Bu Blogda Ara

5 Ocak 2017 Perşembe

ETKİLİ YÖNETİM


Şirketlerde pozitif yönetim zamanı
Çalışanların eksik ve zayıf yönlerine değil de halihazırda ‘güçlü’ olan yönlerine odaklanmak ve bu yönleri daha da parlatmak, bir takdir kültürü yaratmak diye özetleyebileceğimiz ‘pozitif psikoloji’yi benimseyen şirketlerin verimliliklerinde ve çalışan bağlılıklarında ciddi artışlar oluyor. Son dönemde pozitif psikolojiyi keşfeden ve yavaş yavaş adım atan şirket sayısı hızla artıyor.
Pozitif psikolojide amaç kişilerin eksik, zayıf yönlerine değil de iyi oldukları, güçlü oldukları özelliklerine odaklanmak ve böylece eleştiri kültürü yaratmadan, negatif duygular yaymadan kişinin hali hazırda güçlü olan yönlerini daha da güçlendirmek, kişiyi iyi hissettirmek. Şirketlerde pozitif psikoloji kültürü hakim olduğunda çalışan bağlılığında da verimlilik de ciddi artışlar oluyor. 
Gallup’un araştırmasına göre güçlü yönleri takdir edilen çalışanların kuruma bağlılıkları ve katkıları, eksik tarafları eleştirilenlerden daha fazla. Güçlü yönlerini öğrenenler yüzde 7,8 daha üretken olurken, her gün güçlü yönlerine odaklanan takımlar yüzde 12.5 daha üretken oluyor ayrıca çalışan sirkülasyonu da yüzde 14.9 azalıyor. Yine Gallup’un araştırmasına göre güçlü yönlerini her gün işte kullananlar 6 kat daha fazla bağlılar.
Corporate Leadership Council’ın 1.500 kişi üzerinde yaptığı araştırmaya göre yöneticiler kendilerine bağlı çalışanların zayıf yönlerine odaklandıklarında çalışanların performansları yüzde 27 düşüyor, güçlü yönlerine odaklandıklarında ise yüzde 36 artıyor.
‘İşten Ayrılış nedenini sormam’
Pozitif psikoloji 1998 yılında Martin Seligman tarafından bulundu. 2003 yılında Michigan Üniversitesi’nde bir grup psikolog ve işletmeci, pozitif psikolojiyi iş hayatı ile nasıl birleştiririz diye çalışmaya başlıyor ve aynı yıl Pozitif Çalışma Akademisi’ni kuruyorlar. Bu akademi de eğitim alan isimlerden biri de şu anda Boyner Grup İK, Kurumsal Sorumluluk ve Sürdürülebilirlik’ten Sorumlu Başkan Yardımcısı olarak görev yapan İdil Türkmenoğlu. Boyner Grup bugün ‘pozitif yönetim’ uygulayan ender şirketlerden biri. Kendisi de pozitif psikoloji master’ı yapan, aynı zamanda ‘Pozitif Yönetim’ başlıklı bir kitap yazan Türkmenoğlu, pozitif psikolojinin farkını şöyle anlatıyor: “Örneğin performans değerlendirmelerde eksik yönler ortaya çıkar, iletişim yeteneklerin zayıfsa seni bin sene iletişim eğitimine gönderir şirket, kişinin özgüvenini de yıkar, senin parlak taraflarını dikkate almaz, halbuki pozitif psikoloji uygulayanlar diyor ki, tamam idare edecek düzeyde iletişim eğitimi alsın, ortalamaya çekelim ama biz iyi olan özelliklerine odaklanalım.”
Pozitif psikolojide kullanılan dil çok önemli. Bir eğitime “Sayın xx şu tarihte eğitime katılım zorunludur” demekle, “Sevgili xxx şu tarihlerden istediğine katılabilirsin, dört gözle bekliyoruz” demek arasında çok büyük fark olduğunu söyleyen Türkmenoğlu, “Bazen romantik buluyorlar, ama iş sonuçlarına katkısını biliyorum. 2005’ten bu yana mülakatta bir defa bile ‘Niye eski şirketinden ayrıldın’ diye sormadım, ‘bizi niye tercih ediyorsun’ diye soruyorum, aslında aynı soru ama ilkinde karşındakini eziyorsun” diyor. Pozitif psikoloji kullanan şirketlerden bir diğeri de Ford Otosan. Tüm yöneticilere pozitif psikoloji eğitimi verdiklerini söyleyen Ford Otosan İK Direktörü Nursel Ölmez Ateş, “Bir süreç tarif ettik, burada temel konu kişinin olumlu duygularına hitap edebilmek. Temelde, lügatımızdan negatif cümlelerin çıkartmaya odaklandık, bir takdir kültürü yarattık” diyor. 
Yaratıcılığı arttırıyor
Bugüne kadar 10 civarında firmaya pozitif psikoloji eğitimi verdiklerini söyleyen Navitas’ın kurucusu Demet Uyar, “Günümüzde çok önemsenen yaratıcılık, inovasyon gibi kavramlar aslında pozitif duygularla çok bağlantılı. İnsanlar negatif ruh halindeyken kısır döngüde kalıyorlar, yaratıcı düşünemiyorlar. Mutlu olunca beyin de daha aktif ve üretken çalışıyor. Başarılı olmanın yolu mutluluktan geçiyor. Burada da pozitif liderlik kavramı gündeme geliyor. Çoğu liderde bu eksik. Oysaki kişilerin ihtiyaçları, çok küçük dokunuşlar. Bir negatif duyguya karşılık minimum 3 pozitif olayolmalı. Gergin çalışma ortamlarında, yöneticiden işiteceğiniz birkaç takdir sözü sizi tekrar kendinize getiriyor” diyor.
‘BENİMLE KAL’ MÜLAKATI
Pozitif psikolojiyi kullanan şirketlerin ortak özelliklerinden biri de başta yüksek potansiyelliler olmak üzere çalışanlarıyla yaptıkları stay interview’lar yani ‘şirkette kal mülakatları’. Genel olarak ‘çalışanları şirkete ne bağlıyor’ sorusuna cevap aramak ve yola beraber devam etmek istedikleri çalışanlarla ortak bir gelecek tasarlamak. Boyner Grup’ta da benimle kal mülakatları yapılıyor. İdil Türkmenoğlu, bu mülakatları nikah tazelemeye benzetiyor: “Benimle kal mülakatında amaç benimle kalmasını istediğim kişilerle vakit geçirmek. Nikah tazelemek gibi. Amaç ‘sen kıymetlisini’ hatırlatmak, birlikte ne yapalım diye işi paylaşmak. Çok kıymetli bir insanın ‘mutsuzum, gidiyorum’ demesi kadar üzücü bir şey yok, o aşamaya gelmeden hissetmek önemli.”  
Pozitif psikoloji nasıl uygulanır?
DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü’nden psikolog Özge Berçin Keleş, işyerinde pozitif psikoloji uygulamalarını şöyle sıralıyor: 
- Performans değerlendirmelerinde geçmiş dönemde yaptıklarını (başarılarını) öne çıkarır, bundan sonra yapabileceklerini de buna göre belirler.
- Tüm çalışanlar iyi bir şey yaptıklarında davranış odaklı takdir alırlar ve başkalarını da takdir etmeyi öğrenirler.
Eğitim gelişim süreçleri planlanırken çalışanın yapamadıkları değil, yapabileceklerine odaklanılır.
- Bir kriz oluştuğunda çalışanlar problemin sorumlusunu bulmaya değil, problemin nasıl çözülebileceğine odaklanırlar
- Kurum içi iletişimde tüm mesajlar olumlu ve pozitif bir dille yazılır. Yasaklar konuşulmaz.

MUTLULUĞUN SIRLARI


Mutlu insanların özellikleri:
İnsan mutlu olduğu için mi huzurlu olur yoksa huzur mu mutluluğu getirir? Mutlu olmanın özel bir sırrı olmasa da  kendisini mutlu hisseden insanların ne yaptıklarına dair bilgiler bize bazı ipuçları verebilir. İşte mutlu insanların ortak yönleri...
Kimler daha mutlu sorusuna bir yanıt bulmak sanıldığından çok daha zordur. Mutlu insanlara bakarak bir çıkarımda bulunmak mümkün olmakla birlikte bu kişilerin bu özelliklere sahip oldukları için mi, yoksa mutlu oldukları için mi bu özelliklere sahip oldukları tartışmaya açık bir konudur. Fakat yine de bir çok kişiye göre daha mutlu olan insanların özelliklerine baktığımız zaman bazı şeyler söylemek mümkün gibi görünüyor.
  • Kendisini iyi tanır
  • Kendi istek ve gereksinimlerinin farkındadır. İsteklerine ve gereksinimlerine sahip çıkar. Bunları sahiplenir ve bunları karşılamak için elinden geleni yapar. Karşılanmadığında bunu kendi değerliliği ile ilişkilendirmez. İstek ve gereksinimleri karşılandığında hiçbir suçluluk duymadan tadına varır.
  • Kendisinin olduğu gibi başkalarının da istek ve gereksinimleri olduğunu bilir ve kabullenir. İstek ve gereksinimlerinin diğer insanların istek ve gereksinimleri ile çatılabileceğinin farkındadır. İstek ve gereksinimler çatıştığında bencilce bir inatlaşmaya girmez. Diğer insanları yok saymadan kendi isteklerine sahip çıkar, onları gerçekleştirmeye çalışır
  • Kimsenin istek ve gereksinimini ne daha önde tutar ne de daha geride...
  • Sınırlarını iyi bilir. Neyi yapıp yapamayacağını, zayıf ve güçlü yönlerini, iyi ve kötü yönlerini kabullenir. Bunları ne şişinmek için ne de kendisini aşağılamak için kullanmaz.
  • Zayıf ve kötü yönleri için kendine anlayışlı davranır
  • Kendini ve diğer insanları olduğu gibi kabul eder
  • İlişkilerde hiç bir çatışma yaşanmaması gibi bir beklentisi yoktur
  • Kendisiyle ve dünyayla barışıktır
  • Güçlü ve iyi yönlerini kendini ve çevresindekileri geliştirmek için cömertçe kullanır.
  • Kendisini sever. Bu sevme başkasını aşağılamaktan ya da küçümsemekten beslenmez.
  • Kendine güvenir. Bu güven kendini değerli bir insan olarak görmekle ilgilidir ve içi boş bir güven değildir
  • Kendisinden memnundur
  • Başkalarını (kuşku, haset ya da kıskançlık duymadan) sevebilir
  • Özdeğerlilik duygusunun dışarıdan beslenmeye gereksinimi yoktur
  • Başkaları tarafından sevildiği konusunda hiçbir kuşkusu yoktur. Kendisini sevilmeye layık bir insan olarak görür.
  • Kendi hatalarına gülebilir
  • Kin tutmaz
  • Her türlü iyiliği ve ödülü hak ettiğini düşünür
  • Sıradan başarılardan bile zevk alır
  • Yarışmaktan çekinmez, kaybettiğinde bunun dünyanın sonu olmadığını bilir, kazandığında ise bunun keyfini çıkarabilir
  • Arkadaşları vardır ve sürekli arkadaşlıklar kurabilir
  • İşini sever, işini gerektiği biçimde yaptığını düşünür
  • Doyumlu cinsel yaşamı vardır
  • Diğer insanları küçümseme gereksinimi duymaz
  • Hem kendini hem başkasını affedebilir
  • Kendisine yanlış yapma hakkı tanır
  • Geleceğe umutla bakar
  • Geleceği kurmaya çalışır fakat gelecek için bugünü ıskalamaz
  • Mutlu olmayı sürekli ertelemez
  • Ölümü ve ölümlülüğü kabullenmiştir
  • Kusursuz olmadığını bilir ve kendini kusursuzmuş gibi davranmak zorunda hissetmez
  • Çevresindekileri olduğu gibi kabul eder ve zorlayıcı bir değiştirme çabası içinde olmaz
  • Her çatışmayı ya da anlaşmazlığı mutlaka kazanması gereken bir meydan savaşına dönüştürmez
  • Öfkesini hisseder, fakat öfkesine kapılmaz ve öfkesini denetleyebilir
  • Herkesi sevmek zorunda olmadığını bilir
  • Kendini sevdirmek için sürekli çaba içinde değildir
  • Eğlenebilen, eğlenmeyi bilen bir kişidir
  • İnisiyatif kullanabilir, girişkendir
  • Empati yapabilir
  • İletişim kurma becerilerine sahiptir.

HAYALLERİNİ BEKLETME


Tutku varsa başarı da var
Aslında hiçbir şey irademiz, isteğimiz ya da becerimiz dışında ilerlemiyor. Çok uç ve sıra dışı durumlar hariç. Neyi seçersek onu yaşıyoruz. Neyi seversek en çok onda başarılı oluyoruz. Neyi planlarsak ona doğru yol alıyoruz. Nasıl mı? 
Her birimiz anayola ulaşmaya çalışıyoruz. Ama her birimiz başka patikalardan hayatımıza yön veriyoruz… Yollarımız birbirinden ayrı. Kimi zaman sağa ve sola dönüşler var kendi içinde. Hatta bazen geriye dönmemiz gereken çıkmazlara bile girebiliyoruz.
Seçimlerimiz…
Her biri farklı bir renk hayatımızda. Ardından hızımız giriyor devreye. Hem de seçimizden hemen sonra. Bambaşka zamanlarda varmamızı sağlıyor hedeflediğimiz yere. Ardından adımlarımız! Gideceğimiz yer her gün aynı olsa da, varış anımız mutlaka bir diğer günden farklı oluyor.
Tam da bu nedenlerden dolayı, aslında her gün hangi yoldan nasıl yürümek istediğimize biz karar veriyoruz. Hemen o an mı? Bu konuda biraz düşünmemiz gerekir. Anlık kararlarla bir hayat yaşanabilir mi sizce? Planlarımızın olması gerekmez mi?
Hayal et, planla, elde et, gülümse
Aslında hiçbir şey irademiz, isteğimiz ya da becerimiz dışında ilerlemiyor. Çok uç ve sıra dışı durumlar hariç. Neyi seçersek onu yaşıyoruz. Neyi seversek en çok onda başarılı oluyoruz. Neyi planlarsak ona doğru yol alıyoruz.
Önce rüzgarın varlığını hesaplıyoruz, sonra uçurtmayı gökyüzüne bırakıyoruz. Ya da nefes alabileceğimiz mesafeye kadar koca dağlara tırmanmayı seçiyoruz. Derinlere dalıyoruz okyanuslarda, hayalimiz var. ‘Keşfetmek.’ Daha önce görülmemiş dokunulmamış topraklara yolculuk ediyoruz. Bazen bir keşiş, bazen bir öğretmen, kimi zamansa hiçbir şey bilmeyen bir çocuk olup oradan öylece meraklı gözlerle bakıyoruz. Becerilerimiz, merakımız ve hayallerimiz doğrultusunda kısa, orta, uzun vadede ne yapacağımızı düşünüyoruz ve soruyoruz kendimize.
Hayalim var mı?
En başta bunu düşünmem gerekir. Bir hayalim var mı? Peki bu hayalim gerçekçi mi? Hayalimi gerçekleştirmem için somut neler yapmam gerekir? Cevaplar sende. Bunlar, üniversite sınavında istediğin puan için çalışmak, ya da istediğin işe girebilmek için dil öğrenmek gibi şeyler olabilir…
Hedefim var mı?
Öğretmen olmak istiyorum! Uzaya çıkmak istiyorum! Amerika’da yüksek lisans yapmak istiyorum! Asker olmak istiyorum! Doktor olmak istiyorum! Ya da; ben aslında ne yaparak mutlu olmak  istiyorum?
Plan yaptım mı?
Tüm bunları gerçekleştirecek bir planım var mı?
Cebinden çıkarıp çıkarıp bakabileceğin ve üzerine tikler atabileceğin, inandığın bir plan olmalı. Yok mu? O zaman bir yerden başlamalısın plan yapmaya. Al kağıdı kalemi. Plan için gerekli olan tüm ihtiyaçların zihninde. Planın hayata geçmesi onu ne kadar gündeminde tuttuğuna bağlı. Unutma yazı daima kendini sana hatırlatır!
Kısa, orta ve uzun vadede yapacaklarımı belirledim mi? Sırala! Unutma; sıraladıkça önceliklerin ortaya çıkmış olacak.
Başkaları nasıl başarmış?
Örnek alabileceğim, daha önce benim istediğim yere ulaşmış kimler var? Mutlaka hayatlarını incelemelisin. Varsa kitabı, filmi hemen edin. Mutlaka sana kendi başarısının sırlarından verecektir.
Daha önce kimse yapmamışsa…
Eğer daha önce kimsenin yapmadığı bir şeyi yapacaksan, korkma! Üzerine git. Seni vazgeçirmek isteyenler olacak… Vazgeçme. Çünkü senin bir hayalin ve harika bir planın var. Şansını kendin yarat.
Zaman koy
Kendine mutlaka bir zaman aralığı koymalısın. Hayallerine istediğin zamanda ulaşabilmek için; “bunu şu güne kadar yapacağım’ demelisin. Yapamadığında ne kendini cezalandırmalısın ne de o hayalin üzerine zorlamalısın. Bak bakalım, tüm adımlar hazır olduğunda çalışmalarından ve o işten mutluluk duyuyor musun? Bu hayale karşı tutkulu musun? Neden mi? Çünkü tutku çok önemli. Çünkü ısrarcı olmanın gücü tutkudan gelir.
Bu soruları samimiyetle cevaplayabiliyorsan bence artık kesinlikle o minik patikadasın. Yol senin. Seçim senin. Geri dönüşler olsa da, hayal senin.