Bu Blogda Ara

30 Aralık 2016 Cuma

ÖNCE İNSAN


Önce İnsan Olmak

Hepimiz zaman zaman “ben kimim?”, “yaşamın anlamı ve amacı nedir?”, “ben ne için yaşıyorum?” gibi soruları sormuşuzdur.
“Ben kimim?” sorusuna farkındalığında olarak cevap verebilen sağlıklı insandır.
Birçoğumuz bize yaşamın ve başkalarının verdiği rolleri oynamaktayız. İyi ana baba olma, iyi eş olma, iyi öğrenci olma, iyi meslek sahibi olma, ahlaklı olma, dindar olma gibi. Bu rollerin birçoğu da hep başkalarını mutlu etmeye yöneliktir.İnsanlık özümüz geri plana itildiğinde de, sevgi, insanlık, ilke ve değerler, adalet duygusu ve hakkaniyet, gerçek vicdan kaybolmakta, oynadığımız roller yaşantımıza hakim olmaktadır. Kendine biçilen rolleri oynayan insan kendi var olma gerçeğinden uzaklaşmakta, gerçek kendiliğini yaşayamamakta, rolü ile özü arasında sıkışıp kalmaktadır.
Sağlıklı insan kimdir?
1-Sağlıklı insan duygularını, yeteneklerini, değerlerini, arzularını, limitlerini, farkındalıklarını bilir. Aristo’nun kendini bil, haddini bil mantığı budur.
2-Psikolojik yönden sağlıklı insan kendini olduğu gibi kabul eder, kendi değerini bilir, kendiyle barışıktır.
3-Sağlıklı insan kendine güvenir, diğer insanlara da güvenmeyi bilir. Özgüven eksikliğine dayalı kuşkuculuk, güvensizlik, duygularını yenmiştir.
4-Sağlıklı insan sosyaldir.
5-Sağlıklı insanın yaşamındaki odak noktası sevgi ve saygıdır.
6-Sağlıklı insan bedensel, ruhsal ve manevi yaşam arasındaki dengeyi kurmuş, çatışmalardan arınmıştır.
7-Sağlıklı insan duygularını bastırmaz. Heyecan, korku, hüzün, sevinç gibi duyguları gerektiği gibi yaşar.
8-Sağlıklı insan sen, ben değil biz olabilmeyi özümsemiştir.
9-Sağlıklı insan komplekslerinden arınmıştır.
10-Sağlıklı insan kötü alışkanlıkların tutsağı olmaz, herhangi bir bağımlılık, tutkunluk geliştirmez.
11-Sağlıklı insan bitmişlik, tükenmişlik duygularına girmez. Kızgınlık, gerginlik, küskünlükte ısrar etmez.
12-Sağlıklı insan ben merkezli değil, ilke merkezlidir. Para, ün, mevki için her yol mübahtır yerine dürüstlük, iyilik, bilinçli çalışma, sabır, hakkaniyet, koşulsuz sevgi, onura saygı felsefesine sahiptir.
13-Sağlıklı insan tutarlı ve kişisel bütünlük içindedir. Gerçeğe saygılı olup, ilke ve değerleriyle uyumlu bir yaşamı vardır. Yani özü sözü birdir.
14-Sağlıklı insan kaderci değildir, yaşamının sorumluluğunu alabilen insandır.
15- Sağlıklı insan sorun çözebilen insandır, kendisi sorunun kaynağı değildir.
16- Sağlıklı insan karamsar değil, umut ve iyimserlik doludur.
17- Sağlıklı insan çözüm için uygarca tartışmasını bilir.
Tüm bu kriterlere sahip olmak için sağlıklı bir ailede yetişmek ana faktördür. Peki, sağlıklı ailenin özellikleri nelerdir?
1-Sağlıklı ailede, aile içi iletişim ve etkileşime önem verilir.
2-Sağlıklı aile koşulsuz sevgi esastır. Kişi davranışının ötesinde insan olarak sevilir.
3-Sağlıklı ailede herkes herkese güvenir. Bu güven kaynağını özgüvenden alır. Ne yazık ki “babana bile güvenmeyeceksin” sözü atasözümüz haline gelmiştir.
4-Sağlıklı ailede, çocuğun yeteneğine, kapasitesine, doğal eğilimlerine, fikir ve duygularına saygı duyulur.
5-Sağlıklı ailede bireyleri bir kalıba sokmaya zorlama yoktur.
6-Sağlıklı ailede katı kurallara yerine esneklik esastır. Bunu yapacaksın, bunu yapmak zorundasın yerine böyle yapsan daha iyi olur anlayışı hakimdir.
7-Sağlıklı ailede bireyler birbirini empatiyle dinler.
8-Sağlıklı ailede herkesin psiko-sosyal ve mekânsal olarak yeri vardır.
9-Sağlıklı ailede kuşaklararası çatışmalar doğal karşılanır.
10-Sağlıklı ailede birey bir şeyi isteme ya da reddetme özgürlüğüne sahiptir.
11- Psikolojik yönden sağlıklı aile bireyleri yaşamaktan sevinç duyarlar ve yaşamın her anından zevk almayı bilirler.

BEDEN DİLİ


Beden Dili

Beden dili; vücut duruşu, jestler, mimikler, yüz ifadeleri ve göz hareketlerinden oluşan zihinsel ve fiziksel faaliyetlerle desteklenen “Sözel olmayan İletişim” şeklidir. Beden dili kullanılarak gönderilen sinyaller, neredeyse tamamen bilinçaltı tarafından algılanarak işlenir ve anlamlandırılır.
Yapılan bazı araştırmalar, insan iletişiminin %7’sinin kelimeler aracılığıyla yapıldığını öne sürerken diğer bazı araştırmalar bu oranın %30-%40 civarında olduğunu savunmaktadır. Her iki araştırma sonucuna göre ortak bir kanıya varmak gerekirse; insanlar arasındaki iletişimin asgari %60 azami %93’lük bir oranda beden dili kullanılarak yapıldığı söylenebilir.
Beden diline bakarak bir insanın o anki durumu hakkında bilgi edinilebilir. İçinde bulunduğu ruh haline göre dışarıya verdiği işaretler farklılık kazanır. Bu sayede kızgınlık, öfke, gerginlik, hoşlanma, zevk, mutluluk gibi farklı duygular insanların vücut diline bakarak anlaşılabilir.

1. Baş Hareketleri
  • Başı öne eğmek özgüven eksikliğinin ilk işareti. Bir iltifat karşısında başını öne eğen insanlar içinse utangaç ve çekingen yorumunu yapmak mümkün.
  • Konuşma esnasında kulağa dokunmak veya kulağı kaşımaksa kararsızlığa işaret edebilir.
  • İçten bir gülüş tüm yüzünüzü kaplar ve özellikle gözlerinizden okunur. Buna karşın sahte bir gülüşte sadece dudaklar oynar. Ünlü bir Türk düşünürünün sözü bilim insanları tarafından da onaylanıyor: "Gözler kalbin aynasıdır yalan nedir bilmez onlar."
  • Kafanın hafif yana eğilmesi bir konu veya kişiye ilgili olmanın işareti olabilir. Belki de o dert anlatmaya doyamadığımız arkadaşlarımızın ve hatta psikologların en büyük sırrı kafalarıyla yaptığı 15 derecelik açıdır.
  • Kafanın fazla eğilmesiyse sempati göstergesi olabilir. 
  • Kötü bir değerlendirme esnasında ise genelde değerlendirenin gözlerini kapattığını ya da burnunun ucuna hafif bir dokunuşta bulunduğunu gözlemleyebiliriz.
  • Onaylama işareti olarak kafa sallamak genelde pozitif bir mesaj içerir ve dinleyenin konuya ilgili olduğunu ve dikkatinin konuşulanlarda olduğunu gösterir.
  • Fakat "otomatiğe bağlayarak" sürekli kafa sallamak ise dinleyenin ilgisini kaybettiğinin işaretidir.
  • Burna dokunmak şüphe veya fikrin reddedilebileceğinin işareti olabilir.
  • Çeneyi elle sıkmak küstahlık işareti olabilir. 
  • Elin çeneye konması ve çeneyi kaşımaksa kişinin düşünme ve karar verme aşamasında olduğunu gösterir.

2. Üst vücut

  • Omuzların geriye atılması güç ve cesaret belirtisidir.
  • Kolların açık olması kişinin rahat ve konuşmaya/iletişim kurmaya açık olduğunu gösterir. 
  • Kolların kavuşturulması kişinin savunmaya geçtiğini ve memnun olmadığını gösterebilir.
  • Kolların ense arkasında birleştirilmesi de bir konuya ilgi belirtisidir.
  • Parmakla işaret etmek öfke belirtisi olarak algılanmaktadır. 
  • Yukarı ve dışa dönük el hareketleri kişinin açık ve olumlu olduğu mesajını verir.  Başkasına avuçların gösterilmesiyse bir durdurma niyeti içerir.
  • Ellerin birbirine kavuşturulması veya parmak uçlarının birbirine değmesi "düşünüyorum/bu konuyu değerlendiriyorum" anlamına gelir.
  • Bir fikri aktarırken parmak uçları birleştirilir ve avuç içleri birbirinden ayrı olacak şekilde uzak durur.
  • Ellerin bele koyulması "hazırım ve istekliyim" anlamına gelebileceği gibi saldırganlık göstergesi de olabilir.

3. Alt vücut

  • Kalçaların öne çıkarılması kişinin güçlü hissettiğini simgeleyebilir.
  • İki ayak arasındaki mesafe de güce ve baskınlığa işaret eder.
  • Bacakların açık ve ayrı olması kişinin ortamda rahat hissettiğini gösterir. Bacak bacak üstüne atmaksa kasların ne kadar gergin olduğuyla ilişkili olarak rahatlık ya da savunmaya geçme belirtisi olabilir.
  • Karşınızdaki bacak bacak üstüne attığında bacaklarının gösterdiği yöne göre onun size olan ilgisini anlayabilirsiniz. Ayakları sizin bulunduğunuz yönü gösteriyorsa sizinle daha ilgilidir.
  • Bu pozisyonda ayakları sallamak kişinin sıkılmış veya sabırsızlık içinde olduğunun belirtisi olabilir.

4. Gözler

  • Gözleri aşağı yöneltmek korku, suçluluk veya boyun eğme mesajı içerebilir.
  • Kaşları aşağı yöneltmek ve göz kısmak karşıdakinin söylediklerini anlamaya çalışma anlamına gelir.
  • Karşıdakinin gözünün içine bakmak kendinden eminlik göstergesidir.
  • Göz göze gelmekten kaçınmak kişinin özgüveninin düşük olduğu şeklinde yorumlanır.
  • Endişeliyken veya başkalarını değerlendirirken gözümüzü hızlı kırpmaya daha yatkınızdır.
  • Büyük gözler kişinin konu veya kişilere daha ilgili olduğu algısını yaratır.
  • Başkasının yaptığı rahatsız edici bir yorum karşısında yana doğru bakmak yaygın bir tepkidir.
  • Birini gözlerini ayırmaksızın bakmak agresif ve baskınlık kurmaya dayalı bir mesaj olarak algılanabilir.
  • Bir anıyı hatırlarken sağ üst köşeye bakarız.
  • Yukarı doğru bakmak kişinin düşünmekte olduğunu gösterir.
  • Kendimizi hakarete uğramış hissettiğimizde göz kontağını keseriz.


MOTİVASYON PSİKOLOJİ BAŞARI


MOTİVASYON

İşletmelerde takım temelli bir organizasyon modelinin uygulanması motivasyon açısından beklenen performans düzeyinin ortaya çıkmasını sağlayacaktır.
Takımlarda çalışan bireyler kendilerini daha az stresli bulurlar. Takım içindeki rollerinden dolayı sorumluluk üstlenseler bile başarının genel sorumluluğu bir bireyin omuzlarından bir çok kişinin omuzlarına geçer.

Paylaşılan sorumluluk, tek başına çalışan işçinin çok yüksek hedefler ya da zorluklarla karşılaştığı zaman yaşadığı panik ve çaresizliği hafifletir. Birey kendini daha fazla organizasyonun bir parçası gibi hisseder. İnsanlar kendilerini ve başkaları ile ilişkilerini sadece fiziksel yakınlık ( yanımdaki kadın ya da aşağı kattaki yönetici ) anlamında değil, kendi işleri ile diğer kişilerin yaptığı işler arasında bir bağlantı kurarak kavrarlar. Statüleri bir çizelge olmaktan çıkıp, gerçek haline gelir. Takımları içindeki gerçek konum ve önemlerini görürler.

Takım kararları ve faaliyetleri üyelerin katılımı, takımın istekliği nedeniyle üyelik ilişkilerinin sürdürülmesi , arkadaşça takım iklimi ve üyeler arasındaki ilişkilerin artması nedeniyle takımın bağlılığı yüksek olur. Yüksek bağlılığın takım üyelerinin morali ve doyumuna düzenli etkileri bulunur.

Tek başına takım üyeliği en büyük doyumu sağlasa bile, organizasyonun takıma ve üyelerine değer vermesi harika bir mutluluk kaynağıdır. Takımın ürettiği şeylerde kendi çabalarının nihai sonuçlarını görebildikleri için, takım üyeleri bir başarı duygusu tadar. Bu nihai ünün başka birimlerin ya da takımların işleyeceği bir hammadde olsa bile takım üyeleri kendi takımlarının üretimini ve bunun organizasyonun bütünsel üretimi ile bağlantısını görüp kavrarlar.

İşletmenin genel yönetimi organizasyonun bütünsel üretimi ile takımların kritik yeteneklerini eklemleyen bir motivasyon programını her zaman gündemde tutmalıdır.
Bir japon firması düzenli olarak kendi pazar ve ürün geliştirme önceliklerinin listesini yayınlıyor. Kuşkusuz yüksek profili kritik bir programı hazırlamada rol almak kişiye büyük bir statü kazandırır. Örgütteki herhangi birisi kendisinin büyük öncelikli projelerden birine katkıda bulunabileceğini düşünürse, kendi kendisini söz konusu ekipte görevlendirir. Ekip lideri başvuran kişiyi kabul etmeme hakkına sahiptir, ama sunulan beceriler projenin başarısı açısından kritik önem taşıyorsa, sözkonusu kendi ekibine verilmesini talep eder. Bu durumda, bu kişinin yeteneklerinin firma açısından yeni görevinde mevcut işine oranla niçin daha yaratıcı olacağını gerçekleştirmek zorundadır.

Böylesi bir sistemin varlığı birim yöneticilerini kilit elemanların gerçekten iddialı projelerde çalışmasını sağlamak için ellerinden gelen herşeyi yapmaya teşvik eder.
Başarılı bir takımda sosyal doyum ve görev performansı için gereksinimler iki çeşit rolü ortaya çıkarır; görev uzmanlığı rolünü uymayan kişilere amaçlarına ulaşmak takıma zamansal ve enerji açısından yardımcı olur. Takım sorunlarına yeni çözümler hazırlar, görev sorunlarına ilişkin öneriler getirirken, görevle ilişkili gerçekleri araştırırlar, sorunla ilişkili fikirlere perspektif getirirler. İlgi azaldığında takımı yeniden ateşler.

Sosyo-duygusal rol alarak, takım üyelerinin duygusal ihtiyaçlarını desteklerken, sosyalleşmelerini güçlendirir. İşlerine uyumlaştırma, direnci azaltma, takımı bir amaca doğru yöneltme, diğer takım üyelerinin fikirleriyle uyum sağlama takımın uyumu sürdürmede kendi fikirlerini öne sürme sosyo-duygusal rolün içersine girer.
Takımın performansı ile kendi başarıları arasında bağ kuran üyeler, bilişsel, duygusal ve davranışsal boyutları ile olumlu bir sürecin içersinde ilerlerler.

Üyelerin başarısına ilişkin duygu durumu, kendi başına büyük bir ödül içeriği taşır. Bir çok organizasyon, iyi yapılan işleri takdir etmek amacıyla ikramiyeler, hediyeler ve daha başka maddi ödüller kullanır. Maddi ödüller işçinin üretkenliğini etkiler, bu ödülleri kaldırmayı deneyin, neler olacağını görürsünüz. Buna karşılık, insanların işlerine, takım ve organizasyonlarına olan kişisel bağlılığı güçlendiren manevi ödüllerin onlar üzerindeki etkisi maddi duygusu, başarı duygusu, kendini gerçekleştirme duygusu sağlar ve üretkenliği güçlü biçimde etkiler.

Takım organizasyon içersindeki kritik konumu, organizasyonun dışsal başarılarına doğrudan katkısı, takım üyelerinin diğerlerinden farklı biçimde öne çıkan ve örnek gösterilen orjinal yetenekleri üyelerin duygu gelişimini olumlu biçimde etkilediği gibi organizasyonun bütünlüğüne ilişkin işbirliği kültürünün korunup ilerlemesine de fayda sağlar.

Takım çalışması yoluyla motivasyon, etkin ve maliyeti düşük bir motivasyon tekniğidir. Bireyleri tek tek motive etmenin maliyetinin ne denli yüksek olduğu gözönüne getirildiğinde bu durum kendiliğinden ortaya çıkar.
Günümüz işletmeleri performans kapasitelerinden daha fazla yararlanmada, orjinal teknolojileri geliştirmede, yapılarındaki girişim amaçlı faaliyetleri teşvik etmede takım çalışması yoluyla motivasyonu benimsemelidir.