Bu Blogda Ara

15 Ekim 2012 Pazartesi

İSİMLERİ UNUTMAYIN...!


Tanıştığınız insanların isimlerini hatırlayamayanlardan mısınız? İnsanların isimlerini hatırlıyor olmak hem iş yaşamında hem de sosyal alanda oldukça önemli bir değer. Çünkü her insan kendi adını duymaktan hoşlanır...

İSİMLERİ HATIRLAMAKTA ZORLUK ÇEKENLERDEN MİSİNİZ?


Yoğun ve stresli iş hayatında unutkanlık giderek artıyor. İsimleri hatırlamanın avantaj olduğu düşünüldüğünde bu konuda zorlananlar için iletişim uzmanı Ahmet Veli Olgundeniz uyarılarda bulunuyor


İnsanların isimlerini hatırlıyor olmak hem iş yaşamında hem de sosyal alanda oldukça önemli bir değer. Eski cumhurbaşkanlarından Süleyman Demirel’in parti delegelerinin hepsinin isimlerini doğru olarak hatırladığı ve il ziyaretlerinde karşılaştığı insanlara isimleriyle hitap ettiğini biliyor muydunuz? Her insan kendi adını duymaktan hoşlanır. Müşterilerinize veya müşteri adaylarınıza isimleriyle hitap etmek, onlarda önemli olduklarına dair hisler uyandırır. Aranızda sıcak bir iletişimin başlamasının ilk adımıdır. Pek çoğumuz insanların isimlerini hatırlamanın önemli olduğunun farkındadır ancak bu sorunu nasıl aşacağını bilemez. "Hay Allah adınızı şimdi hatırlayacağım", "Dilimin ucunda ama bir türlü aklıma gelmiyor" şeklindeki mazeretle sığınmak yerine, iletişim uzmanı ve Ege Üniversitesi Öğretim Görevlisi Ahmet Veli Olgundeniz’e insanların isimlerini aklımızda nasıl tutabileceğimizi sorduk. Medicalpark ve İnci Holding başta olmak üzere pek çok büyük şirkette eğitimler veren Olgundeniz, yüzlerce insana isimleri nasıl akıllarında kolayca tutabileceklerini öğretiyor. 


Neden insanların isimlerini çabucak unutuveriyoruz? 

Modern yaşam tarzının ürettiği iş yoğunluğu ve stres bu zafiyetin ana tetikleyicisi. Dikkatimiz çoğu zaman dağınık oluyor. Aklınızda başka şeyler varken birisinin ismini aklınızda tutmanız zor. Ayrıca bize okullarımızda nasıl konsantre olacağımız ve bilgiyi beynimize nasıl yerleştirmemiz gerektiği öğretilmiyor maalesef. 


Peki siz tanıştığınız herkesin ismini hatırlayabiliyor musunuz gerçekten? 

Tanıştığımız herkesin değil, bizim için önemli olan kişileri hatırlamamız gerekir. Yani bir satış temsilcisinin müşteri listesini mutlaka aklında tutması gerekir. Bir CEO veya genel müdür iseniz çalışanlarınızı isim isim bilmek önemli bir motivasyon unsurudur. Ancak pazardan meyve aldığınız satıcının ismini bilmeniz gerekli olmayabilir. Sorunuza dönelim, "evet" ben tanıştığım, elini sıktığım insanların hemen hemen hepsini hatırlarım. Mesela şu an benim 200 öğrencim var ve hepsine teker isimleriyle hitap ederim. 

Peki bu işi nasıl öğreneceğiz? Eğitim almak şart mıdır yoksa kendi kendimize okuyarak bu beceriyi geliştirebilir miyiz? 


İki buçuk - üç saatlik bir eğitimle bu işin tekniğini öğrenebilirsiniz kolaylıkla. Kendi kendinize öğrenmeye gelince... Yanıtım "evet" kendi kendinize de öğrenebilirsiniz. Ancak tabi işin zorlukları var. Kısa bir anekdot: Necip Fazıl Kısa Kürek, Üsküdar vapur iskelesindedir ve Karaköy’e geçmek üzere gemiye biner. Bu sırada yanına bir yolcu yaklaşır ve der ki "Üstad, peygamber olmasa da biz akıl yoluyla Allah’a ulaşırdık" der. Üstad, yolcuya dönüp dalgalı denizi işaret ederek, "O halde niye vapura biniyorsun, yüzerek geçsene karşıya" der. Herkes isimleri akılda tutabilir mi? 


Patolojik bir durum yoksa kişi normal ve sağlıklıysa herkes aklında tutabilir. Ben her eğitime girdiğimde salondaki 50 kişinin adını kısa sürede (kişi başı ortalama beş saniye) aklıma yerleştirir ve hatasız bir şekilde hızla sayabilirim. İki yıl önce verdiğim bir eğitime katılan kişileri hâlâ hatırlayabiliyorum. Düşünün ben hafıza şampiyonu değilim, sıradan sizin gibi bir insanım. İşin sırrı tekniktedir. 


Bir ismi ne kadar süreyle aklınızda tutabilirsiniz? 

Bir ismi öğrendikten sonra hiç tekrar etmezseniz ortalama 15 gün kadar aklınızda kalır. Bu süre bazı kişilerde çok daha uzun olabilir. Ancak tekrarlamak bu işin olmazsa olmazlarındandır ve tekrar yaptıkça isimler kalıcı hale gelir. 

Peki bu işin bir sınırı var mı? Yani beynimize fazla yükleme olması gibi bir durum?

Bir insan hayatında kaç kişinin ismini bilmesi gerekir ki? 300-400... Hafıza çalışması yapanlar bir kerede 5 bin kelimeyi ezberler. Beynimizin muhteşemliği karşısında isim bilgilerini akılda tutmak onun için çocuk oyuncağıdır. 

Peki bu konuda eğitim almak isteyenler ne yapmalı? 

İstanbul’da 23 Eylül’de bir eğitimimiz olacak. Bir de İzmir’de Yeni Asır Gazetesi’nin desteğiyle bir eğitim düzenleyeceğiz. Eğitimler hakkında bilgi almak isteyenler info@kariyerdoktorum.com’a mail atabilir veya www.kariyerdoktorum.com adresine başvurabilir veya bana sosyal medyadan ulaşabilir. facebook.com/ahmetveliolgundeniz.

UNUTMAYI ENGELLEMEK İÇİN:

1. İlgili olun Bir çoğumuz insanların isimlerine dikkat etmez hatta tanıştırıldığımız an bile genellikle kendimize odaklanırız. İlk adım, tanıştırıldığımız insanı dikkatle incelemektir. 


2. İsimleri doğrulatın Bir insanın birden fazla ismi olabilir. Hangi ismi kullandıklarını sorun. Böylelikle ismi bir kaç kez tekrar etme şansınız olur. Ayrıca seminerler ve konferanslarda insanlar hep resmi bir takım ünvanlar ve uzun isimleriyle anılırlar, yaka kartları da yanlış yazılmış olabilir. İsimleri doğrulatın, hem aklınızda kalma şansı artar hem de insanlara mutlu olacakları bir şekilde hitap edeceğinizden emin olmuş olursunuz.


3. İsimlerinin, alınlarında yazılı olduğunu hayal edin. Amerika’nın eski başkanlarından Franklin Roosevelt, Beyaz Saray’da çalışan herkesin ismini bilmesiyle etrafında hayranlık uyandırıyordu. Peki ama nasıl? Otobiyografi yazarlarına göre Roosevelt, tanıştığı her insanın isminin alnında yazılı olduğunu hayal edermiş. Uzmanlar bu tekniğin işe yaradığını söylüyor, ancak ismin sevdiğiniz renkte yazılmış olması gerektiğine dikkat çekiyorlar. 


4. İsmi bağdaştırın Karşınızdakinin ismini tanıdığınız veya ünlü birisiyle benzeştirmeye çalışın. Bir zamanlar Serhan adında birisiyle tanışmıştım. Beyefendinin burnu biraz büyükçeydi. Tokalaşırken kafamda Serhan Bey’i Jül Sezar’a benzettim. Sezar’ın resimlerini görmüşseniz onun da burnu biraz büyükçedir. Ayrıca Serhan Bey’in başında da Sezar’ınki gibi zeytin yapraklarından yapılmış bir taç olduğunu hayal ettim. Şimdi aradan yıllar geçmesine rağmen o adamı her gördüğümde aklıma başındaki tacıyla Sezar geliyor ve hemen ardından da Serhan kelimesine ulaşıyorum. 


5. Sık sık kullanın İsmi akılda tutmanın bir yolu da konuşma esnasında ismi sık sık tekrarlamaktır.

DOĞRU İŞ NASIL SEÇİLİR ?


Kariyer kararı sadece iş seçmekten daha fazlasıdır. Kariyer seçimi yapılırken hayat tarzı da seçilmiş olur. Ki bazı meslekler ancak yaşam biçimi olarak benimsendiğinde başarı getirir. Pazarlama da o mesleklerden biridir... 

KİMLER PAZARLAMA KARİYERİ YAPABİLİR?


Her gün pazarlama alanında kariyer yapmaya çok istekli birçok gençle karşılaşıyorum. Hemen hepsi bana, pazarlama alanında yükselmek için ne yapmaları gerektiğini soruyor. Markaların insan hayatı içindeki rolü ve etkinliği artıkça bu alanın cazibesi de artıyor.


Fakat görüyorum ki çoğu insan pazarlama derken kendi anladığı pazarlamadan bahsediyor. Herkesin kafasında farklı bir pazarlama kavramı var. Kimisi pazarlama derken pazarlama iletişimini kastediyor, kimisi pazarlama karmasını (4P) yönetmeyi anlıyor, kimisi ise "stratejik pazarlamadan" bahsediyor. Pek çoğunun kafası hayli karışık.


Pazarlama birbirini tamamlayan iki alandan oluşur: Operasyonel Pazarlama ve Stratejik Pazarlama.


Uygulamadan sorumlu olan Operasyonel Pazarlama, ürünün geliştirilip üretilmesinden sonra devreye giren bir fonksiyondur. En önemli görevi, pazarlama karmasının günlük kararlarını hayata geçirmektir. Satışa destek olacak iletişim faaliyetlerini "bütünleşik" bir anlayışla sahaya indirmekten sorumludur. Operasyonel Pazarlama televizyonda yapılan bir reklam kampanyasını diğer iletişim mecralarına, satış noktalarına, şirketin ilişkide olduğu bütün kesimlere taşıma görevini üstlenir. 

Operasyonel Pazarlama hangi ürünün üretileceğine, hangi fiyat aralığında satılacağına, hangi satış ağında dağıtılacağına karışmaz. Onun görevi, pazarlama karmasını kendisine verilen sınırlar içinde yönetmektir. Fiyat kararı veya ambalaj değişikliği kararı verse de genel hatları çizilmiş bir çerçevede iş yapar. Bir şirketten diğerine farklılıklar gösterse de Operasyonel Pazarlama esas olarak Stratejik Pazarlamanın çizdiği çerçevede iş görür.


Stratejik Pazarlama ise merkezinde ürünlerin değil fikirlerin, tüketicilerin değil insanların, reklamların değil iletişimin ve ilişkilerin, markaların değil anlam platformlarının olduğu bir dünyadır.


Stratejik Pazarlama, şirketin en tepesindeki CEO'nun sorumluluğunda olan bir fonksiyondur. Stratejik Pazarlama iş modelinin kurgulanmasından başlayan bir işlev üstlenir; şirketin tüketicileriyle, müşterileriyle, çalışanlarıyla ve diğer paydaşlarıyla olan etkileşiminin tasarımını yapar. Bu anlamda Stratejik Pazarlama şirketin pazarlama fonksiyonundan daha büyük bir dünyayı yönetir.

Stratejik Pazarlamanın görevi, insanların tatmin edilmemiş ihtiyaçlarını keşfedip bunlara çözüm üretmektir. 

Stratejik Pazarlama var olan pazara hitap etmekle yetinmez, inovasyonlarla yeni pazarlar da yaratmayı üstlenir.

Bu ihtiyaçların psikolojik, sosyolojik, antropolojik, kültürel, ekonomik boyutlarına uygun olarak şirketin hangi değeri üreteceğini ve bunu nasıl cazip bir teklife dönüştüreceğini planlar. Peter Drucker "Pazarlamanın amacı, satış departmanına iş bırakmamak, onları gereksiz kılmaktır." der. Apple'ın bilgisayar, MP3 ve cep telefonu pazarlarında yaptıkları buna bir örnektir. Apple ürünleri, satıcının ürünü "itmesiyle" değil, tüketicilerin ürünü "çekmesiyle" satılır. Apple’da indirim kampanyaları, saldırgan reklamlar yoktur. Bunlar Apple’ın Stratejik Pazarlamayı ne kadar iyi yaptığının göstergeleridir. 

Stratejik Pazarlama, ürünün ve hizmetin üzerine inşa olacağı fikrin bulunması (concepting) işidir. Bu fikir bir icat olmayabilir; aslında pazarlama nadiren icatlar üzerine kuruludur. Apple'ın kendisine ait bir icadı yoktur ama Apple tam anlamıyla bir inovasyon şirketidir.

Nasıl sanatçılar (conceptual artists), yeni fikirler ve kavramlar yaratıp sonra bu kavramı ortaya en iyi koyacak yöntem, malzeme, tarz arayışına girerlerse stratejik pazarlamacılar da markaları yönetirken işe kavramsal olarak yaklaşırlar. Üründen önce insanları etrafına toplayacakları anlamlı kavramları ararlar. (Konsept markalar)


Stratejik Pazarlama, insanların ihtiyaçlarına çözüm bulan kavramları ete kemiğe büründürmek yani ürünleri, hizmetleri ve yeni iş modellerini tasarlamak ve hayata geçirmek demektir. Stratejik Pazarlama fonksiyonu tasarım odaklı bir fonksiyondur. (design thinking) 

Stratejik Pazarlama bugünden daha çok geleceğe odaklıdır. Hayatın nabzını tutarak geleceğin "kavramları" üzerine yoğunlaşır. Yarının dünyasında geçerli olacak iş modellerini, ürünlerini, iletişim kavramlarını bulmak için çalışır.

Biz bugün pazarlama disiplininden bahsederken aslında çoğu zaman hangi pazarlamayı kast ettiğimizi açık olarak ifade edemiyoruz. Bugün şirketlerin neredeyse tamamı pazarlama bölümlerine Operasyonel Pazarlama yapacak insan ararken üniversitelerden mezun olan gençler okulda öğrendikleri Stratejik Pazarlama yapacakları işler arıyorlar.

Türkiye'de en ileri pazarlama uygulamalarının yapıldığı uluslararası şirketlerde yapılan pazarlama, büyük çoğunlukla Operasyonel Pazarlamadır. Bunun böyle olması da çok doğaldır; çünkü bu şirketlerin Stratejik Pazarlaması onların genel merkezlerinde yapılır. Ülke şirketlerine düşen ise merkezde belirlenen kavramları, fikirleri, iş modellerini ve ürünleri ülkenin yerel koşullarına uyarlayarak hayata geçirmektir.

Stratejik ve Operasyonel Pazarlamanın ayrı fonksiyonlar olarak örgütlenmesi gerekir; ama küçük şirketlerde ya da pazarlama odaklı olmayan şirketlerde böyle bir ayrım olmayabilir.

İster stratejik ister operasyonel olsun, her "pazarlamacının" -maalesef bu terim kapıdan kapıya mal satanları çağrıştırıyor- sahip olması gereken bazı özellikler vardır. Pazarlama kariyeri yapacakların hem sağ hem de sol beyinlerini kullanma yeteneğine sahip olmaları gerekir. Pazarlama alanında çalışmak, bir yandan analitik ve mantıklı öte yandan yaratıcı ve hayalperest olmayı; ama en önemlisi bu ikisi arasındaki dengeyi iyi tutturmayı gerektirir. 

Pazarlama, "stratejik" ve "operasyonel" olarak ikiye ayrılsa da birbirleriyle etkileşim içindedir; olmak zorundadır. 


Hayata uzak birisinin strateji yaratmasının mümkün olamaması gibi teoriyi bilmeyenlerin de günlük operasyonları hakkıyla yönetmesi mümkün değildir. Pazarlamacı, hangi pazarlama bölümünde çalışırsa çalışsın, diğer tarafta yapılan işlere de vakıf olmak zorundadır.


Pazarlamada başarılı olmak için entelektüel olmak kadar pragmatik olmak gerekir. İyi pazarlama yapmak için, entelektüel ve derinlikli olmak; ama aynı zamanda hayatın farklı kaynaklarından gelen içgörüleri sentezleyip bunları yaratıcı bir çözüme ulaştırabilmek gerekir. 


Uygulamadan anlamayan bir stratejist ya da stratejik ve derin düşünceden hiç nasibini almamış bir uygulamacının pazarlama ve marka yönetimi alanında başarılı olması mümkün değildir.


Pazarlama kariyeri yapmak isteyenlerin işin süslü ve havalı taraflarında değil, en zorlu hatta kirli paslı yerlerinde de emek harcamaları gerekir. Pazarlama suya sabuna dokunmadan elini taşın altına koymadan uzaktan yapılabilecek bir iş değildir.

Theodore Levitt, "Bir şeyi anlamanın en iyi yolu sadece ona odaklanmakla değil objektifi geniş bir açıya ayarlayarak onu çevresel faktörleriyle birlikte fotoğrafın içine almakla mümkün olur." der.


Pazarlama alanında çalışacakların sadece ürüne/markaya odaklanmaları değil, ürünün ve markanın içinde var olduğu hayatı kavrayarak -Levitt'in dediği gibi- "objektifini geniş bir açıya ayarlayarak" bakmaları gerekir. Daha önemlisi başkalarının baktıklarında göremediklerini görebilmeleri gerekir.

Pazarlama yapmak farklı kökenlerden gelen insanlarla bir arada çalışmasını bilmeyi gerektirir; çünkü yaratıcılık ancak çok kültürlü bir yapıda farklı bakış açılarının bir araya gelmesiyle mümkün olabilir. (Ebru sever misiniz?)
Pazarlama alanında kariyer yapmayı hedefleyenlerin odağı insan olmalıdır. Bu alanda kariyer yapmak isteyenlerin insanların neyi neden yaptıklarına, motivasyonlarına, alışkanlıklarına, beyinlerinin nasıl işlediğine meraklı bir gözle bakıp onları anlayabilme yeteneğine sahip olmaları gerekir. İnsana meraklı olan, insanı anlayabilen, insanın toplumdaki davranışlarını çözümleyebilenler iyi pazarlamacı olurlar.

Ben bu sebeple insana meraklı olmayan, insanı anlamakla ilgilenmeyenlerin pazarlamaya hiç heves etmemeleri gerektiğini düşünüyorum; çünkü pazarlama, antropoloji, psikoloji, ekonomi, sosyoloji bilimlerinin kesişme noktasında yer alan, amacı insan ihtiyaçlarını karşılamak olan bir disiplindir.

İnsanların hayatlarını kolaylaştıracak teklifler sunmak pazarlamanın ta kendisidir.

Hayata geniş bir açıdan bakabilen, insanı ilgilendiren her konuya meraklı olan herkes pazarlama alanında çalışabilir; ama bu alanda fark yaratacak olanlar, insanı anlamayı ve onun toplum içindeki davranışlarını çözmeyi sadece bir iş değil bir hayat tarzı olarak görenler arasından çıkacaktır.

2 Ekim 2012 Salı

DÜNYANIN EN İYİ İŞ ADAMI


Küresel krizin etkilerinin derinleştiği 2011 yılında büyük başarılara imza atanlar da oldu. Dünya devlerinden bazıları havlu atarken bazıları da krizi fırsata çevirmeyi bildi. İşte 2011 yılının en başarılı 10 iş adamı...

DÜNYANIN EN İYİ 10 İŞ ADAMI

ABD'li işdünyası dergisi Fortune 2011, yılın işadamlarını açıkladı. İşte top 10...

İşdünyasının zirvesi için 2011 çalkantılı bir yıl oldu. Avrupa'da yaşanan krizin yanısıra, ABD'de artan işsizlik oranı sonrası Wall Street eylemleri 2011'de liderler büyük testlerden geçti.

ABD'li işdünyası dergisi Fortune 2011, yılın işadamları listesini hazırlamakta zorluk çekmediğini açıklayarak, "Görülmemiş olayların yaşandığı 2011'de büyük hikayeler bulmakta zorlanmadık" dedi. Dergi Starbucks'ın Kurucusu Howard D. Schultz birinciliğe oturturken, Coca-Cola'nın CEO'su Muhtar Kent'e 9. oldu.

Starbucks'ın kurucusu ve CEO'su Howard D. Schultz 2008 yılından beri şirketini yenileyerek, 2011 yılında Starbucks'ı sembol şirket haline dönüştürdü. Bu yıl Starbuck's rekor gelir ve kar elde ederek zirveye çıktı. ABD'de yaşanan yüksek işsizliğe karşın Washington'la mücadele ederek yeni işler yarattı.

Türk diplomat aileden gelen, ABD'de doğan Muhtar Kent, Coca-Cola'da 1978 yılında çalışmaya başladı ve 2008 yılında şirketin tepesine çıktı. Onun liderliğinde Coca-Cola şişeleme ve dağıtım altyapısında, hızlı kentleşme ve nüfus artışına sahip yükselen pazarlar olan Çin, Hindistan ve Meksika'da büyük yatırımlar gerçekleştirdi. Ve böylelikle güçlü bir talep artışı yakaladı.

Rakamlar hikayeyi anlatıyor: Bu yılın üçüncü çeyreğinde Çin'de yüzde 11, Hindisten'de yüzde 19 büyürken, olgunlaşmış bir pazar olan Kuzey Amerika pazarında yüzde 1 büyüdü. Kent'in etkili yönetim, Coca-Cola'ya küresel dağıtım ağı, eşsiz marka bilinirliği sağladı.

Başında 27 yaşında CEO bulunan Facebook, bu yıl cirosunu ikiye katladı. Gıda fiyatlarının hızlı yükselişine karşın, Jim Skinner McDonald's'ın kârlılığını artırdı. Geçmişin cazibeli Amerikan okul markası olan Ralph Lauren, Çinli tüketicilere satıldı. LinkedIn yaratıcısı Reid Hoffman ve Groupon'un yaratıcısı Andrew Mason sosyal ağ siteleriyle geniş bir kitleye ulaştılar.

Dünyanın en iyi 10 işadamı

1- Starbucks'ın Kurucusu Howard D. Schultz

2- Amazon CEO Jeffrey P. Bezos

3- Chevron John J. Watson

4- LinkedIn Kurucusu Reid Hoffman

5- McDonald's CEO James A. Skinner

6- Facebook Kurucusu Mark Zuckerberg

7- Kraft Foods CEO Irene B. Rosenfeld

8- Apple CEO Tim Cook

9- Coca-Cola CEO Muhtar Kent

10- IBM CEO Samuel J. Palmisano