Bu Blogda Ara

16 Ocak 2010 Cumartesi

GİRİŞİMCİLERE ÖNERİLER


Konsantre ol...

İlk kez iş girişimi yapanlar kendilerini neredeyse her fırsata atlama zorunluluğunda hissederler . Bu durum verimliliği olumsuz yönde etkiler . On işi kötü bir şekilde yapacağına bir işi mükemmel şekilde yap .Başka bir projeye geçmeyi düşünüyorsan orijinal konu ile ilgili olmalı .

Ne yaptığını anla , anladığını yap .

Yaptığın işe yalnızca çekici veya dışarıdan karlı göründüğü için girme . Sevdiğin işi yap . İşin yeteneklerin ve hırsın üzerine şekillenecektir . Kalbin onun için çarpmıyorsa başarı gelemeyecektir .

İşini yarım dakikada anlat veya hiç anlatma

İşini anlatabilmek için bir yatırımcı ile karşılaşma ihtimaline hep hazır olmalısın . Kısaca ve anlaşılır olarak ne yapmak istediğini , hedeflerini kafanda hazır tut .

Ne yaptığının , yapamadığının , senin yapamayıp başkalarının yaptığının farkında ol .
Hiç kimse her şeyi bilemez .İşinde daha iyi olabilmek için etrafında tavsiye verenler olsun .

Başlangıç girişimcisi gibi davran

Pahalı ofisleri , hızlı arabaları , çok para harcamayı unut . Genel giderlerini düşük tut , bütçeni verimli kullan .

Hatalarını değerlendir

Hiçbir iş kitabı , iş planı geleceği bilemez , seni tek başına başarılı bir işadamlığına taşıyamaz .

Başarıya giderken dikensiz yol yoktur .
Önemli olan hatalardan dersler çıkartmak ve aynı hatayı ikinci kez yapmamaktır .

Başlangıçta kimse sermaye vermez .

Hiç kimse başlangıçta işine yatırım yapmayacaktır . bütçene uygun olarak iş modelinin başarılı olabileceğini kanıtlayan alternatifler ara .

Sağlıklı ol

Verimli olabilmen için kendine iyi bakman gerektiğini söyleyebilirim . Girişimcilik bir yaşam biçimidir . Mesai saatlerinde çalışılan bir iş değildir . Herhangi bir bahane bulma . Yemeklerini zamanında ye , spor yap , kendine süre ayır .

KARAR VERMEK

Adamın biri bilge bir kral olmakla ün salmış kralın yanına gider.

Krala şunu sorar 'Efendim söyleyin bana hayatta özgürlük var mıdır?'Kral 'Elbette' der. 'Kaç bacağın var senin?'Adam soruya şaşırarak 'İki efendim' der.Kral 'Pekala, tek bacağının üstünde durabilir misin?'Elbette' diye cevap verir adam.Kral 'O halde hangi bacağın üstünde duracağına karar ver'.Adam biraz düşünür ve sol bacağı üstünde durmaya karar verir.Tamam' der Kral 'Şimdi de öteki bacağını kaldır.'Adam şaşırır 'Bu imkansız kralım' der.Gördün mü?' der Kral ' Özgürlük budur.Sadece ilk kararı almakta özgürsün.Ondan sonrasında değil.'

Hayat gerçekten böyleydi.İlk kararı alıyordun ve gerisi o ilk karara bağlı olarak gerçekleşiyordu.Hayat hata kabul etmiyordu.
İlk kararın doğruysa işler yolunda gidiyordu ama eğer yanlış bir karar aldiysan, herşey zincirleme yanlış gidiyordu.

Mesela mesleğini seçerken...
Hasbelkader, iyi düşünmeden, yeteneklerinin farkında olmaksızın bir meslek seçtiğinde ömür boyu işini zorla yapmaya mahkum oluyordun. İşinin başındayken başka bir iş yapmayı özlüyordun. Ama biliyordun ki;özgürlüğünü kullanmış ilk kararı vermiştin ve yeniden başlama cesaretin yoktu.

Bazı insanlar vardı hayatta...
Onlar ise herşeyi ardlarında bırakıp yeniden başlayacak kadar cesurlardı.Ama sen onlardan biri olamıyordun. Bunca emek bunca çalışmayı sanki çöpmüş gibi bir çırpıda atıveremiyordun. Oysa göz ardı ettiğin birşey vardı.

Hayat çok kısaydı ve mutsuz olduğun işlerle zaman öldürmek aynı zamanda ruhunu öldürmekle eş anlamlıydı.

Evlilik konusunda da iyi karar vermek gerekiyordu. Yanlış bir karar aynı evde yaşayan iki düşman yaratabilirdi. Aşk zorunluluğa dönüşebilir ve hayatını cehenneme çevirebilirdi. İlk kararı alıyordun, bu konuda özgürdün ama devamında senin kararına bağlı olmayan pek çok şey gerçekleşiyordu.

Hayat kararlardan ibaretti ve kararlar birer kibritti. Doğru yerde ateşlediğinde seni ısıtacak, çorbanı kaynatacak ateş oluyordu,yanlış yerde ateşlediğin vakit ise içinde bulunduğun evle birlikte senide yakıyordu.Hayat öyle basite alınacak bir oyun değildi. Oyunun kurallarını bilmen ve ona göre oynaman gerekiyordu.Ama çoğu zaman oyunun kurallarını bilmek yetmiyordu. Çok daha önemli olan başka birşey vardı.

Kendini bilmek... Ne istediğini, neyin seni mutlu edeceğini ve kim olduğunu,neler yapabileceğini bilmek zorundaydın. Ancak o zaman doğru kararlar veriyor ve mutlu bir hayata sahip oluyordun.

Ve kararlar birer kibritti...

Ya kendini yakıyordun ya da ısıtıyordun...

BEYİN FIRTINASI YÖNTEMLERİ


Beyin fırtınası (brainstorming) belirli bir konuda çözüm arayışına yönelik grup tartışması sırasında yaratıcılığı artırmak için kullanılan yöntemlerden biridir (Osborn, 1961).

Yöntem, çözüm arayışında çözüm önerisi veya önerilerinin tartılıp değerlendirilmesinden ziyade olabildiğince çok sayıda çözüm üretimine ve ortaya konmasına dayanmaktadır. Zira beyin fırtınası yöntemi, bunu vazeden şu temel sayıltıdan yola çıkar: Bir grupta, belirli bir problem hakkında ne kadar çok fikir, ne kadar çok çözüm önerisi ortaya atılırsa, söz konusu probleme en uygun çözümü bulma olasılığı o kadar artar.

Yöntemin uygulanışında birkaç hususa dikkat edilir. Birincisi, grup tartışmasına katılan üyelerin hiç çekinmeden ve değerlendirilme kaygısı olmadan, zihinlerinden geçen Önerileri ortaya koymaları ve önerileri maksimum kılmak esastır. İkincisi grup üyelerince ortaya atılan hiç bir öneri eleştirilemez, zira amaç değerlendirme değil, öneri sayısını artırmadır. Üçüncüsü, üyelerce önerilen tüm öneriler kişilere değil, gruba aittir ve grup tarafından geliştirilip kullanılabilir.

Kişisel görüşlerin toplanmasından sonra, öneriler rasyonel bir yöntemle değerlendirilir. Beyin fırtınasının yukarıda özetlenen ve grup tartışmasına dayalı yaygın şeklinin dışında az bilinen ikinci bir versiyonu daha vardır. Gordon tarafından önerilen bu versiyon, 'işlemsel yaratıcılık yöntemi' ya da 'sinektik yöntem' olarak anılmaktadır. Burada, çözüm aranan problemi tam olarak bilen sadece 'animatör'dür. Animatör, hem kendiliğindenliği ve hem de tartışmaya katılan farklı formasyonlardan grup üyelerinin benzer düşünce tarzlarına ulaşıncaya kadar karşılıklı birbirini anlamasını kolaylaştıracak bir 'grup iklimi' oluşturmaya çalışır.

Herkesin birbiriyle benzerliklerini ve farklılıklarını görmesi önemlidir. Sinektik yöntemin özü, tuhaf olanı tanıdık kılmak, tanıdık olanı tuhaf kılmaktır. Bu önermenin ilk kısmı, sorunun anlaşılması ve analiziyle ilgilidir, ikinci kısmı ise problemin bir başka türlü görünmesini sağlamak ve böylece çözümün yaratıcı sezgisini başlatacak bir şey bulmak için her türden analojinin aranmasıyla ilgilidir. Sinektik yöntem, tıpkı Delphi Yöntemi gibi, sürrealist yöntem olarak da adlandırılmıştır (Moles ve Mouchot, 1971), zira Salvador Dali'nin tablolarındaki gibi, ilke olarak birbiriyle en az birlikte giden veya birbiriyle çelişkili görünen öğeleri bir araya getirme çabasındadır. Uygulama, uyuşmayan fikir veya öğeler arasında kabul edilebilir bir harmoniyi bulmayı hedeflemektedir.