Bu Blogda Ara

3 Kasım 2012 Cumartesi

HAYAL KUR...



Danışmanlık yaptığım bir öğrenciydi. Büyük sınava birkaç gün varken kendi tabiriyle neredeyse heyecandan ölecekti. Ona, hayal kurmanın öneminden bahsettim. İnsan beyninin gerçek bir olayla hayal dünyasında yoğun olarak yaşadığı bir olayı ayırt edemeyecek kadar saf ve güçlü olduğunu söyledim. Tuhafına gitti, gülümsedi. “Ne yani, ben şimdi olmayan bir şeyi olmuş gibi düşünüp bunun olmadığını ayırt edemeyecek miyim?” diye sordu. “Aynen öyle!” diyerek ona ispat edebileceğimi söyledim. Ayrıca ispat edersem, yani onu bu konuda ikna edersem benim söylediklerimi yapması konusunda söz istedim. Gözlerini kapamasını ve bir limonu düşünmesini, limonun tam ortadan ikiye kesildiğini, bir yarısını eline alıp ağzına götürüp suyunu sıkarak olanca ekşiliğiyle yutmasını tasvir ederek hayalini kurmasını istedim. Eminim ağzınız sulanmıştır. Doğal olarak onun da tükürük bezleri harekete geçti ve yutkunmaya başladı. Yüzünü buruşturup vermek istediğim mesajı aldı. Bu basit uygulamayla onu asıl yapacağım çalışma konusunda ikna etmeyi başardım. Sonraki görüşmelerde ona yoğun bir şekilde hayal kurma seansları düzenledim. Senaryomuz hazırdı. Sınava tam anlamıyla hazırlanmış, sınav günü gelmiş, kendisinden son derece emin ve rahat. Sınav salonunun olduğu binaya giriyor, sınıfına geçip sırasına oturuyor.
Bütün ayrıntılarıyla hayal ettirip adım adım hayal dünyasında yaşattırdım. Soruları her çözüşünde kendini daha rahat ve güçlü hissettirdim. 3 günün sonundaki değişime inanamıyordu.
Hayal kurmayan insan yoktur. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethederken günlerce uyumamış ve kendi dünyasında İstanbul’u defalarca kuşatıp fethetmiştir. Rumeli Hisarı’nı önce kafasında tasvir edip yapmıştır. Üniversitede hayal kurmak yüzünden matematik dersinden sınıfta kalan Albert Einstein, görelilik kuramını masa başında değil, çimlere uzandığında gözlerinin içine sızan güneş ışınlarına bindiğini ve nereye gidebileceğini hayal ederken bulmuştur.
Hayallerin İzinde

Çobanlıktan Holdinge
Sizinle yıllar öncesine ait birkaç satır yazıyı paylaşayım: “Üniversiteyi kazandım ve tabi mezun oldum. İyi bir mesleğim var. İnsanlara yararlı bilgiler veriyor, onların değişimini gözlemliyorum. Hayalini kurduğum yaşama ulaşmak inanılmaz bir duygu… Şimdilik hayalini kurduğum bunların hepsi bir gün gerçek olacak.” Şimdi okurken çok tuhafıma gidiyor. Çünkü bu satırları üniversite sınavına hazırlandığım bir dönemde ders çalışmaktan bunaldığım bir gece günlüğüme karalamıştım. Yani bundan tam 9 yıl önce. Yaşamak istediğim hayatın siparişini verir gibi gözüküyor, değil mi? Şimdi ilk okunuşta biraz egoizm, biraz da kibir kokan bu satırları yıllar önce yazdığım günlüğümün sayfalarını karıştırırken okudum. O zamanlar tek hedefim vardı: Bize dayatılan yarış atı kimliğinin ilk ve tek gereği olan üniversiteyi kazanmak. Demek üniversiteyi kazandıktan sonra hangi işi yapacağıma da karar vermiş ve tasarlamışım. Benim hikâyeme benzer başka hikayeleri de yaptığım iş gereği araştırırken dinledim ve okudum. En ilginci ise neredeyse tüm bu insanların ortak noktası; gelecekteki yaşamlarının, başarılarının ve yaptıkları güzel işlerin hayalini kurmuş, en ince ayrıntılarına kadar düşünüp yaşamaları… 

Yıllar önce gazetede bir haber okumuştum. Dağda çobanlık yapan Ahmet Kaplan, Futuristler Derneği başkanı olan holding patronunun gazetedeki bir yazısını okur ve ona bir mektup gönderir. “Ben de yaratıcı biriyim ve sizinle tanışmak, projelerimi paylaşmak istiyorum” diye bahseder kendisinden. Birkaç gün sonra bu holding patronu bu kardeşimizle iletişime geçer, sonra onu İstanbul’a getirtir. Birkaç gün önce çobanlık yapan arkadaşımız, koskoca holdingte işe başlar. Ahmet Kaplan’ı diğer insanlardan ayıran en önemli özelliğini, ona şu soruyu sorduğumda öğrendim: “Ahmet, bir gün bilir miydin Konya’da çobanlık yaparken İstanbul’da büyük bir holdingte çalışıyor olacağını?” Ahmet gözlerini yumdu ve sanırım o günlerini düşündü: “Bilemezdim ama hep hayal ederdim. Bir gün bu keçileri otlatmayacağım der ve istediğim yaşamın hayalini kurardım.”

DÜŞLER.....


Yatağından isteksizce kalkıyorsun. Hava yenice aydınlanıyor, üstünde geceden kalma bir yorgunluk var. Her dakikasını bellediğin bir güne tekrar başlamak üzeresin… Her zamanki giysilerinden birini giyiyorsun üstüne. Kahvaltı bile yapamadan evden çıkıyorsun. Hava güzel ama sen kapalısın. Yola çıktığında ayaklarının yere yapıştığını hissediyorsun; gitmek istemediğini söylüyorlar sana. Ancak gitmelisin; çünkü birileri bu işi sen olmasan da yapabilir. Yaşamdaki yerin her an dolabilir… Peki, içindeki boşluğu ne doldurabilir? Hayalini kurduğun yaşam bu değildi belki de. Her şey farklı olabilirdi… Kimin umurunda?
Neyse ki kendini kandıracak araçların imdadına yetişiyor. Geçen gün ödemekte zorlandığın faturalarını aklına getiriyorsun mesela. Bu yaşadığın sorunlara bir anlam kazandırıyor. Sadece kendin için yaşamanın dayanılmaz hafifliği var üstünde.
Bok böcekleri nasıl doğar bilir misin? Anneleri, onları bir gübre yığınının içine yumurtlar. Yavrular etrafındaki gübreyi yedikçe büyürler. Sonra, o doğanların kendisi de aynı şeyi yaparlar. Dünyalarını yiyerek yaşamlarına devam ederler.
Sadece zamanını sattığın bir mekânda, herkesin yapabileceği bir işi yapıyorsun. Sana bir böcek muamelesi yapılıyor belki de. Ya da kendileri için ne kadar önemli olduğunu hissettiriyorlar… Fark etmez! Kendi’nde değilsin zaten. Asıl istediğin şey bu değil. Bunu kalbinin derinliklerinde hissediyorsun; ama bugüne kadar bastırmak daha kolay geldi hep. İçinde bağıran düş çığlıklarını görmezden geldin. Hani şu çocukluk düşlerin vardı ya..! O düşlerin şimdi hayal oldu. Şimdi hastalıklarla uğraşıyorsun belki de, vücudunda anlam veremediğin ağrıları hissediyorsun günlerdir.
Aniden bir ses duyuyorsun. Kapı sesi değil bu. Ya da seni iki gün önce terk eden sevgilinin sesi de… Ses gittikçe dayanılmaz hale geliyor. Bu, çalar saatinin alarm sesi olabilir mi? Yavaşça gözlerini açıyorsun… Ama sen az önce uyanmamış mıydın..? 
Belki de artık düşlere uyanmalısın..!

6 DÜŞÜNME ŞAPKASI


dusunce koprusu21 6 Düşünme Şapkası: Farklı açılardan kararlarınıza yaklaşmak

Alınan kararlara farklı açıdan yaklaşabildiğiniz, kullanılan ve bilinen en etkili yöntemlerden birisi 6 düşünme şapkasıdır. Bu yöntemle her zaman düşündüğünüz şeylerin dışına çıkar ve farklı şeyleri görmeye başlarız. Edward de Bono’nun geliştirdiği bu yönteme ele alıp, detaylara birlikte bakalım… Pek çok başarılı insan, hayata mantık çerçevesinde ve olumlu bir bakış açısıyla yaklaşır. Bu da onların başarılı olmalarının nedenlerinden biridir. Ancak bu kişiler çoğu zaman bir soruna duygusal, sezgisel, yaratıcı veya olumsuz açıdan bakmayı başaramayabilir. Bu da onların yaratıcı sıçramalar yapmayı ve farklı alternatifleri düşünmeyi azımsadığı anlamına gelebilir. Benzer bir şekilde, kötümserler de fazlasıyla savunmacı olabildikleri gibi duygusal insanlar da kararlara sakin ve mantıklı bakamayabilirler.
Eğer 6 Düşünme Şapkası ile bir soruna yaklaşırsanız, sorunu bütün yaklaşımları kullanarak çözeceksiniz demektir. Plan ve kararlarınız; tutku, uygulamada beceri, yaratıcılık, diğerlerinin fikirlerine saygı ve beklenmedik durumlara karşı hazırlıklı olmayı içerecektir.

Peki bu yöntemi nasıl kullanırsınız?

Bu yöntemi toplantıdayken ya da kendi başınıza bir karar vermeniz gerektiğinde kullanabilirsiniz. 6 Düşünme Şapkası ile bir toplantıda insanların aynı probleme yaklaşırken farklı düşünce tarzlarını benimsemelerinden dolayı ortaya çıkabilecek çatışmaları da çözümleyebilirsiniz. Her düşünme şapkası farklı bir düşünme tarzını ortaya koyar. Ancak şunu unutmayın ki, bu düşünme şapkalarından hiçbiri birbirinden üstün değildir ve hepsinin de farklı yararları vardır.
• Beyaz Şapka
Bu düşünme şapkasıyla eldeki verilere odaklanırsınız. Elinizdeki bilgilere bakın ve onlardan ne öğrenebileceğinizi görün. Bilgi dağarcığınızdaki boşlukları fark edin, onları doldurmaya çalışın ya da bu boşlukları da hesaba katarak ilerleyin.
Bu sizin geçmiş trendleri analiz ettiğiniz, geçmişteki verilerden yola çıkarak tahminler yürüttüğünüz bir evredir.
• Kırmızı Şapka
Kırmızı şapkayı giyerek, problemlere sezginiz, içinizdeki ses ve duygularınızla yaklaşırsınız. Ayrıca diğer insanların duygusal olarak nasıl tepki vereceğini düşünmeye çalışın. Kararınızın arkasındaki nedenleri tam olarak bilmeyen insanların tepkilerini anlamaya çalışın.
• Siyah Şapka
Siyah şapka ile düşünmeyi kullanarak kararın bütün kötü noktalarına bakarsınız. Şüpheci yaklaşın. Bir şeyin neden yürümeyeceğini anlamaya çalışın. Bunu yapmanız önemli çünkü plandaki güçsüz noktaları işaret eder. Bu size zayıf noktaları saf dışı bırakma, değiştirme ve onlara karşı plan hazırlama imkanı verir.
Siyah Şapka ile düşünme yöntemi planlarınızın daha dayanıklı ve dirençli olmasını sağlar. Ayrıca eyleme geçmeden önce risk ve ölümcü hataları fark etmenizi de sağlar. 6 Düşünme Şapkası tekniğinin en önemli getirilerinden biri de problemleri önceden görebilmektir. Siyah Şapka sayesinde olayların olumsuz sonuçlanma ihtimaline hazırlıksız yakalanmazsınız.
• Sarı Şapka
Sarı şapka olumlu düşünmenize yardımcı olur. Kararınızın tüm faydalarını görmenizi ve onlara gereken değeri vermenizi sağlar. Sarı Şapka sayesinde her şey zor ve kasvetli görünürken de yolunuza devam edecek gücü kendinizde bulursunuz.
• Yeşil Şapka
Yeşil Şapka yaratıcılık anlamına gelir. Bu sizin soruna yaratıcı çözümler geliştirebileceğiniz aşamadır. Fikirlerin çok az eleştirildiği, serbest bırakıldığı bir noktadır.
• Mavi Şapka
Mavi Şapka süreç kontrolü anlamına gelir. İnsanların yönetim kurullarında giydiği şapka, bu şapkadır. Fikirler tükendiği için zorluklarla karşılaşıldığında çözüm bu şapkayla aranmalıdır.
Örnek: Bir emlak şirketinin yöneticileri yeni bir ofis binası inşa edip etmemek konusunda karar vermeye çalışıyorlar. Ekonomi iyiye gidiyor ve boş ofis alanlarının sayısı giderek azalıyor. Karar verme aşamasının bir parçası olarak toplantıda 6 Düşünme Şapkası tekniğini kullanmaya veriyorlar.
Soruna beyaz şapkayla yaklaşarak ellerindeki veriyi analiz ediyorlar. Boş ofis alanı konusundaki trendi inceliyor ve burada keskin biçimde azalma olduğunu gözlemliyorlar. Ayrıca ofis binası bittiğinde, piyasada ofis alanı konusunda ciddi bir sıkıntı olacağını da tahmin ediyorlar. Halihazırdaki hükümetin öngörüleri de en azından binanın yapımı sürecinde istikrarlı bir ekonomik büyüme olacağı yönünde.
Kırmızı Şapkayla yöneticilerden bazıları önerilen binaların çirkin göründüğü görüşünü ortaya atıyorlar. Bu fiyatları son derece uygun olan, ancak birer tasarım harikası da olmayan ofislerde insanların çalışmak istemeyebileceğinden endişe ediyorlar.
Siyah Şapkayla soruna yaklaştıkları zaman ise hükümetin istikrar öngörülerinin doğru olmayabileceğinden şüpheleniyorlar. Ekonomi gerileme dönemine girmek üzere olabilir ve bu da ofis binasının uzun süre boş olacağı anlamına gelir. Eğer ofis binası çekici değilse, şirketler daha iyi görünen ama aynı kiraya sahip binalarda çalışmayı tercih edecektir.
Sarı Şapkayla eğer öngörüler doğru çıkıp ekonomi gerçekten istikrarlı olursa şirketin çok ciddi para kazanacağını görürler. Eğer şanslılarsa, binayı bir sonraki ekonomik gerilemeden önce satabilirler ya da uzun dönemli kiralayabilirler.
Yeşil şapkayla binanın tasarımını daha hoş yapmanın yollarına bakarlar. Belki de ekonominin durumu nasıl olursa olsun her zaman talep gören prestij ofislerinden inşa edebilirler. Alternatif olarak, ekonomik gerileme geldiğinde düşük bütçeli bir mülkiyet satın alarak kısa vadeli yatırım yapabilirler.
Mavi Şapka ise yönetim kurulu başkanı tarafından farklı düşünme tarzları arasında gidip gelebilmek için kullanılır. Bu şapka sayesinde toplantıda insanların, birbirlerini acımasızca eleştirmelerini önleyebilir.