iyi yanlarını görmek güzel bir şey. Aşık olma halinden söz etmiyorum. O tam bir hastalık… Ama insanlara sevgi ile bakarak, çok ince detayları görmek yerine, onların yaptığı güzellikleri görmek en iyisi. Zaten insanları sevince, göz ister istemez güzelliklerden yana tavır alarak, bize sadece insanların güzel yönlerini gösteriyor. Toplumsal yaşamanın ve mutlu olmanın gereğidir de bu.
İnsan sevince mutlu oluyor ve diğerlerini de mutlu ediyor. Yaydığı pozitif enerji herkese olumlu etki ettiği gibi, dönüp kendini de mutlu ediyor.
Bir de tam tersi insanlar vardır. Her gördüğünde kusur arayan… Her an bir hata yapmanızı bekleyen… Sürekli tetikte olan insanlar vardır…Bütün besin kaynakları dostlarının yapacağı hatalardır. Mutluluktan uçarlar neredeyse, birinin küçük bir eksiğini, hatasını gördüklerinde. Böyle insanların yaydığı negatif enerjiden öyle sanırım ki şeytan bile olumsuz etkilenip, morali bozuluyordur. Şeytan, kendisinden bile beter olan bu insanlar yüzünden aşağılık duygusuna kapılıyordur belki de…
İnsanları sevmekle başlıyor her şey. Sevince detaylarla uğraşmaz ve bir bütün olarak o insanların yaptıklarına bakarız. Ve de hatalarını mümkün olduğu dikkate almadan, yaptıkları güzel işlerle değerlendiririz onları. İnsanları seviyorsak zaten bütün duyu organlarımız dünden hazırdır hataları ört bas etmeye.. En başta da göz... Sevince gözümüz güzellikten başka bir şey görmez olur. Aman öyle olsun. Hiç sakıncası yok bence..
- Sevginin gücü, her fırtınayı aşar ve her karanlığı aydınlatır.”
- “Gerçek sevgi, mesafeleri ve zorlukları aşar; kalpten kalbe köprüler kurar.”
- “Sevginin gücü, en zayıf anlarımızda bile bizi ayağa kaldırır ve yolumuza ışık tutar.”
- “Sevgi, her şeyin üstesinden gelebilecek kadar güçlü bir bağdır.”
- “Sevgi, ne kadar derin olursa o kadar güçlenir ve büyür.”
- “Gerçek sevgi, zamanın ve mekanın ötesinde var olan en güçlü duygudur.”
- “Sevginin gücü, kalplerimizi birleştirir ve bizi bütün kılar.”
- “Sevgi, tüm acıları dindiren ve tüm yaraları iyileştiren en güçlü ilaçtır.”
- “Sevgi, iki ruhun birleşmesiyle ortaya çıkan muazzam bir enerjidir.”
- “Gerçek sevgi, tüm engellere rağmen ayakta kalabilen en güçlü bağdır.”
İYİLİK, HİÇBİR ZAMAN BOŞA GİTMEYEN BİR YATIRIMDIR
Bir kere şu ortaya çıktı: Para, mutluluk getirmiyor kardeşim!
Modern dünya, sadece ''daha zenginlerin'', ''daha az zenginlerden'' biraz daha mesut olduğunu, bu saadetin de ''üstünlük'' hissinden kaynaklandığını ve uzun sürmediğini keşfetti! Psikologlar ''mutluluk'' konusuna takmış durumdalar. Temel ihtiyaçları karşılandığı sürece, daha fazla para ekstra bir mutluluk getirmiyor. Peki kim, niye mutlu oluyor? Time dergisinin son sayısı, birçok bilim adamının bu konuda yaptığı araştırmalardan çıkan ilginç sonuçları konu alıyor. Mutluluk, bizim sandığımız etkenlerden çoğuyla hiç bağlantılı değil! Para? Hiç alakası yok! Eğitim? Hiç etkisi yok! Zekâ? Aynı şekilde! Gençlik? Bilakis! Yaşlıların hayattan gençlere göre daha çok zevk aldıkları ve depresyona daha az meyilli oldukları kanıtlanmış! Evlilik? Araştırmalara göre, evli insanlar bekârlara göre biraz daha mutlu olsa da, bunun sebebi zaten mutlu olmaya meyilli insanların evlilikleri daha kolay yürütmesiyle ilgili olabilir! Güneşli havalar? Hayır! Amerika''nın bol yağmurlu bölgelerinde yaşayanların Kaliforniyalılara göre daha depresif olmadığı kanıtlanmış!
ARKADAŞLAR EN İYİ İLAÇ
O zaman insanları mutlu eden ne? Bulgulara göre dini inanç insanların mutluluğunu artıran önemli bir etkenmiş. İnanan insanlar zorluklara karşı daha kolay göğüs geriyor ve daha iyimser oluyorlarmış. Arkadaşlar, mutsuzluğa karşı müthiş bir ilaçmış! Ahbapları, dostları, aileleri ve çevreleriyle daha yakın ve sık ilişki kuran insanlar karamsarlıktan uzak kalmak için en etkili formülü bulmuşlar. Bu arada, mutlu olmak için bir grup psikoloğun kullandığı ''gün inşa etme'' metodundan bahsetmek lazım. Denekler bir gün önce dakika dakika ne yaptıklarını hatırlayıp, bu aktivitenin onların açısından mutluluk düzeyini birden yediye kadar işaretliyorlar. Bu test 900 Teksaslı kadında uygulanıyor. Sonuçlar ilginç... Bu hanımlar için en çok mutluluk veren ilk beş aktivite, seks, arkadaşlarla sosyalleşme, evde yatıp gevşeme, dua etme ve yemek yeme! Bunları spor yapma ve televizyon seyretme takip ediyor! Tuhaf ama ''çocuklarla ilgilenmek'' listenin en altlarında, ev işinin bir sıra üstünde yer alıyor!
ÇALIŞ, ŞÜKRET SENİN DE OLSUN
Bütün psikologların üzerinde fikir birliğine vardıkları üç mutluluk formülü var: Şükretmek, iyilik yapmak ve yaptığın işi sevip daha çok konsantre olmak! Şükretmek, hayattan duyduğun memnuniyeti ifade etmek, hatta bunu düzenli olarak yazmak ve söylemek, sadece insanın keyfini yerine getirmekle kalmıyor. Kalifornia Üniversitesi''nin araştırmasına göre fiziksel sağlığı düzeltiyor, enerji seviyelerini yükseltiyor, acı ve yorgunluğu azaltıyor! İyilik yapmak, sözgelimi düzenli olarak bir huzurevini ziyaret etmek, bir komşuya yardım etmek, babaanneye mektup yazmak, mutluluk derecesini ani ve dramatik biçimde artırıyor! Ne para, ne aşk, ne güneş, ne gençlik. Yaptığınız işi sevip, o işe bütün konsantrasyonunuzu ve enerjinizi severek vermek de, mutluluğun formüllerinden biri. Marangoz olsanız da, doktor olsanız da böyle. O kadar araştırma, kolonoskopide ekstra 60 saniyeye katlanan denekler (!), yazışmalar, toplantılar, istatistikler... Psikologlar yine bize ana okulunda öğretilenlerle kutsal kitaplarda yazılanları bulmuşlar:
Mutlu olmak için çalış, iyilik yap, şükret !
- Yaptığın iyiliği hatırlama, gördüğünü unutma.
- İyilik, hiçbir zaman boşa gitmeyen bir yatırımdır.
- Başa kakılan bir iyilik daima hakaret yerini tutar.
- Sıcak bir gülümseme evrensel iyilik dilidir.
- Aşağılık insanlara iyilik etmek, denize su taşımaya benzer.
- İyiliğinize inanılmasını istiyorsanız, ondan hiç söz etmeyin.
- Nerede bir insan varsa, iyilik için bir fırsat vardır.
- Bir rolü oynamanın en iyi yolu, karakterin kendisi olmaktır.
- İyi bir şeyler yapmak için, önce iyilere inanmak gerekir.
- Bir insana yapılan iyiliğin hatırlatılması, onu suçlamakla ayni şeydir.
- Suçluyu bulmak istiyorsanız, önce işlenen suçun kime yaradığını araştırın.
DOYUMSUZLUK DEPRESYONA NEDEN OLUYOR
Hep daha fazlasını istemek...
Bulunduğumuz noktadan daha ileriye gidebilmemiz, bunu önce hayal etmemize,
daha sonra da bu hayali hedefleyerek çaba gösterip, emek vermemize bağlıdır.
Daha fazlasını istemek bir yandan bizim gelişimimizin temelini oluştururken,
diğer yandan bizim yaşamımızı baltalayabilir. İki tip insanın hayatında daha fazlasını istemesi onun yararına değil zararına olacaktır. Elindekilerin kıymetini bilmek veya yetinmek yerine, neye sahip olamadığını soruşturarak yaşayanlar: Huzursuz, kaygılı tiplerdir genelde. Daha çok yakın çevreleriyle ilgilenirler. Konu ne olursa olsun, yakın çevreleriyle gizli bir rekabetleri vardır. Bu yüzden de hiçbir zaman tam huzur bulamazlar.
Evlerini komşularının eviyle kıyaslar, kendi evlerinin nasıl daha iyi döşenmiş veya daha iyi manzaralı veya daha büyük olduğuyla uğraşırlar. Arabalarını, iş arkadaşlarının arabasıyla kıyaslarlar. Diyorum ya konu önemli değildir, işlerini, eşlerini, hatta kilolarını mukayese ederler. Kendi sahip olduklarını daha iyi veya daha kıymetli algıladıkları sürece problemleri yoktur. Ama huzur bulamazlar, bu noktadan itibaren mutlaka kendilerini kıyaslayacak başka bir çevre bulur ve gene orada yetememelerinin getirdiği sıkıntıyı kendilerine yaşatırlar. Arabasıyla keyifle dolaşacağına, daha hızlısına veya daha üst modeline sahip olamamanın sıkıntısını dillendirir. Evinde camının kenarında sevdikleriyle kahve içeceğine, manzarasının ne tarafa baktığına kafa yorar. Eşinin kendisine sunduklarına şükran hissedeceğine, başka kadınların veya erkeklerin peşinde kendisini harcar.Neyi elde ederse etsin nafiledir. Hiçbir zaman doyumu kalıcı olamaz.
Neye sahip olursa olsun yetinmeyip, her şeye sahip olabilmek adına hırs yapanlar:
Dışarıdan ilk bakıldığında bu gruptaki insanları, hedefleri olan ve kendilerine çizdikleri yolda kararlılıkla ilerleyen insanlar olarak değerlendirebilirsiniz. Gayet karizmatik ve başarılı görünebilirler. Onları, gerçekten başarılı, ilerlemeye açık ve aynı zamanda mutlu olan kişilerden ayıran fark içlerinde bir yerlerde gizli kalmış ve çözülememiş bir öfke duygusunun varlığıdır. İçlerinde taşıdıkları yoğun öfke, doyumlarının katilidir. Öfkeleri, köklerini geçmişlerinden alır. Kimilerinde ki öfke, geçmişte çektikleri acının, itilmişliğin yükü ile gelir, kimilerinde ise beklediği ve arzuladığı sevgiyi görememenin sıkıntısı ile.. Sahip olma eyleminin, içindeki boşluğu dolduracağını (yani aslında yaşadığı öfkeyi dindireceğini) zannederek, müthiş bir hırsa kapılırlar. Sahip olmaya çaba verdikleri ama sahip olduktan sonra eskisi kadar değerli görmedikleri hedeflerin peşinde yaşamlarını geçirirler. Sahip olunmaya çalışılan şey; para, güç, kadın, şöhret, güzellik, aşk, iktidar olabilir. Hangisinin peşinden gidiyorsa; hep daha fazlasını isteyerek, sahip olabilmenin kendisine mutluluk getireceği yanılgısının içinde geçen bir yaşam sahibi olurlar. Sonuçta ne kendileri mutluluk ve doyum yaşayabilmişlerdir, ne de sevenlerine mutlu olma iznini tanımışlardır Yaşam, her iki gruptaki bu kişilere çok önemli bir ders verir. Bu dersi alıp sindirene kadar yaşamlarında bir şeyi değiştirebilmeleri zordur ve o ders ancak yaşamın bir sonu olduğunu ve her zaman varolamayacağımızı anlamaktan geçecektir. Pek çokları için bunu anlamanın belki de tek yolu ölümle yüzleşmek olacaktır. Ne gariptir ki, bunu anlayabilen ve değerlendirebilen insanların önünde ki zaman çok kısıtlıdır.
İşte bu yüzdendir ki; sizler şimdiden hemen bugünden; sahip olma arzunuzun, öfke ve hırslarınızın, doyumsuzluklarınızın üzerinde düşüneceğiniz ve çalışacağınız birkaç saati kendinize ayırınız.
Emin olun ileride hiç pişman olmayacaksınız.
Size içten bir şekilde güzel olduğunuzu söyleyen ,
Suratına kapadığınızda sizi geri arayan ,
Sizin uykuya dalmanızı seyretmek için uyumayan ,
Sizi alnınızdan öpen ,
Size en zor anlarınızda bulutların üstüne çıkarmak isteyen ,
Arkadaşlarının önünde elinizi tutan...
- “Doyumsuzluk, aç gözlülük ve hırs, mutsuzluğun ana kaynaklarıdır.” – Dalai Lama
- “Doyumsuz insanlar, mutluluğu hep daha fazlasında ararlar ama hiçbir zaman tam olarak bulamazlar.” – Anthony J. D’Angelo
- “Doyumsuzluk insanı açgözlülüğe iter, açgözlülükse huzursuzluğa.” – Benjamin Franklin
- “Doyumsuzluk insanı daha fazlasını aramaya iter, fakat mutluluğu da o kadar uzaklaştırır.” – Peter Hedges
- “Doyumsuzluk, tatmin edilmez arzuların sınır tanımamasıdır.” – Confucius
- “Doyumsuz insanlar, huzurun değil, tatmin edilemeyen arzularının peşinde koşarlar.” – Unknown
- “Doyumsuzluk, sahip olunanlar değil, sahip olunmayanların özlemini çekmektir.” – Aristotle
- “Doyumsuzluk, insanı sahip olduğu her şeyi kaybetmeye iter.” – John Steinbeck
- “Doyumsuz insanlar, arzularının peşinde koşarken, sahip olduklarına şükretmeyi unuturlar.” – Unknown
24 Ocak 2025 Cuma
RENKLİ HAYATLAR
HAYATINIZI RENKLENDİRİN
1. Düzenli ve tutkulu bir ilişki yürütmenin en iyi yolu dönem dönem hiçbir şey yapmamaktır. Kimse birbirine acı vermeden, biraz ilişkiden uzaklaşın.
2. Uzmanların "paradoksal problem çözümü" adını verdiği yöntemi uygulayın. Örneğin, cinsel sorunlarınızı gidip bir danışmanla görüşmek yerine önce yatağınızın yerini değiştirin.
3. Evli çiftler konusunda uzman John Gottman'a kulak verin. Araştırmasına katılan çiftlerden hangilerinin üç yıl içinde boşanacağını yüzde 94'lük doğruluk payıyla bilen Gottman'a göre, kadınlar kocalarının söylediği sözlere 15 dakikalık periyotlar içinde dört ya da beş kez sinirleniyorsa, bu çiftin en geç dört yıl içinde boşanacağı anlamına geliyor.
4. Yine Gottman'a göre, eğer sevgilinizle tartışarak geçirdiğiniz vakit, onunla sorunsuz, mutlu geçirdiğiniz vaktin sadece yedide biri kadar ise, ilişkiniz iyi gidiyor demektir. Eğer sorunlarınızın yüzde altmışı "çözülemez" türdense meraklanmayın, normalsiniz.
Kültür
5. Televizyonunuzu atın! Saçma gelebilir ama eğer ömrünüzün bir yılını televizyondan uzak geçirirseniz, kendinizi çok daha iyi hissedeceksiniz. Böylece sinemaya, tiyatroya gitmek için de bol vakit bulabilirsiniz.
6. Hayatta olup bitenleri takip etmek için dünyanın dört bir yanında çıkan gazeteleri, dergileri İnternetten okuyun.
7. En az beş tane caz albümü alın. İste size küçük öneriler: Miler Davis'in "Kine of Blum," John Coltrane'in "A Lome Suareme" ya da Duke Ellington'in bir albümü.
8. Bestseller'lardan nefret etseniz de, en kısa zamanda Tolkien ile tanışın. "Yüzüklerin Efendisi" filmi geldiğinde, en azından bu konuda söyleyecek sözünüz olur.
İş
9. Kariyer seçiminizi yaparken "kapasite"niz kadar sizin için "uygun" olup olmadığını göz önünde bulundurun. En önemli 10 kişisel özelliğinizin listesini yapın ve sizin için neyin önemli olduğuna karar verin.
10. Zeki bir çalışkan olun. Önemli olan nasıl "çok çalıştığınız" değil, nasıl "çalıştığınız"dır. Temel ipucu: Her ne kadar güç patronunuzda olsa da, ofisteki diğer çalışanları da etkilemeye çalısın.
11. Değişikliklerden korkmayın. İş yaşamındaki değişiklikler bir dönem her şeyin yerli yerine oturması için kendinize vakit tanımanız anlamına gelir.
12. "Esnek" olun. Günümüz iş dünyası çok yönlü hizmet verebilen, birçok konuda uzmanlaşmış elemana ihtiyaç duyuyor.
Oyun
13. Arada bir de olsa spontane davranın. Eğer bir ünlüye çok uzun zamandır hayransanız, hemen ona bir e-mail gönderin. Hoşlandığınız kişiyi ilk gördüğünüz anda ona duygularınızdan bahsedin. İçinizden mırıldandığınız şarkıyı yüksek sesle söylemeye başlayın.
14. Güzel bir şey yapın. Zahmetli ama lezzetli bir yemek, sevdiğiniz biri için bir kartpostal, kişisel İnternet sitesi...
Bunlar kendinizi iyi hissettirecektir.
15. Tutkularınızı paylaşabileceğiniz insanlar bulun. Beraber saatlerce bilgisayar oyunu oynayacağınız, spor yapacağınız, satranç oynayacağınız birileri hayatınızı renklendirecektir.
Sağlık
16. Gülün. Gülmek sadece stresinizi yenmenizi sağlamakla kalmaz, kalbinizi de korur. Amerikalı ilim adamları çok gülen insanların kalp hastalıklarına karşı daha dayanıklı olduğunu söylüyor.
17. Sigarayı bırakın. Herhangi bir sağlık sorunundan muzdaripseniz, öncelikle yapmanız gereken yine sigarayı bırakmaktır. Kararlı olun.
18. Yanınızda her zaman aspirin bulundurun. Sadece baş ağrısını geçirmez, zamanı gelince hayatınızı da kurtarır. İngiliz Kalp Vakfı’nın Araştırmasına göre, kalp krizi geçiren birine verilen aspirin ölüm riskini büyük ölçüde azaltıyor.
19 Korunun. Cinsel ilişki yoluyla bulaşan hastalıklar gün geçtikçe artıyor.
Mutluluk
20. Yeni yılda olumlu düşünme gücünüzü devreye sokun. Her gün, sizi neyin rahatsız ettiğini düşünün ve o konuda çözüm üretmeye çalısın.
21. Üstünüzdeki giysiye şöyle bir bakın: Çevrenize nasıl bir mesaj veriyorsunuz? Giysilerinizde ne kadar açık renkler tercih ederseniz başkalarının enerjisini de o kadar itersiniz. Bu yüzden doktorlar beyaz giyer. Koyu renkleri tercih ederseniz, daha fazla enerji çekersiniz üstünüze ve otoriter bir havanız olur; bu yüzden polis üniformaları koyu renktir. Toplum içindeki konumunuza uygun renkte elbiseler giyin; aralara ruhunuzu ortaya çıkaracak renkler katmaktan çekinmeyin.
22. Kalp egzersizi yapın: İnsanları sevin!
23. Bütün konsantrasyonunuzu beyninizin merkezine, yani gözlerinizin tam ortasına yoğunlaştırın: Ruhun gerçek yuvasına. Bu egzersiz yoga felsefesine göre ruhsal ölümsüzlük anlamına gelen, "üçüncü öz"ünümü açacak.
Beslenme
24. Kalori hesaplarını bir kenara bırakın. Eğer kilonuzun fazla olduğuna inanıyorsanız, aşırıya kaçtığınız noktalarda kendinizi tutmaya çalısın.
25. Bir meyve sıkma makinesi alın ve uzmanlara kulak vererek haftada üç kez "kullanın!"
26. Saat başı bir bardak su için. Bu sık sık tuvalete gitme ihtiyacına yol açacak olsa da, yarım litre su enerjinize yüzde 20 enerji katar.
27. Bu seneyi "iyi uyuma yılı" seçin: Gün ortasından sonra kafeinli içeceklerden uzak durun, alkol almayın, bedeniniz iflas etmeden yatağa girin.
Zayıflama
28. Spor yaparken bulunduğunuz ortamın aromalı olmasına özen gösterin. Şaka değil; New York'ta yapılan bir araştırmaya göre, spor yaptığınız ortam nane kokuyorsa enerjiniz artıyor ve daha az zorlanıyorsunuz.
29 "48 saat kuralı"nı aklınızdan çıkarmayın. Her gün spor yapmak çok da doğru değil bazı uzmanlara göre. Ama eğer her spor seansı arasında 48 saatten fazla vakit bırakırsanız da zorlanma ihtimaliniz var.
30. Egzersiz yapmak istiyorsanız, açık havayı tercih edin diyor uzmanlar. Amerikan Egzersiz Merkezi (ACE) bu yılın en büyük spor trendinin açık havada verilecek egzersiz dersleri olacağını açıkladı.
Para
31. Ailenizi "finans gurksu" olarak görmeyin. Son araştırmalar, insanların yüzde 40'ının parayla ilgili sorunu olduğunda ailelerine danıştığını ortaya çıkardı. Ama uzmanlar bu yaklaşımın yanlış olduğu görüsünde; tabii eğer 20 yıl öncesinin önerilerini dinleme arzusunda değilseniz.
32. Eğer para konusunda eşinizle ortak hareket ediyorsanız, görüşmelere mutlaka birlikte gidin. Çünkü kadınlar can alıcı sorular sorma konusunda erkeklerden daha yetenekli.
33. İyi para kazanmak istiyorsanız, kariyerinizi seçerken özen gösterin. Warwick Üniversitesi'nin yaptığı bir araştırmaya göre hukuk ve politika eğitimi görenler ziraat fakültelerinden mezun olanlardan yüzde 50 daha az kazanıyor.
Hiçbir şey için "BENİMDİR" deme! Sadece deki: "YANIMDADIR!"
Çünkü ne "ALTIN" ne "TOPRAK" ne "YAŞAM" ne "ÖLÜM" ne "SEVGİLİ" ne de "KEDER" daima SENİN KALMAZ.
VİCDAN VE MERHAMET
Adaletsizliğin en büyüğü; adil olmayıp adil gibi görünmektir.
Bütün dünya insanları olarak merhamet duygusunu yaşamaya ve yaşatmaya en çok ihtiyaç duyduğumuz bir zaman dilimi içerisinde bulunmaktayız.
İnsanlar işine gelince değil de vicdanına değince iyilik yapsalardı; bugün çıkar ilişkileri değil gerçek sevdalar yaşanırdı.
İyi bir vicdan, en rahat yastıktır.
En mükemmel adalet, vicdandır.
İnsanın kendi vicdanı, sözden daha ağırdır.
Vicdan aynı zamanda adalet duygusudur “Hak verme” duygusudur.
İnsanlar kötülüğü; vicdanları zayıf olduğundan dolayı yaparlar.
Özellikle çıkarlarını düşünen insanların çoğaldığı, fedakarlığın azaldığı yerlerde ''hile ahlaksızlık'' bu kadar artarken ve insanlar iki yüzlü olurken, paranın saltanatı ''merhameti ve vicdanı susturmak için'' her türlü hilekarlığa baş vururken !
Nasıl; adalet ile zulüm bir yerde barınmaz ise vicdanın çalışmadığı yerde de merhamet barınamaz.
Nasıl; hak hukuk ve doğruluğun bulunduğu yerde zulüm olamaz, zalimler bulunamaz ise ''vicdanın olduğu yerde'' merhamet, hak yemeye, sömürüye karşı çıkar, insan iradesini etkin kılar.
Bunun yanında vicdan tek başına yetmiyor.
Vicdan edilgendir lakin merhamet etkendir. İnsanların başına bir şey geldiği zaman üzülürsünüz bu sizin vicdanınızı sızlatır fakat hiç bir şey yapmayıp sadece üzülürsen ne faydalı nede yararlı olabilirsin.
Vicdan duygusu içimizde sesiz ve sedasız durursa hiç bir anlam ve geçerlilik kazanmaz. Bir insanın vicdanı merhametle birlikte ''eyleme geçmiyorsa'' ne ahlaktan nede dürüstlükten bahsedebiliriz.
Merhamet bir erdemdir; ne haksızlığı bilir nede haksızlığa uğratır. Zorlama, kin, nefret gibi haris duygular onunla birlikte yaşayamaz.
Merhamet ve vicdanın olduğu her yer de barış, kardeşlik olur.
Günümüz kapitalizmin yaşam biçimi ile toplumda insanlar bencil,
kıskanç , hırsız, yalancı çıkarcı olmaya başladılar.
İnsanlar neden bu kadar vicdansız ve merhametsiz duruma geldi sorusu akla geliyor.
Kapitalizm; her zaman insanların ortak değerlerini inceden inceye törpüleyip yok eder.
Özellikle; insanı insan yapan en önemli vicdan ve merhamet değerlerini tiye alır. İnsanlar üzerinden, bu duyguyu zayıflıkmış gibi empoze eder.
Vicdanın ve merhametin birlikte olduğu yerde yalanın,talanın yaşamayacağını,insanların satın alınamayacağını çok iyi bilir.
Vicdan; kişinin kendi ahlaki değerleri ile yapmış olduğu veya yapmak istediklerini sorgulayan kişilik özelliğidir, bir iç sestir.
Ruhun gelişimi ile birlikte görgü ve bilginin toplamından elde edilen bir yetenektir..
Bunu bilen kapitalizm; vicdanı ve merhameti saf dışı bırakmak için bütün hile baz oyunlarını seferber etmiştir.
Ahlak, vicdan ve merhamet olmadan, ne insan hayatı ne de aile korunabilir.
Özellikle son günlerde ülkemizde ve dünyada yaşananlar klasik tabirle tarih bir kez daha tekerrür ediyor.
Marks'ın dediği gibi “bir olay tarihte iki kere meydana gelir, biri gerçek diğeri komik”
Maalesef; insanlığın varoluşundan beri savaşlar sürekli yaşanıyor.
Ülke yönetiminde söz sahıbı olanlar, her şeyin tek hak sahibi olduğunu zannediyor.
Yaşanan bunca şeye; insaf, vicdan ve merhamet penceresinden bakanların sayısı oldukça az.
Bu durum, yaşanan trajedinin görmezden gelinmesine ve karmaşık olayların tek bir şeye indirgenmesine neden oluyor.
Bu indirgemelerin sonucunda ortaya çıkanlar ise kafaları bulandırıyor.
Herkesin farklı bir hesabi var.
Politik yaklaşımlar, yaşanan acıların görmezden gelinmesinin baş sebebi kişisel çıkarlardır.
Çıkar ilişkilerinin yaşam biçimi olduğu yerde ne adaletten nede hakkaniyetten bahsedebiliriz.
Sorgulamayan insan içinde en kolay yol, toplumun çoğunluğuna uymak olmuş.
Vicdan ve merhamet duygularından yoksun insanların kirlettiği dünya yaşanmaz hale geldi.
Bir insan; yapılan haksızlıklar karşısında susuyorsa vicdanı merhametle birlikte harekete geçirmek zorundayız.
Bu ülkemizin bekası için olsun bütün dünya insanlığı için olsun çok önemli.
İnsanların merhametinin eyleme geçmesini engeller, vicdanlarını susturursanız, kalemi kılıçla kesen insanlar sürüsü yaratırsınız.
Dini ve kadını kullanarak hiç bir fikir, düşünce, ideoloji başarıya ulaşmamıştır.
İnsan olmanın temel değerlerinden biri olan ''vicdan ve merhamet'' İnsanı geliştirir, olgunlaştırır, daha geniş bakış açıları kazandırır.
Bencilliği yok eder, şiddeti ve kabalığı giderir, insanları daha "duygusal" daha "sorumlu" yapar..!
MENFAATCİLER
- Sadece kendi menfaatlerini düşünen insanlar, günün sonunda yalnız kalmaya mahkumdur.
- Menfaat peşinde koşanların, kaybedeceği en kıymetli şey; itibarlarıdır.
- Menfaat uğruna karakterini satanlar, ömür boyu bedel öder.
- Çıkarları için yalan söyleyenler, bir gün kendi yalanlarında boğulurlar.
- Kendi çıkarı için seni kullanan biri, gün gelir seni yok sayar.
- Menfaat için bencilleşenler, değerlerinden uzaklaşırlar.
- Menfaati biten insanın muhabbeti de biter.
AHLAK NEDİR ?
- 1.İnsanın doğuştan getirdiği ya da sonradan kazandığı birtakım tutum ve davranışların tümü.
- 2.Kişide huy olarak bilinen nitelik; iyi ve güzel olan nitelikler.
Felsefe açısından temel etik kavramları
- Özgürlük
Bireyin engellenmiş olmaması durumudur. Başka bir tanımda ise bireyi kısıtlayan iç ve dış etkilerin olmaması durumu özgürlük olarak tanımlanmıştır. Etik açısından özgürlük ise bireyin iyi ve kötüyü birbirinden ayırt edebilme yeteneğine sahip olmasıdır.
- İyi-kötü
Felsefe'de insanın ahlaki değeri olan davranışlarda bulunmasına iyi, ahlaki değeri olmayan davranışlarda bulunması ise kötü olarak nitelendirilmiştir.
- Sorumluluk
Felsefe'de kişinin kendi yetki alanlarına giren, üzerine görev olarak verilen değerleri yerine getirmesine denir.
- Erdem
Felsefe'ye göre iyi olan her şey erdemdir. İnsan iradesinin ahlaki açıdan iyiye yönelmesi de erdem olarak nitelendirilmiştir.
- Ahlaki eylem
Bireyin uyulması gereken genel ahlak kurallarına uygun davranışlar göstermesidir.
AHLAKSIZLIK
Ahlaksızlık, ahlaki yasaların, normların veya standartların ihlalidir. Ahlaksızlık normalde insanlara veya eylemlere uygulanır veya daha geniş anlamda gruplara, kurumsal organlara ve sanat eserlerine de uygulanabilir. Ahlaksızlık birçok toplumlarda suç ve günah olarak kabul edilmekdedir.
Ahlak doğru olan şeyleri ifade ettiğinden, ahlaksızlık çalmak, yalan söylemek ve öldürmek gibi yanlış şeylerle ilgilidir. Ancak bu tam olarak doğru değil ve karışık bir durumdur, çünkü bireylerin ahlaksızlık hakkında kendi düşünceleri vardır. Birçok insana göre öldürmenin ahlaksızlığın bir örneği olduğu kabul edilebilir, ancak bazı insanlar argo dil kullanmak gibi şeylerin ahlaksızlık olup olmadığına katılmıyor olabilir. Her ne kadar farklı dinlerin kendi ahlaksızlık fikirleri olsa da kelime her zaman yanlışlık ve saldırganlık ile ilişkilidir.
İnsanoğlunun içinde yaşadığı dünyayı ahlâk ve etik değerler düzenler, biçimlendirir. Objektif, normatif bir kavram olan etik değerleri; kanunlar, standartlar belirler. Subjektif, kişiye özel bir kavram olan ahlak, etiğin pratiğe yansıması olarak ifade edilebilir ki, kişiyi kendi davranışları hakkında bir yargıda bulunmaya iten; ahlaki değerleri üzerinde yargılama yapmasını sağlayan vicdanını şekillendirir.
İlkeler söz konusu olduğunda etik kavramı kullanılırken, davranış söz konusu olduğunda ahlak kavramı kullanılır. Kısacası, bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları ahlak olarak ifade edilirken; çeşitli meslek kolları arasında taraflarının uyması veya kaçınması gereken davranışlar bütünü olarak etik kavramı kullanılır. Dolayısıyla etiği, mal ve hizmet üretenlerin, kamu hizmeti yapanların, toplumsal düzeni sağlayanların dikkat etmesi gereken ilkeler olarak da ifade edebiliriz.
Hükümetler ve yöneticiler, iş normlarını ve ahlaki değerleri uygulamaya yansıtmak için öncü rolü oynamalıdırlar. Yöneticiler, özellikle üst düzey yöneticiler, kurumsallaşan iş ahlakı sayesinde ahlaki karar vermeyi teşvik edecek ve destekleyecek bir örgütsel ortamı yaratmak için birinci derecede sorumluluğa sahiptirler. Neticede iş ahlakının kurumsallaşmasıyla, ahlaki kavramların veya kuralların günlük eylemlere uygulanması ve entegrasyonu ifade edilmektedir.
Öyle Bir Sistem Kuralım ki, Kişilere, Gruplara Bağlı Olmadan, Hukuki Düzenlemelere Göre Kapsayıcı Bir Şekilde İşlesin. Sistemdeki Hataları, Eksiklikleri Birileri Darbe Gerekçesi, Kader Meselesi Olarak Kullanmasın. Sistem Kendini Bağımsız Düzenleyici ve Denetleyici Kurumları Aracılığıyla Kontrol Etsin ki, Atalarımızın, Şehitlerimizin Kemikleri Sızlamasın…
11 Eylül 2022 Pazar
WCM = WORLD CLASS MANUFACTURING
WCM Modeli, İsraf-kayıp analizini temel alarak tüm değer zincirindeki önceliklerini belirler. Önceliklerine göre israf ve kayıpları azaltırken, önemli düzeyde bir performans elde etmek ve sürdürmek için tüm organizasyonu destekleyerek sürekli iyileştirme zihniyetini uygular..İşletmelerin sürekli üretimlerini devam ettirmek, artan rekabet ve tüketim dünyasında faaliyetlerine devam etmeleri için yalın üretim sistemlerini kullanmak zorunda olmaları kaçınılmazdır.

WCM çalışmaları ile iş kazalarının sıfıra indirildiği ortamda oluşturulan ürünün;
En iyi kalitede (Toplam Kalite Kontrol), sıfır duruşla (Toplam Üretken Bakım),
sıfır stokla (Tam Zamanında Üretim) ve sıfır kayıpla (Toplam Endüstri Mühendisliği) üretilmesi sağlanır..Yalın üretim sistemlerini kendilerine adapte etmeyi başaran firmalar; WCM üretim modeline yönelmişlerdir.

Pillar(sütun); tam olarak Türkçe bir tanımı olmaması ile birlikte kısaca WCM üretim modeli gerekliliklerini sağlamak üzere çalışmalar sürdüren departmanlardır. Üretim modelinin yapı taşlarını oluştururlar. Teknik pillarlar ve yönetimsel pillarlar olarak iki farklı grupta incelenir.
Teknik Pillar; işlerin daha çok metotsal kısımlarıyla ilgilenen operasyonel pillarlara verilen isimdir.
Yönetimsel Pillar; işlerin daha çok yönetimsel kısımlarıyla ilgilenir ve organizasyonun gelişimine yardımcı olmayı hedefler.

- İş Güvenliği, işletmede güvenli davranış ve kültürü benimseyerek kazaları önlemektir.
- Odaklanmış İyileştirme, uygun yöntemi kullanarak kaliteyi, üretkenliği artırmak ve maliyeti düşürmek için önemli bilgi birikimi yaratmaktır.
- Otonom Bakım, ekipmanların yoğun olduğu alanlarda ilgili ekipmanın operatörlerinin ve o ekipmanın teknik verimliliğinin muhafaza edilmesidir.
- Profesyonel Bakım, bakım ekibi ile sıfır arıza prensibine uymak ve bakım maliyetini en aza indirmektir.
- İş Yeri Organizasyonu, Toplam Endüstri Mühendisliği metodolojisi ile israf içeren operasyonların, düzensiz hareketlerin, işlerin ve katma değersiz hareketlerin elimine edilmesini sağlamaktır.
- Kalite, ürün tasarımından müşteriye kadar olan tüm süreçlerde gerek iç gerekse dış müşterilere etki eden hataların sıfırlanmasını hedeflemektir.
- Lojistik, hammadde tedarik sürecinden ürünün müşteriye teslimatına kadar olan bütün süreçlerde stoğu ortadan kaldırarak ve malzeme taşımayı en aza indirerek “0” stok hedefine ulaşmaktır.
- Erken Ekipman Yönetimi ve Erken Ürün Yönetimi, Tüm pillarlar uygulanırken öğrenilen dersleri kullanarak, üretimi, satışı ve kullanımı kolay, proje maliyetini ve süresini en aza indiren yeni ekipman/ürünleri piyasaya sürmektir.
- İnsan Kaynakları Gelişimi, başarılı bir WCM modeli uylamak adına insan katılımının önemini ele alarak, insanları yetiştirmek, eğitmek ve beslemektir.
- Çevre, ortamdaki çevre ile ilgili ortaya çıkabilecek kazaların önlenmesini sağlamak için işletmenin çevreye olan tüm etkilerini kontrol etmek ve azaltmak için bir sistem oluşturmaktır.
WCM modelini sistemin tamamında doğru kararlar alarak uygulamak için farklı süreçlerde farklı yöntemler kullanılabilir. 5N+1K, Balık Kılçığı Metodu, 5S Uygulaması, Heinrich Pramidi, Spaghetti Diyagramı, ABC Önceliklendirmesi, Değer Akış Haritalama, Poka Yoke, Kanban, Kaizen bu yöntemlerden bazılarıdır..Endüstri 4.0’ın yavaş yavaş kendini hissettirmesiyle birlikte küçük firmalar yalınlaşma sürecine yeni yeni başlamış olup büyük ölçekli global firmalar ise WCM üretim sistemine geçmeye ve bu sistemi kendi bünyelerinde geliştirmeye başlamışlardır.