Bu Blogda Ara

28 Eylül 2010 Salı

YAŞINI SÖYLE SENDROMUNU ÖĞREN


18 yaş: Ülkemiz için 18 yaş sendromu ergenlik dönemiyle birlikte başlıyor. Bu süreçte bedensel gelişimin yanı sıra ruhsal ve psikolojik değişimler de yaşanıyor. Dolayısıyla hem aile için hem de kişi için sancılı bir süreç oluyor. Dünyada 18 yaş sendromu ergenliğin dışında bir anlam daha taşıyor. 18 yaş reşit olmak, üniversite için aileden uzaklaşmak ve artık kendi ayakları üzerinde durma zorunluluğu demek. Bizde çok daha sonraları yaşanan bu endişe özellikle Avrupa toplumlarında 18 yaşında baş gösteriyor.

24 yaş: Üniversite, askerlik derken hem iş hem de eş dönemi başlıyor. Bu yüzden 20´li yaşlar özellikle de 24 yaşında, işe girme endişesi ve bir düzen oturtabilme isteği, bunları başaramama korkusu bir arada yaşanır. Bol sivilceli ve stresli bir sendromdur.

30 yaş: 30 yas sendromu geç kalmışlık hüznü, başaramama kaygısı ve kendini sorgulama, bulunduğu durumu beğenmeme hali olarak tanımlanıyor. Bu sendromu yaşayanlar çoğunlukla ya hâlâ bir iş sahibi olamamış ya da yaptığı işten memnun olmayanlar ve iyi bir işe sahip ama evlenmemis, kendi düzenini kuramamışlar oluyor.

35 yaş: Malum, ömrün yarısı anlamına geliyor. Artık amca-teyze-dayı tanımlamalarını daha çok duymaya başladığınız bir dönem olduğu için, hayatın sonuna yaklaşıldığı için hüzünlü bir ruh halidir 35 yaşına girmek.

40 yaş: Özellikle erkekler için riskli bir yaş sınırı. Çünkü Prof. Dr. Osman Müftüoğlu´na göre bu yaştan sonrası iç sorgulamaların ve hesaplaşmaların yoğunlaştığı, ilişkilerin hoyratlaştığı yeni bir zaman dilimi haline gelebiliyormuş. Tabii bu sendroma erkekler kadar kadınlar da kapılabiliyor. Gençlik yılları hatırlanıp "Nerede kalmıştık?" diyerek hem imajda, hem hal ve tavırda hem de yaşam şeklinde olmadık değişimlere gidilebilir.
Yakın çevresini şaşırtacak cinsten her türlü radikal değişimler olabilir bunlar. Kadınlar için bu yaşlar menopozun başlangıç evreleridir. Onlar da ergenlik dönemindeki psikolojik buhranların yeniden yaşayabiliyor.

50 yaş: Erkekler için fiziksel değişimlerin başladığı yıllar. Orta yaş sendromu olarak da tanımlanan bu süreçte erkeklerde ve kadınlarda kronik ağrılar, yorgunluk, depresyon, sinirlilik, öfke gibi durumlar baş gösterebiliyor. Aslında daha önceki nesillerde bu yaşlar bilgelik yaşlarıydı. Aileyi ayakta tutan bağ olan, çocuklara ve torunlara hayat dersleri verilen çağlardı. Ama günümüzde gerek sosyal yapının değişmesi gerekse hormonal dengelerin bozulması sebebiyle bu dönemler hem kişi için hem de yakın çevresi için sendromlu geçiyor.

70 yaş: Buna daha çok "yaş yetmiş iş bitmiş" sendromu diyorlar. Ama anti-aging akımıyla 70 yaşında dinç insanlarla karşılaşıyoruz. Beden iyice eskimiş olabilir ama mühim olan, ruhun genç kalması. Eğer daha önceki sendromları sorunsuz atlattıysa 70 yaşına ulaşanları bedensel hastalıklarının dışında bir şey kolay kolay yıkamıyor.