Bu Blogda Ara

5 Şubat 2018 Pazartesi

İZMİR DİKİLİ (ATERNEUS)

İzmir'in ilçesi olan Dikili, İzmir’e 118 km, Ayvalık’a 42 km, Altınova’ya 25km, Bergama’ya 24 km.uzaklıktadır.Dikili nüfusu 42.000 kişi, yüzölçümü 541 km2 , konumu itibariyle Ege denizi kıyısında ve Midilli Adası karşısında yer alır.Plaj Uzunluğu: Dikili Plajı 20 Km, Çandarlı Plajı 22 Km.dir.İlçenin Çandarlı kasabası ve 25 köyü, Dikili İlçe Merkezinde 4, Çandarlı Kasabasında 2 olmak üzere toplam 6 Mahallesi vardır.
Dikili tarihi; İlk arkeolojik bilgilere göre Dikili’nin M.Ö. 4000-5000 yıllarına kadar uzanan geniş bir geçmişi vardır. İlk yerleşim yerlerinden Ağıltepe ve Kaletepe’de yapılan kazılar sonucunda Akalar’ın yaşadığı bu bölgeye Aterneus denildiği belirtilmiştir. Eoılı’lerin Dikili toprakları üzerinde Aterneus, Pytani, Astria, Teutronia gibi kentleri ve siteleri bulunduğu arkeolojik kazılardan anlaşılmıştır. İlk çağlarda Lidyalılar, İranlılar, Frikya ve Mysialılar daha sonra Romalılar, Bergamalılar, Orta Çağda da Bizanslılar, Cenovalılar, Selçuklular ve Osmanlılar hâkim olmuşlardır. Dikili bölgesindeki tarihi kent ve sitelerde Aristo, Hermos, August, İskender gibi ünlü isimler zaman zaman bulunmuşlardır.
Dikili ilçesi doğal ve antik güzelliklerin bulunduğu zengin turizm potansiyeli ile gelecekte seçkin bir yerleşim birimi olmaya hazırdır. İlçe merkezinden denize girme olanağı sunduğu gibi uzun bir kumsal şeridi ile geniş bir sahil seçeneği sunmaktadır. Yerleşme çevresinde M.Ö. 10. yüzyıla tarihlenen antik ATERNEUS kenti ile PİTANE (Çandarlı) kenti kalıntıları bulunur.
Dikili aynı adla anılan limanı ile hareketli bir gümrük kapısı durumundadır. İzmir' e gelen turistlerin önemli bir bölümü Dikili'den giriş yapar. Bunların çoğu yakında bulunan Bergama (Pergamon) kentinin tarihi-kültürel varlıklarını görmeye gelen günübirlik turistlerdir. Dikili antik dönemde Pergamon'un bir limanı durumundaydı. Bugünde aynı işlevini sürdürmektedir. 
Dikili'den çok kısa bir yolculukla ulaşabilen Nebiler Köyü’nde, şelalelerden mağara ve nehirlere kadar doğanın keşfedilmeyi bekleyen sürprizleri ziyaretçilerini beklemektedir. Nebiler şelalesi, çevresindeki mağaralar, yaşlı ağaçlar ve büyüleyici ortam ziyaretçilere büyük bir doğa keyfi ve huzur verecektir. Nebiler Köyü ve Şelalesi, barındırdığı küçük şelaleleri ve düdeni ile birlikte sahip olduğu güzel trekking parkurları ile özellikle genç turistlerin doğa yürüyüşü ve trekking aktiviteleri için büyük ilgi odağı konumundadır.
Dikili Atatürk Botanik Bahçesi , tropik bölgelerden Alp dağlarına kadar çok geniş bir coğrafyaya ait pek çok bitki türünü barındıran Atatürk Botanik Bahçesi, otuz hektarlık alan üzerinde kurulmuştur. Yaklaşık üç bin bitki çeşidinin yarattığı renk cümbüşü ile ziyaretçilerine keyif veren güzelliği ve zenginliği dünya literatürüne girmeyi başarmıştır.Burası, ülkemizin en yetkin ve uluslararası nitelikteki tek botanik bahçesidir.
Nebiler Ilıcası, Dikili'den Ayvalık yönünde 12 km. gittikten sonra sağa dönülerek 4 Km. daha gitmeniz gerekmektedir. Ilıca çınar ağaçlarının gölgesinde kubbeli hamamı ve dinlenme kabinleri ile oldukça sakin bir yerdir. Hamam bölümünde sıcaklık 57 derece, açık kaynakta 53 derecedir. Suyunda hidroasenat bulunan ılıca ağrı dindirici, kısmi felç, böbrek taşı, kum, romatizma, kadın hastalıkları, cilt hastalıkları ve damar tıkanıklıklarında şifa vericidir.






4 Şubat 2018 Pazar

İZMİR ÇANDARLI (PITANE)


İZMİR Çandarlı (Pitane) Dikili'nin güneyinde yer alan popüler bir tatil beldesidir. İzmir'e 85 km , Dikili'ye 18 km olan Çandarlı, görmeniz ve ziyaret etmeniz tavsiye edilen yerlerden birisidir. Kraliçe Kenti olan Çandarlı'nın kurucularının Amazonlar olduğu rivayet edilmektedir. Çandarlı'daki antik Kent ve Kale adını Amazon Kraliçesi Pitane’den almıştır.Çandarlı'nın tarihi M.Ö. 4000'li yıllara dayanmaktadır. Çandarlı'ya eski dönemlerde pek uygarlık hakim olup bu uygarlılardan bazıları Hititliler, Persler, İonyalılar, Lidyalılar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Saruhanoğulları, Karesioğulları ve Osmanlı İmparatorluğu'dur.
Çandarlı'nın en popüler yeri, girişte hemen göze çarpan görülecek yeri ve adıyla anılan sembolü Çandarlı Kalesi'dir.Türkiye'nin en iyi korunmuş durumda olan kalelerinden birisi olan ve Helenistik çağ surlarıyla örülmüş olan Çandarlı Kalesi 13. ve 14. yy.larda Ceneviz şövalyeleri tarafından İzmir Yeni Foça'daki şarap yataklarını işletmek üzere inşa edilmiş olup sonrasında 1450-1500 ve 1814 yıllarında Türkler tarafından onarılmış, en son 1955 yılında restore edilmiştir. 

Helen dilinde Elaia, zeytinlik anlamına gelir. Gerçekten de bugün bile çevrenin hâkim bitki örtüsü göz alabildiğine dağlara doğru uzanan dönümlerce zeytin ağacıdır. Meyvesi İlk Çağda ilaç niyetine kullanılan ve kendisinden şifa beklenen ölümsüz zeytin ağacının adının burada bir liman kentine isim olması oldukça dikkat çekicidir. Tarihin yıkıcı etkisi altında sahneden çekilen Elaia’nın yerine ise zeytinin adını bugün, sanki tarihteki kente nazire olsun diye Kazıkbağları Mevkii’nin hemen üstünde yer alan Zeytindağ beldesi taşımayı sürdürür.Cennet Tepe, Çandarlı’nın girişinde yer alan, yarımada kısmını ve denizi panoramik şekilde gören manzarasıyla ünlü, doğayla iç içe bir nokta.Denizi, güneşi, rüzgarı, kıyı yükseltisi nedeniyle manzarası, koyları, adaları ile Çandarlı üç tarafı denizle çevrili köy yaşamı, kent yaşamının aynı anda yaşandığı, yerli üretim bolluğu, sakin ve sessizliği ile tam bir tatil ve dinlenme diyarıdır.Çandarlı doğal özelliklerini korumuş olma şansını elinde bulunduran bir beldedir.
Çandarlı'da her yıl Temmuz ayının 2.nci haftasında Kale İçi Kültür Ve Sanat Festivali düzenlenir.Festival Hürriyet Meydanı'ndaki Atatürk Anıtı'na  çelenk konulması ve saygı duruşuyla başlıyor. Çandarlı Kültür ve Sanat Festivali heryıl kültür ve sanatın birleştiği çeşitli etkinliklerle adından söz ediliyor.Çandarlı Kalesinde akşam verilen konserlerle festival coşkuyla sonuçlanıyor.
Kale dışında merkezde görebileceğiniz tarihi eser Çandarlı Şadırvanı. 1805 yılında yapılmış olan şadırvan İzmir Valiliği ve Çandarlı Belediyesi’nin katkılarıyla restore edilerek bugünkü haline getirilmiş. 1800 yıllarında yapılmış olan Tarihi Zeytinyağı Fabrikası ise deniz kenarında iki katlı bir bina ve halen ayakta. 2012 yılında restore edilerek kullanıma açılan binada çeşitli kültürel aktiviteler ve sergiler yer alıyor. Bahçesi de kafeterya olarak hizmet veriyor. Yine merkezde bulunan eski bir yapı ise Tarihi Çandarlı Hamamı. 16. yüzyılda yapıldığı düşünülen hamam yakın zamana kadar aktif olarak kullanılıyormuş. 2010 yılında restore edilerek etnografya müzesi haline getirilmiş.





İZMİR FOÇA (PHOKAIA)

İzmir’e 66 km’lik bir karayolu ile bağlanan Foça, İzmir’in kuzeyinde Çandarlı ve İzmir Körfezi arasında, üç tarafı denizle çevrili bir yarımada üzerinde kurulmuştur. Karşısında yer alan İncir, Orak ve Fener Adaları Foça’yı doğal bir liman durumuna getirmiştir.İlçe Merkezine 22 km uzaklıkta Yenifoça, 16 km uzaklıkta Gerenköy ve 10 km uzaklıkta Bağarası yerleşim yerleri bulunmaktadır.
İzmir - Çanakkale yolunun 39 km'sinden sola sapıp 26 km. sonra Foça'ya ulaşılır.Akdeniz ikliminin egemen olduğu ilçemiz, İzmir ilinin en az yağış alan ilçelerinden birisidir.Hemen her mevsim poyraz ve batı rüzgarları eser. Temmuz ve Ağustos en sıcak aylardır. Sıcaklığın 35 dereceyi aştığı olur.İlçenin toplam nüfusu 44.500'dür.Yaz aylarında bu nüfus 5 katına çıkar. 
Phokaia’nın kuruluşu üzerine çeşitli görüşler vardır; Antik yazar Pausanias’a göre İzmir’in batsındaki Teos ve Erthrai’den gelenlerce kurulmuştur. Antik yazarlardan Herodot, Strabon ve Şam’lı Nikolaos’a göre ise, Orta Yunanistan’da Peloponnes Yarımadası’nda yaşayan Phokisliler, Anadolu’ya gelmişler ve bölgeye egemen olan Kyme kentinin verdiği izin ile Phokaia’yı kurmuşlardır.
Foça adalarında yaşayan foklardan adını alan Phokaia, Aiollar tarafından MÖ 11. yüzyılda kuruldu. O zamanlarda en önemli İyonya'nin yerleşim yerlerinden biri olan Phokaia'de İyon yerleşimi MÖ 9. yüzyıl da başlamıştır. 
Bütün Ege’de eski dokusunu nispeten de olsa koruyabilmiş az sayıdaki sahil yerleşimlerinden birisi Foça. Eski ve Yeni Foça olarak iki bölümlü bir ilçe. Korunmuş olanı Eski Foça. Foça, yani eski Foça ilk görüşte insanı çarpan bir yer. Denize bakıyorsunuz önde balıkçı tekneleri, arkada mavi ve ötede küçücük adacıklarla güzeller güzeli bir koy. Karaya dönüyorsunuz daracık taş sokakları,eski evleri ve güzel insanları ile güzeller güzeli bir küçük ilçe. Bunların hepsine birden Foça deniyor ve insanı ilk görüşte sarıp sarmalayıveriyor.
Foça ve çevresi büyülü doğal güzelliklere sahiptir. Siren Kayalıkları ve Foça Adaları da bunlardan en fazla dikkat çekenler. Efsaneye göre bir zamanlar bu adacıklarda denizkızları yaşıyor ve balıkçıların yolunu şaşırıp teknelerinin batmalarına neden oluyordu. En büyüğü Orak Adasıolan adalara doğru tekne yapabilir ve şansınız varsa bir fok balığına rastlayabilirsiniz. İşin ilginci bu adaların silueti de fok balığını andırıyor. Tarihi yapılara meraklı olanlar da Foça'da kendilerini çok mutlu hissedebilir. Foça'ya 10 km. uzaklıktaki kaya anıt mezar Taş Ev, yine bir kaya mezar olan Şeytan Hamamı, BeşKapılar Kalesi ve Osmanlı zamanından kalan hamamlar Foça'da gezebileceğiniz tarihi yapılardan bazıları.
Foça'nın bir özelliği de Foça evleri. Geleneksel Foça evleri, kule evler, bitişik düzen evler ve tek tip evler olmak üzere üç gruptan oluşuyor. Bunlardan kule evler, yüksek olmaları nedeniyle böyle anılıyor. Bitişik düzen evler adından da anlaşılabileceği gibi yan yana yapılmışlar ve kapılarından doğrudan sokağa çıkarılıyor. Ve Foça'nın taş evlerinin arasında dolaşmak, limanda balıkçıları seyretmek insana zamanda yolculuk yapıyormuş hissini veriyor. Zaten Foçalılar yüzyıllardır geçimlerini balıkçılıkla sağlıyorlar.








2 Şubat 2018 Cuma

İZMİR SAAT KULESİ

Konak Meydanı’nda yer alan ve İzmir’in sembolü olan İzmir Saat Kulesi, Osmanlı Padişahı Sultan II. Abdülhamid’in tahta çıkışının 25. yıldönümü kutlamaları dahilinde 1901 yılında inşa edilmiştir. İzmir Valisi Kıbrıslı Kamil Paşa, oğlu Bahriye Mirlivası Said Paşa ve Belediye Reisi Eşref Paşa’dan oluşan bir komisyon tarafından yaptırılan yapı; 25 metre yüksekliğinde, dört katlı ve sekizgen planlıdır.
Yapıda kullanılan Kuzey Afrika’ya özgü sütun başlıkları, at nalı kemerler ve yapının cephelerinin hiç boşluk bırakılmayacak şekilde dolgulandırılması, kökeni Kuzey Afrika ve Endülüs’teki yapılarda bulunabilecek olan bir mimari anlayışa, Oryantalist üsluba işaret eder. Kulenin saati Alman İmparatoru 2. Wilhelm tarafından hediye edilmiştir.Mimarlığını İzmirli mimar olan Fransız asıllı Raymond Charles Péré’nin üstlendiği Saat Kulesi’nin inşaatında kullanılan yeşil ve kırmızı mozaikler Efes’ten, esas bünyeyi oluşturan taşlar ise Sarayköy’den getirilmiştir.
İzmir’in sembolü olan Saat Kulesi, Konak Meydanı’nda yer alıyor. Şehrin en önemli buluşma noktası olan bu meydan çevresinde İzmir Valiliği, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı, İl Emniyet Müdürlüğü gibi devlet kurumları sıralanıyor.İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Konak Belediyesi’nin logosunda yer alan İzmir Saat Kulesi, İzmir denildiğinde ilk akla gelen simgeler arasında.

25 metre yükseklik ve etrafında 4 çeşme taşıyan saat kulesinin saati ise Alman İmparatoru II.Wilhelm’in hediyesi.İnşa edildiği tarihten günümüze kadar yalnızca bir kez duran saat, 1974 yılında yaşanan İzmir depreminde saat 02.04'te durmuş.Üzerinde Osmanlı’ya ilişkin işaretler ve tuğralar bulunan saatteki bu izler daha sonra yapılan restorasyon çalışmalarında kaldırılmış.


Saat kulesine ulaşım için en ideal yol metroları kullanmak olacaktır. Konak metro durağında inerek kulenin bulunduğu meydana, yürüyerek 3-5 dakika içerisinde ulaşabilirsiniz. Ayrıca kule Konak vapur iskelesi’ne 2 dakika yürüme mesafesinde bulunuyor.