Bu Blogda Ara

26 Ocak 2025 Pazar

HER YAŞIN FARKLI BİR GÜZELLİĞİ VAR


UZMANLARA GÖRE:

İkinci bir dil öğrenmek için en ideal zaman 7-8 yaşları.
Beynin bilgi işleme gücünün en yüksek olduğu yaş 18.
Çok sayıda insanın ismini hatırlayabilme becerisi yaşı 22.
Kadınların erkeklere en çekici göründüğü yaş 23.
Erkeklerin çekiciliği ise biraz daha karmaşık...
Hayattan alınan tatmin hissinin ilk kez zirveye ulaştığı yaş 23.
Fiziksel kuvvetin zirve noktasına ulaştığı yaş ise 25.
Bir aile kurmak için en ideal yaşın 26 olduğu düşünülmektedir.
Bir maraton koşmak için en uygun yaş 28.
Kemik yoğunluğunun en yüksek düzeye ulaştığı yaş 30.
Satranç oyuncularının en yetenekli hâle geldiği yaş 31.
Yüzleri hatırlama becerimiz 32 yaşında zirve noktasına ulaşıyor.
Kadınlar 39, erkekler ise 48 yaşında maddi açıdan en iyi durumuna ulaşıyor.
Empati kabiliyetimiz ise 40'lı ve 50'li yaşlarda zirve noktasına ulaşıyor.
Aritmetik becerilerin en üst düzeye ulaştığı yaş ise 50.
Hayattan alınan tatminin tekrar zirveye ulaştığı yaş ise 69.
Bedenimizle en barışık hâle geldiğimiz yaş 70 ve sonrası.
Hayata dair bilgeliğimiz ise yaşımız ilerledikçe artış göstermeyi sürdürüyor.
Ve son olarak, hayatta en büyük kararlar, sonu 9 ile biten yaşlarda alınıyor.

Çoğumuz hayattaki hedeflerimize ulaşmak için en uygun zamanın gençlik yılları olduğunu düşünürüz. Ancak yapılan son araştırmalar, eski bir sözün ifade ettiği her yaşın ayrı bir güzelliği, farklı getirileri olduğunu kanıtlıyor.

18 yaş: Ülkemiz için 18 yaş sendromu ergenlik dönemiyle birlikte başlıyor. Bu süreçte bedensel gelişimin yanı sıra ruhsal ve psikolojik değişimler de yaşanıyor. Dolayısıyla hem aile için hem de kişi için sancılı bir süreç oluyor. Dünyada 18 yaş sendromu ergenliğin dışında bir anlam daha taşıyor. 18 yaş reşit olmak, üniversite için aileden uzaklaşmak ve artık kendi ayakları üzerinde durma zorunluluğu demek. Bizde çok daha sonraları yaşanan bu endişe özellikle Avrupa toplumlarında 18 yaşında baş gösteriyor.

24 yaş: Üniversite, askerlik derken hem iş hem de eş dönemi başlıyor. Bu yüzden 20´li yaşlar özellikle de 24 yaşında, işe girme endişesi ve bir düzen oturtabilme isteği, bunları başaramama korkusu bir arada yaşanır. Bol sivilceli ve stresli bir sendromdur.

30 yaş: 30 yaş sendromu geç kalmışlık hüznü, başaramama kaygısı ve kendini sorgulama, bulunduğu durumu beğenmeme hali olarak tanımlanıyor. Bu sendromu yaşayanlar çoğunlukla ya hâlâ bir iş sahibi olamamış ya da yaptığı işten memnun olmayanlar ve iyi bir işe sahip ama evlenmemis, kendi düzenini kuramamışlar oluyor.

35 yaş: Malum, ömrün yarısı anlamına geliyor. Artık amca-teyze-dayı tanımlamalarını daha çok duymaya başladığınız bir dönem olduğu için, hayatın sonuna yaklaşıldığı için hüzünlü bir ruh halidir 35 yaşına girmek.

40 yaş: Özellikle erkekler için riskli bir yaş sınırı. Çünkü Prof. Dr. Osman Müftüoğlu´na göre bu yaştan sonrası iç sorgulamaların ve hesaplaşmaların yoğunlaştığı, ilişkilerin hoyratlaştığı yeni bir zaman dilimi haline gelebiliyormuş. Tabii bu sendroma erkekler kadar kadınlar da kapılabiliyor. Gençlik yılları hatırlanıp "Nerede kalmıştık?" diyerek hem imajda, hem hal ve tavırda hem de yaşam şeklinde olmadık değişimlere gidilebilir.
Yakın çevresini şaşırtacak cinsten her türlü radikal değişimler olabilir bunlar. Kadınlar için bu yaşlar menopozun başlangıç evreleridir. Onlar da ergenlik dönemindeki psikolojik buhranların yeniden yaşayabiliyor.

50 yaş: Erkekler için fiziksel değişimlerin başladığı yıllar. Orta yaş sendromu olarak da tanımlanan bu süreçte erkeklerde ve kadınlarda kronik ağrılar, yorgunluk, depresyon, sinirlilik, öfke gibi durumlar baş gösterebiliyor. Aslında daha önceki nesillerde bu yaşlar bilgelik yaşlarıydı. Aileyi ayakta tutan bağ olan, çocuklara ve torunlara hayat dersleri verilen çağlardı. Ama günümüzde gerek sosyal yapının değişmesi gerekse hormonal dengelerin bozulması sebebiyle bu dönemler hem kişi için hem de yakın çevresi için sendromlu geçiyor.

70 yaş: Buna daha çok "yaş yetmiş iş bitmiş" sendromu diyorlar. Ama anti-aging akımıyla 70 yaşında dinç insanlarla karşılaşıyoruz. Beden iyice eskimiş olabilir ama mühim olan, ruhun genç kalması. Eğer daha önceki sendromları sorunsuz atlattıysa 70 yaşına ulaşanları bedensel hastalıklarının dışında bir şey kolay kolay yıkamıyor.